Dolar (USD)
32.25
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2395.64
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Eylül 2019

Öğretmene Saldırma Modası

Türkiye’de modası geçmeyecek bir etkinliktir öğretmene ve geniş anlamda eğitim çalışanlarına saldırmak. Bu saldırının mutlaka fiziki bir saldırı olması gerekmiyor. Eline kalem alan, kendine konuşacak bir mekân bulan, kahvede okeye dördüncü olan kim varsa sözü döndürüp dolaştırıp eğitimcilere getiriyor, akla ziyan sözlerle içini boşaltıyor ve kendini rahatlatıyor.

İşin özü, sözü bu. Kendini rahatlatmak için eğitimcileri hedef alan bir güruh var. Çocuğuyla ilgilenmeyen, aşırı şımartmayı ilgi zanneden veliler topluluğu bakıyor ki işler arap saçına dönmeye başladı, hemen öğretmene saldırarak maaştan, ekdersten, tatilden girip nereden çıktığı belli olmayan bir girdaba kaptırıyor kendini.

Konuşmaya gelince mangalda kül bırakmayanlar, hatta öğretmenlik mesleğinin en ulvi hallerinden bahsedenler bir anda çark edip akla ziyan bir saldırıya kaptırabiliyorlar kendilerini. Çünkü kendi acizliklerinin farkındalar.

Hamasi nutuklara gerek yok. Öğretmenlerin de kimsenin cilalı sözlerine ihtiyacı yok.

İstanbul’da meydana gelen depremden sonra herkes konuyu bir yerinden tutup işlemeye çalıştı. İlgili, ilgisiz bir çok yönden işlendi konu. Bol acılı şarkıların söz yazarı birinin çıkıp da akla ziyan bir yorumla okul müdürlerine sataşmaya çalıştığına da şahit olduk sonunsa.

“Eğitim şart diyoruz da eğitimi velilerden tuvalet kağıdı toplamak belleyen okul müdürlerinden ne bekliyoruz?

Şu cümlenin neresinden tutsak elimizde kalır. Bunun ne yazarlıkla, ne şairlikle bir ilgisi olabilir. Olsa olsa aymazlıkla ilgisi var bu bakış açısının.

Bir okulun nasıl döndüğünü, hangi şartlarda eğitim-öğretime hazır hale getirildiğini bilmeden ahkam kesmek ancak arabesk bir kafanın hezeyanı olabilir.

Son yıllarda öğretmenler, idareciler velilerin sistemli bir kumpasında hareket edemez haldeler. Çocuklarının anlık bozulan psikolojilerinin sebebi olarak öğretmenleri görenler soluğu okulda alırken, okul dışında gerçekleşen olaylarda bile okul idaresinin yakasına yapışanlarından sonra şimdi bir de yandan çarklıların saldırıları ile karşı karşıya kalıyor öğretmenler.

Ciddiye alarak belki de böylece gündemde tutuyoruz bu kendini bilmezleri ama ortaya attıkları akla ziyan sözlerin de yanlarına kâr kalmaması gerek.

Şimdi öğretmenlerin yaptığı fedakârlıkları sıralamaya gerek yok. Bunu zaten o köşe yazısının altına yeterince eklemiş eğitim çalışanları. Herkes biliyor öğretmenlerin ne şartlar altında görevlerini yerine getirdiklerini.

Yaz tatilinde işyerinin duvarlarını boyayan başka bir iş kolu elemanı var mı acaba devlet memurları arasında?

Devamsız kafaların saldırılarına artık alıştık. Depremde sınıfındaki öğrencilerini almadan okulunu terk etmeyen öğretmenleri görmeyen zihniyet kendisinin en çok ihtiyacı olan tuvalet kağıdını hemen aklına getiriyorsa buna eğitimciler ne yapsın?

“Bizim gibi ülkelerde iki gün sonra her şey unutulur!” diyor Hakkı Yalçın yazısının sonunda. Belki birçok şey unutulur ama öğretmenler bir zahmet kendilerini incitenleri unutmasınlar.

Kimsenin övgüsüne ihtiyacı yok öğretmenlerin. Böyle ruhsuz cümlelerle de yıkılmaz öğretmenler. Öğrencillik yıllarında içlerindeki açılan derin yaraları böyle hınç alacak cümlelerle dışa vuranların haline ancak üzülür eğitimciler.

Kaybedilen her birey bu ülkenin bir değeridir. Biraz aklı selime ihtiyaç var. Fırsat kollayarak içindeki zehri en kolay yoldan muhatabına boca edenler kendi eğitimsizliklerine yansınlar.

Öğretmene saldırarak hiç kimse bir yere gelemez. Öğretmeni hedefe koyanlar ancak kendi değerini yitirir.