Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2440.00
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Eylül 2015

O Resim: Ya kardeşlik, ya ölüm!

Dünya bir ateş yerine dönmüş durumdadır. Müslüman coğrafyası kanlı bir mezbahadan farksızdır. Müslümanlar, tarihlerinin en büyük acılarını yaşamaktadırlar. Her gün bombalarla, kurşunlarla, kıyımlarla ve katliamlarla milyonlarca Müslümanın hayatını kaybettiğine şahit oluyoruz. Tarih, yirmi birinci yüz yılı Müslüman kanının oluk gibi aktığı bir çılgınlık ve vahşet yüz yılı olarak kaydedecektir. Günümüzdeki Müslüman kırımının pratiğinin eşini benzerini tarihte bulmak mümkün değildir. Müslümanlar için yirmi birinci yüz yıl bir ölüm ve kıyım tarihidir.

Amerika'nın Irak'ı işgal etmesinden itibaren hayatını kaybeden insan sayısı bir milyonu geçti. Bağdat, Musul, Kerkük, Basra, Telafer, Şengal, Erbil, Anbar ve daha bir çok şehir, artık kadim medeniyet merkezleri olarak anılmamaktadır. Kadim Irak coğrafyası, bir büyük mezarlığa dönüşmüş durumdadır.

Suriye'de tam bir insan kıyım mekaniği işlemektedir. Esed rejimi, DAİŞ, Nusra, Hizbullah ve daha ismini sayamayacağımız birçok karanlık yapı, insan öldürmekte birbiriyle yarışmaktadır. Varil bombalarıyla yapılan katliamlara ve gruplar arası çatışmalarda ölenlere dair haberler, artık rutin gelişmeler olmaya başladı.

Libya'da kabileler ve partiler arası savaşta her gün onlarca insan ölmektedir. Darbeci ve soykırımcı Sisi rejimi, her gün Mısır'da katliamlar yapmaktadır. Boko Haram ve Şebab, Nijerya ve Somali'yi cehenneme çevirmiş durumdadır. Yemen'de Zeydi güçler ve Salih rejimi arasında korkunç bir savaş sürmektedir. Yemen'de milyonlarca insan doğru dürüst içecek su bile bulamamaktadır. Yüz binlerce insan bulaşıcı hastalıklardan dolayı yok olma tehlikesiyle yüz yüzedir. Müslüman coğrafyasının içine düştüğü zelil durum, Lübnan'da bir utanç olarak karşımıza çıkmaktadır. Yıllarca iç savaş ve İsrail işgali yaşayan Lübnan, Beyrut'taki çöpleri toplamaktan aciz bir ülke haline gelmiştir. İslam ülkeleri, korkunç çöplüklere dönüşmüş durumdadırlar. Savaş, şiddet ve katliamın korkunç çöplüklere daha doğrusu mezarlıklara dönüştürdüğü İslam coğrafyasından insanlar, büyük bir kaçış içindedirler. Kuzey Afrika'dan, Mısır'dan, Suriye'den, Irak'tan, Somali'den, Afganistan'dan, Ortadoğu'dan insanlar, kitleler halinde kaçmaktadır. Müslüman coğrafyası, ölümün kol gezdiği bir mezarlığa dönüşmüş durumdadır. İslam dünyası, insansızlaştırılan bir yer haline getirilmektedir.

İslam coğrafyasının bir mezarlığa dönüştüğü bu durumda, Türkiye'nin güvende olması düşünülemez. Türkiye, DAİŞ tehlikesine ve mülteci akınını durdurmak için Suriye içinde güvenli bölgeler oluşturulmasını önermektedir. Yeniden yoğun bir şekilde başlayan çatışmalar, güvenlik ve özgürlüğümüze ciddi şekilde tehdit oluşturmaktadır. Kendi içimizde güvenliği sağlamadıkça, Suriye'de güvenli bölgeler oluşturma önerisinin hiçbir anlamı yoktur. Yemen, Suriye, Irak, Mısır, Libya güvende olmadıkça, bizim güvende olmamız mümkün değildir.

