Öğretmenlerin Özgürlüğü
Her ne kadar eğitimin önemli paydaşları olarak öğrenciler, öğretmenler ve veliler olarak görülse de, ne vakit eğitimin kalitesinin arttırılması konusu gündeme geldiğinde genellikle öğrencilerin başarı ve motivasyonu, öğretmenlerin mesleki gelişimi gibi hususlar üzerine kafa yorulur. Son günlerde MEB’in yaptığı birtakım çalışmayı saymazsanız ne hikmetse eğitimin kalitesinin arttırılması üzerine “ailelerin etkisi ve gelişimi” konusunda pek bir çalışma göremezsiniz. Genellenemez elbette ama pek çok aile öğrencisini düşünüyor, önemsiyor, ilgileniyor ama nedense öğrencilerini emanet ettikleri öğretmenlerin motivasyonu, gelişimi, psikolojisi konularında farklı tutumlar sergiliyor.
Okula hiç uğramayıp, çocuğunun
öğretmeni ile hiç görüşmeyen, belki sadece bazı etkinliklere katılarak yılda
bir iki defa öğretmeni ile bir araya gelen aileler; öğretmen hakkında merak
ettiklerini, öğrenmek istediklerini kendi çocuklarına sorarak alacakları cevap
üzerinden öğretmeni konumlandırmaları, zihinlerinde belli bir şablona
oturtmaları ne kadar doğru ne kadar gerçekçi olur ve öğretmenler adına ne kadar
acı, yaralayıcı değil mi? Ne yazık ki öğretmenlere yönelik tutumları olumlu
olmayan, önyargı ile yaklaşan o kadar çok aile var ki çocuğuna toz kondurmayıp
öğretmeni ise en ağır şekilde eleştiren.
Daha önceki yazılarımda
da çok sık dile getirdiğim bir husus vardı; aileleri okula yakınlaştıralım,
eğitim sistemine daha çok dahil edelim. Ellerini daha çok taşın altına koyup
sorumluluk alsınlar, diye… Bunu yapmaya çalışırken aileleri okula
yakınlaştırabildik belki ama aynı zamanda başka şeylerden de uzaklaştırdık.
Okula yakınlaştıkça aile-öğretmen işbirliği artacağını düşündük ama aile-öğretmen
çatışması sonucunu vereceğini göremedik. Öğretmene dil uzatan, şiddet uygulayan,
aba altından sopa gösteren, hakaret edenden tutun öğretmene hayatı zindana
dönüştüren ailelere de şahit olduk.
Öğretmenin önünde ceket
ilikleyen öğrenci modelinden, ailesinden aldığı güç ile öğretmenin dersi
işleyişinden verdiği nota, yaşam tarzından giyim kuşamına değin her şeyine
müdahale eden öğrenci modeline dönüşüm gerçekleşmiş durumda. Ailelerin
öğretmeleri denetlemeye çalıştığı kadar öğrencilerini/çocuklarını
denetleselerdi belki şu an da çok daha farklı bir konuyu konuşuyor olabilirdik.
Öğrencilerine toz kondurmayan aileler mevzu çocuklarını eğiten öğretmenlere
gelince bırakın eleştirmeyi, “cesur davranıp”(!) fiziksel şiddetten psikolojik
şiddete değin ellerinden gelen hiçbir şeyi esirgemiyorlar.
Bir yandan oturduğu
koltuğun hakkını vermeyen idarecilerin psikolojik baskısı ve yönetimsel
yanlışları diğer yandan çizmeyi aşan veli davranışları nedeni ile kendilerine
çok fazla müdahale edilen öğretmenler, sınıflarında özgür olmayı bırakın,
yaşadıkları il/ilçede bile yeterince özgür olamıyor. Koltuğumu kaybederim veya
bana da şiddet uygulanır kaygısı ile velilerle gayet halim selim konuşan, iyi
geçinmeye çalışan okul yöneticileri, muhatapları öğretmenler olunca
olabildiğince sert tavırlar sergileyebiliyor.
Öğrenciler, veliler, okul
idarecileri tarafından gerek doğrudan gerek ise dolaylı yollarla fiziksel veya
psikolojik şiddet maruz kalan öğretmenler adeta şamaroğlana dönmüş durumda. Gönül
her ne kadar öğrencilerin de velilerin de okul yöneticilerin de kendilerini
sahiplenmesini, değer vermesini, önemsemesini istese de ne yazık ki pratik
uygulamalarda iş böyle olmuyor. Karşısında öğrenciler ve veliler olup, bunlarla
cebelleşen öğretmenler arkasında dik duran, sahiplenen okul idarecilerini de
göremeyince yalnız ve kimsesiz kalabiliyor. Allah’tan öğretmenlerin arkasında
MEB var. MEB’in değerli üst düzey yöneticileri, bürokratları var. Üstelik
haksızlığa uğrayan öğretmenlerin sendikal, siyasal, etnik vb hiçbir kimliğine
bakmaksızın MEB’in tüm öğretmenleri sahiplenmeye çalışması son dönemde artmış
durumda. Ve takdire şayan. Öğretmenlerin bu kişilere seslerini ulaştırmak bazen
bir okul müdürüne ulaştırmaktan çok daha kolay oluyor.
Hal böyle iken aileleri
daha çok eğitmemiz, işin içine sokmamız ama okul-öğretmen dengesinde
geçmemeleri gereken sınırı iyi çizmemiz gerekiyor. Öğretmenleri, öğrencileri,
okul yöneticilerini ödüllendiren/cezalandıran bir eğitim sistemimiz gerekir ise
eğitimin diğer önemli paydaşı olan aileleri ödüllendirmeyi de cezalandırmayı da
bilmeli. Yüzyıl önceki öğretmenlere olan saygının, (şiddetin değil) eğitim
sistemimizdeki disiplinin, ailenin okula karşı tutumunun geri getirilmesi
ihtiyacı sanırım artık çok açık bir şekilde kendini gösteriyor.
Fiziksel
olarak olmayabilir belki ama psikolojik olarak aileyi okula, eğitime
yakınlaştırıp, öğretmenlere olan tutumlarına sınır çizmenin vakti geldi gibi
görünüyor.