Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.81
Gram Altın
2375.60
BIST 100
10263.54
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Haziran 2021

Okumak ve okuduğunu anlamak

Her şey ilk adımla başlar ve her şeyin bir başlangıcı vardır. Hayat da doğumdan başlayıp ölüme kadar uzanan bir merdivendir. Bu merdivenin ilk basamaklarından biri okumaktır. Okumanın ana gayesi ise hayatı anlamak ve anlamlandırmaktır.

Dünyada okuma oranlarına baktığımız zaman istatistiklerde bu oran yüksek görünüyor olsa da reel hayatta maalesef kitap okuma oranları yüzdelik dilimlerin en diplerinde seyrediyor. İstatistikler kitap okuma oranlarını ortalama yüzde yetmişlerde gösterirken yakın çevremizdekilere “Son iki ay içerisinde kaç kitap okudunuz?” diye sorduğumuzda alacağımız cevap maalesef iç karartıcıdır.

Okumanın hayatı anlamak ve anlamlandırmakla doğrudan bir ilişkisi olduğu düşünüldüğünde okumayı bırakan toplumların ileriye yönelik hedeflerini gerçekleştirmede sıkıntı yaşamaları doğaldır. Günü kurtarmak ve bulduğuyla yetinmek yerine gelecek adına kalıcı eylemleri hedefleyenler için en doğru anahtar okumaktır. Bu açıdan okumak eylemini istatistiksel yanılgılardan kurtarıp reel hayata taşımalıyız. Sözde değil özde okumalıyız.

Okumanın azaldığı toplumlarda fikirlerden ziyade yüksek sesli tartışmalara şahit oluruz. Toplum olarak tartışmalarda sesimizin yüksek çıkması çok bildiğimizden ve haklı olduğumuzdan değil doğru bildiğimiz yanlışları ısrarla savunmamızdan kaynaklanıyor. Bir konu ile ilgili okuyup araştırma yapmak yerine kulaktan dolma bilgilerle günü kurtarma derdinde yaşıyoruz. Durum böyle olunca da okumak yerine hazır bulduğumuzla yetiniyoruz. Gün gelip de hazır bulduklarımız bittiğimizde ayazda kalmış olacağız.

Peygamber Efendimizin (SAV) “İki günü eşit olan zarardadır.” hadisini kendimize rehber edindiğimiz zaman okumanın yarınlarımız için ne kadar önemli olduğunu anlamış olacağız. Okumanın yanında İnsan okuduklarını uygulamaya geçirmediği müddetçe de yaptığı eylem havanda su dövmeye benzeyecektir. Bu yüzden bugünümüzün dünden, yarınımızın da bugünden farklı ve umutlu olması için okuma ve okuduklarımızı hayata geçirme eylemini arttırmalıyız.

Cahit Zarifoğlu, okumanın gerçek öneminin anlamakla ve anladığının hayata uygulanması ile mümkün olduğunu "Oku emri, anlamını bilmeden okumak olmamalıydı. Anlamı kavranmadan okunacak bir şey hayata uygulanamaz, yaşanamazdı." sözüyle belirtmiştir.

Hepimizin bildiği üzere ilk emri “İkra” (Oku) olan bir dinin mensubuyuz. Üstat Cahit Zarifoğlu’nun da dediği gibi okumak sadece okumak olmamalıydı. İnsanın okuduğunu anlaması ve anladığını da hayata geçirmesi gerekiyordu.

Peygamber Efendimize (SAV) ilk gelen “Oku” emrinin gayesi kendisine gelen vahiyleri sadece okuması değil, okuduğunu anlayıp kendi hayatında uygulayıp sonra da kendi hayatıyla diğer insanlara örnek olmasıydı. Peygamberimiz de bunu kendi hayatıyla bize en güzel örnek olarak göstermiştir. Bize düşen en büyük görev de bu en güzel örneği kendimize rehber edinmektir.

Okuduklarını ve öğrendiklerini hayatında uygulamayan ve gereğini yapmayanlarla ilgili olarak Yüce Allah’ın benzetmesi gayet açıktır: “Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklenmiş merkebin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kimselerin durumu ne kötüdür! Allah zalimleri doğru yola eriştirmez.” (Cuma Suresi, 5. Ayet)

Yine Yunus Emre’nin konuyla ilgili dizeleri sanırım hemen aklımıza gelmiştir: “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendin bilmezsin, Ya nice okumaktır.”

Kendimizi bilmek için okumak, kitap yüklü merkep olmamak için ise okuduğumuzu anlamak ve anladıklarımızı hayatımızda uygulamak gerekir. Aksi takdirde günü kurtarmak adına okumuş olmanın hiçbirimize faydası olmayacaktır.

Şimdi dönüp kendimize soralım: “En son okuduğumuzun kitap ismi neydi ve o kitaptan öğrendiğimiz hangi bilgiyi hayatımızda uyguluyoruz?”

Okumak ve okuduğumuzu anlamak dileğiyle, selam, dua ve muhabbetle…