Müslüman coğrafyasından milyonlarca insan, bugün canlarını kurtarmak için mülteci durumuna düşmüştür. Mülteciler, çaresizlik içindedirler. Mülteciler umut olarak Avrupa'ya geçmeye çalışmaktadırlar. Avrupa'ya gitmek için başlayan umut yolculuğu, bir ölüm yolculuğudur. Binlerce insan, Akdeniz, Ege ve Balkanlar üzerinden Avrupa'ya geçmek için canları dahil büyük tehlikeleri göze almaktadırlar. Denizlerde yaşanan büyük mülteci facialarına dair haberler, her gün alınmaktadır. Denizlerde gerçekleşen mülteci faciaları, bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşmektedir.

Ülkemize iki milyon insan sığındı. Çoğunluğunu Suriyeli sığınmacıların oluşturduğu insanlar, İzmir ve İstanbul gibi büyük şehirlerin sokaklarında ellerindeki siyah poşetlerin içindeki can simitleri veya yelekleriyle beklemektedir. Şehirlerimizde insan ticareti pazarlarının kurulmuş olması, insanlık adına büyük utançtır.

İnsan ticareti mafyası, bu insanlara Avrupa'ya gitme sözü vererek onlardan para almakta ve onları bir ölüm yolculuğuna çıkarmaktadır. Bu ölüm yolculuklarının birinde yaşanan korkunç facia haberi, Bodrum'dan geldi. Yunanistan üzerinden Avrupa'ya geçmek için bir bota bindirilen on iki mültecinin denizde öldüğü haberi geldi. İki yaşındaki bir çocuğun cansız bedeni, kıyıya vurmuştu. Kıyıya vuran bir çocuğun cansız cesedi değil, ölen insanlığımızdı. O çocuğun resmi, aslında her şeyin resmidir. Tarih, o resim üzerinden durumumuzu kaydedecektir.

Coğrafyamızı sömürmek için büyük paylaşım planları yapan Amerika, Avrupa, İsrail, Rus ve Çin emperyalizmi yüzünden çocuklarımız ölmekte, insanlar deniz ortasında boğulmakta ve birbirimize düşmanlık beslemekteyiz. Yurtlarımızdan kaçarak emperyalist coğrafyalara ulaşma umudunun peşine düşerek ölüm yolculuklarına çıkmaktayız. Denizlerin ve sınırların içinde ötesinde hayatın değil, ölümün ve esaretin bizi beklediğini, her gün yaşanan insani acılardan öğrenmekteyiz.

Avrupa, ölen insanlarla ilgilenmemektedir. Avrupa için asıl olan, sınırlarına yığılan insanları, olduğunca kendi içine sokmamaktır. Kıyıya vuran çocuğun cansız bedeni, Avrupa ve Amerika emperyalizminin bölgemizi paylaşmak için yürüttükleri korkunç kirli savaşların bize olan maliyetini göstermektedir.

O resim, artık her şeyi düşünmemiz gerektiğini göstermektedir. Müslüman dünya olarak içinde bulunduğumuz durumun korkunç ve karanlığını, o resim tek başına anlatmaktadır. Çocuklarımız niçin ölmektedir, niçin denizlerde ölüm yolculuklarına çıkmaktayız, niçin coğrafyamız yanmaktadır, niçin mülteci durumundayız sorularının cevabı o resimdedir. İçinde bulunduğumuz zelil, zavallı, aciz ve çaresiz durumun nedeni kardeş olmayı unutmamızdır. İslam, müminlerin kardeş olduğunu buyurmasına rağmen, bizler düşman olmak için her şeyi yapmakta ısrar etmekteyiz. Ustalıkla gerçekleştirdiğimiz düşmanlık sistemi, içinde bulunduğumuz zelil durumun nedenidir. İslam'ın buyurduğu gibi kardeş olmayı başaramazsak, emperyalizmin esaretinde denizlerde ve sınırlarda ölmeye devam edeceğiz. O resim, önümüzde kardeşlik veya yok olmaktan başka bir seçeneğin önümüzde olmadığını göstermektedir.