Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2472.83
BIST 100
10542.33
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Ağustos 2020

Netflix kapatılabilir

80’lerde bilgisayar, 90’larda da cep telefonlarının keşfi ile başlayan post truth çağın ilk zamanlarda “Bilgi Devrimi”ne neden olacağı söylenirdi.

Milenyumla birlikte bilgisayarların her eve girmesi, ardından akıllı telefonlarla bilgisayarların her anımızda yanımızda olması, dünyanın kendisini klonladığı “eksiklerinden arındırdığı” yeni bir “sanal” dünya oluşturulmasına fırsat verdi.

Yemek yok, uyku yok, sıkıcılık yok, bilgi isteyen bilgi, eğlence isteyen eğlence buluyordu.

Tavla arkadaşıyla her gün bir araya gelemeyen esnaf bile internetten online tavla arkadaşlıkları ile bu “sorunu” aştı. Sonra işler değişti. Kontrol edilemeyen kışkırtıcı içerikler en korumasız kesimlerin ulaşımına sunuldu.

Hele son on yıllık dönüşüm o kadar hızlı oldu ki…

Devletler bile büyük olmak için akıllı telefonların “amiral gemileri”nin ülkesinde bulunması için “savaş” çıkaracak noktaya geldi.

Çinli Huawei ile Amerikan Apple arasındaki teknoloji rekabetinin nasıl istihbarat rekabeti haline geldiğini yakından izliyoruz.

Bu rekabet sosyal medyaya da yansıdı.

Chat programları ile başlayan yazılım rekabeti Facebook, TikTok, Instagram, linkedin, Twitter ve daha niceleri ile hayatımızın her alanında yer aldı.

Bugün bu platformları o kadar sık kullanıyoruz ki “Acaba olmadığı zamanlarda ne yapıyorduk” sorusunu sormaktan kendimizi alamıyoruz.

***

Hatırlatayım! Bu kadar teknoloji ve sosyal medya olmadığı zaman mahallemizde, okulumuzda, işimizde sosyalleşiyor, kültürümüzü yaşamayı bir görev biliyorduk. Bizleri kenetleyen Millî Takım maçlarımız vardı. Avrupalı kimliğimizi ortaya koyan Eurovision

gecelerini ve “dost” ülkelerden heyecanla “Acaba ne puan verecekler” bekleyişimizi hâlâ

hatırlıyorum. Akşamları küçük bütçelerle çekilmiş yerli filmlerle eğlenir, bugünkü gibi birçoğu entrikalarla dolu olmayan yerli dizilerimizi seyrederdik. Ama daha çok bol bol eş, dost, komşu ziyaretine gittiğimiz “gece hayatımızı” unutamam.

Şimdi öyle bir çağa girdik ki; teknolojik cihazlarımızla bizlerin “tüm ihtiyaçlarını gideren” sosyal medyalarda zamanın nasıl geçtiğini bilmeden yaşayıp gidiyoruz.

İşte bu “vakit öldürme” işinden en büyük payı alan YouTube’u bile geride bırakan ve geleneksel eğlence sektörünün ana araçları dizi ve filmleri; sinema salonları ile televizyon ekranlarından silip atan bir gelişme oldu.

İstediğiniz zaman, istediğin yerde film ve dizi izleyebileceğinizi söyleyen üstelik bunu bir ücret karşılığında yapan bir platform çıktı.

Televizyonlarda, internette bedavaya ulaşılan birçok içeriğe alternatif bir girişim: Netflix.

Çocuklarımızın ve aile yapımızın korunmasını önemsemeyen bir yayıncılık anlayışı ile hiçbir denetime tabi olmayan sanal dünyada bir gedik açtı Netflix ve diğer hiçbir platformun yapmadığını yaptı.

Değerleri hiçe sayan birçok yayını ile sözde “farklı” olmaya çalıştı. İçeriklerin bir kısmında toplumun bilmediği, görmediği, barındırmadığı düşünceleri sanki meşru birer değermiş gibi işledi ve normalmiş gibi hayatımıza soktu.

Reklam ve farklı olma amacıyla yaptığı düşünülen bu yayınlar tüm dünyada sorgulanır oldu.

Bu ahlâksızlıkların en sonuncusu ise 11 yaşında Senegalli Müslüman bir ailenin kızının erotik danslar yapan bir gruba katılmasını konu alan +18 izleyiciye hitap eden bir film. 9 Eylül’de yayınlayacağının açıklandığı andan itibaren gerek tanıtım afişleri gerek ise fragmanı ile dünyanın birçok ülkesinden peş peşe tepkiler geldi. İngiltere’de yayın yapan DailyMail film hakkında “Genç kızların açıkça 'cinselleştirilmiş' tasviri nedeniyle internette öfke uyandırdı” ifadesini kullandı ve filmin, “İnanılmaz derecede kışkırtıcı fragmanı ve posteri nedeniyle küçük yaştakileri hiper-cinselleştirdiği”ne vurgu yaptı.

***

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’ndan yetkili bir isme ulaştım ve konu hakkında ne

yapacaklarını sordum. Aldığım cevabı aynen paylaşıyorum:

Netflix'in filmi Türkiye'de de yayına sokması halinde Üst kurul olarak 6112 sayılı Radyo ve

Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve “Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik” hükümleri işletilecektir. 6112 Sayılı Kanun 8 maddesi (ğ) bendinde yer alan “Çocuklara, güçsüzlere ve engellilere karşı istismar içeremez ve şiddeti teşvik edemez” hükmünün açık ihlali nedeni ile aynı kanunun 32 maddesinde yer alan idari yaptırımlar başlığında düzenlenen maddenin birinci fıkrasında yer alan “... isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” Hükmü ile yayının katalogtan çıkarma ve idari para cezası yaptırımları uygulanabilecektir.

Yine bahsedilen Yönetmeliğin “Medya Hizmet Sağlayıcı Kuruluşların ve İnternet Yayın Platform İşletmecilerinin Yükümlülükleri” başlıklı dördüncü bölümünde yer alan 16’ncı maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde “İnternet ortamından yayın lisansı verilen medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar; Üst Kurulca 6112 sayılı Kanun kapsamında uygun bulunmayan ihlale konu isteğe bağlı yayın hizmetlerini program kataloğundan çıkarmakla yükümlüdürler.” hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda Üst Kurulumuz tarafından yapılan denetimler sonucunda 6112 sayılı Kanun’u ihlal ettiğine karar verilen her türlü yayının program kataloğundan ivedilikle çıkarılması zorunludur. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde “beş günden on güne kadar yayınların durdurulmasına” ve devamında da “lisans iptaline” karar verilir.