Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Nisan 2019

Nev-i şahsına münhasır

Nev-i şahsına münhasır sözü, nev-i şahsına münhasırlarla beraber gözden kayboldu. Artık herkesin aynı olduğu, kendisine benzemeyenleri de benzettiği küresel bir mahalledeyiz...'Benzetme' sözü, dilimizde bile eskiden olduğu kadar argo anlama sahip değil.

Yaşadığımız mekanın tam merkezinde duran ışıklı camdan, oturma odamıza yayılanlar, önce mutfağımızı, sonra yatak odamızı işgal etti. Sonra oturduğumuzdan koltuklardan yayıla saçıla yavaş yavaş içimize dogru tırmanışa geçti.

Kimyasal yüklü o şeyi tüketirsek, ışıklı camdan görünen eşyaya, kadına, erkeğe, çocuğa sahip olursak mutlu olacağız ümidiyle koşar adım çıktık, bu çıkmaz sokak ana caddeye... Işıklı camdan görünene biraz daha sahip oldukça, biz oradan gülümseyenin peşine düştükçe, her gün bir nev-i şahsına münhasır daha düştü... Ayrıldı aramızdan... Birbirine benzedikçe birbirinden daha çok nefret eden ve dövüşen halkların küresel motifine bir ilmek daha atıldı. Benzerlik, nefreti iki ile çarptı.

O camın kötü dediği kötüydü, çirkin dediği çirkin. Tekrarlı bir zikirle, inandık, kabul ettik. Koro halinde 'iyi' dedik, güzel dedik, oh nasıl da rahatladık. İyi ve güzel denilenin içine doluşmaya, oh ne rahat, alıştık. Alıştıkça kendimizi budadık. Topumuzun iyi'sine, güzel'ine sığmayan saçımızı, elimizi, kolumuzu, yüreğimizi, oh işte bütün bunlarımızı, budaya budaya devam ettik.

Sonra hepimiz birden çok üzüldü. Fena üzüldü. Koşa koşa taşındığımız apartmanlardan, aldığımız bayatlıklardan, tamam olacağımız sanrısıyla edindiğimiz envai çeşit metadan kendimize ve dünyamıza bakıp, aman Allahım! Ne kadar üzüldük. Şimdi biz çok üzgünüz. En çok, safımızdan bir bir düşen nev-i sahsına münhasırlaradır ağıdımız...

Şimdi gün günden kalabalıklaşan koromuzla 'modernizme' vuruyoruz, ne güzel. Modernizm karşıtlığının içine doluşuyoruz şimdi...-Yer var mi orada benim mutsuzluğuma da/ biraz öteye kaysana-Günah keçisi bulup, tek bir unsurla çözer gibi yapıyoruz soru/n/larımızı. Öyle bir dünya istiyoruz ki, havasız, ateşsiz, topraksız, rüzigarsız... Tek elementli ve el çabukuğu ile kurulan bir dünya. Tüm bilinmeyenlere hep aynı değeri vererek bütün formülü çözelim, mutsuzluğumuz eşittir günah keçimiz diyelim, bakalım umudumuz denk düşüyor mu dünyaya...

Modernizm eleştirisi moda rüzgarının estiği entelektüel sahnede, aynı şeyi yeniden mi üretiyoruz sorusuna bakmadan geçesim gelmiyor. Yine, beraberce bir şeyin içine doluşuyorsak, yeni çıkmazın eski sonunda şu mısralar dökülebilir dudaklarımızdan: Sen de değilsin. O da değil./Kuzey yıldızı daha uzakta/yeniden yollara düşerler/düşerim.

Yeniden yollara düşmeden, 'Bizi olduğumuz yere düşüren nedir' sorusunu sormayarak bize yazık etmeyelim. Yani seni, beni, bir diğerini modernizm eksenine çeken veya iten... Çekici bölümleri uzun uzun analiz ve veryansın ediyoruz. Peki ya iten?

İten şey, donmuş, kaskatı kalmış bir kültürün, donduğu ve kaskatı kesildiği için zulme varan, nefes aldırmayan tarafları mı? Mahallelerimizdeki nev-i şahsına münhasırların mezarlarına basa basa büyük sehirlere koşmuş olabilir miyiz acaba? Nevi şahsına münhasır olan her şeye şüphe ile ama illaki su-i zan ile yaklaşa yaklaşa mezar kazıcısına dönen ellerimiz mi yoksa komşularımız mı?

Tek boyutlu olursa rahat ederiz sandığımız uykulardan, tek element ile kurmaya çalıştığımız denklemler ve onun kötürüm çocuğu dünyalardan, "genel bir biz olma halinden, seni, beni, bir diğerini uyandırarak, nevi şahsına münhasır, sımsıcak bir bakışla fısıldıyor ozan: 'Herkes gömlek giyerken/Ahmet ceket giyerdi’.

Merhaba, ben, yaşama teğet geçen bir geleneğin kırk katrı ile modernizmin kırk satırı arasında son nefesini vermis, gövdesini alemlere zerk etmiş nev-i şahsına münhasır! Son nefesimde size bir önerim var: Rahmetli Barış Manço'dan her gün en az bir doz 'Ahmet Bey'in Ceketi'