Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2394.15
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Ölüm Odasından intibâlar

GAZETECİ Yazar Şükrü Sak’ın, İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu (gerçek adı Salih İzzet Erdiş) ile Bolu F tipi cezaevinde kaldığı günlerde, Mirzabeyoğlu ile konuşmalarından tuttuğu notlar Aybil yayınlarından kitap olarak çıktı. Salih Mirzabeyoğlu’nun vefatının birinci yılı anısına “özel baskı” olarak yayınlanan “Ölüm Odası’ndan intibâlar” onun bilinmeyen yönlerine ışık tutuyor.

13 yıl sonra ceza

1999 yılında örgüt üyeliğinden tutuklanan Gazeteci Şükrü Sak'ın cezası 13 yıl sonra FETÖ yargısı tarafından onaylanınca, 2012 yılında yeniden cezaevine girmişti. 1999 yılında, Metris Cezaevinde bir süre Salih Mirzabeyoğlu ile aynı koğuşta kalan Şükrü Sak yıllar sonra Bolu F Tipi Cezaevi'nde yeniden Salih Mirzabeyoğlu ile buluştu ve Mirzabeyoğlu’nun “Ölüm Odası” adını verdiği hücrede 18 ay birlikte kaldılar.

Sak, “Ölüm Odası’ndan intibâlar” adını verdiği günlükte bu 13 yıl sonra yine bir cezaevinde karşılaşma olayını şöyle anlatıyor;

“25 Ocak 2000’de Metris’te Noel Baba operasyonu ile dağıtıldıktan 13 sene sonra, 21 Ocak 2013’de, yeniden Ölüm Odası’nın kapısında Kumandan’la karşılaşıyoruz… Farklı bir zaman dilimine geçmiş gibiyim… Sarılma, kucaklaşma… 21 Ocak 2013’den, 22 Temmuz 2014’e kadar, Kumandan’ı Ölüm Odası’ndan dışarıya gönderdiğimiz tarihe kadar geçen on sekiz ay…

Dolayısıyla bu “günlüğün” başlangıç ve bitiş tarihi de bu.”

İdama mahkum edilmişti

Eski Türkiye’nin, “İBDA-C terör örgütü lideri” diyerek cezaevine attığı Mirzabeyoğlu, 28 Şubat sürecinde, bir sene gibi kısa bir sürede yargılanarak idam cezasına çarptırılmıştı. İdam cezasının kaldırılmasının ardından, cezası, “ağırlaştırılmış müebbet”e çevrilen Mirzabeyoğlu, “ölünceye kadar orada kalacak” denilerek tek kişilik hücreye atılmıştı!

Hücresine bu ismi verdi

60’a yakın telif eser sahibi Salih Mirzabeyoğlu, kaldığı hücreye “Ölüm Odası” adını vermiş, ve bu isimde orijinal bir eser yazmıştı.

“Ölüm Odası’ndan intibâlar” kitabına takdim yazan, Mirzabeyoğlu’nun avukatlarından Ali Rıza Yaman, şöyle diyor: “İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun kimliği; sahici, şümullü, sistem ve devletlik çapta bir fikri inşâ ettiği için, başlı başına bir kriter ve değer belirtir.”

Gazeteci Şükrü Sak (solda) ile Salih Mirzabeyoğlu, Bolu F Tipi Cezaevi günlerinden birinde…

Benim muhatabım kim?

Günlüğün arka kapağında; “Ben “KİM”e muhatap olduğumun şuurundaydım” diyen Şükrü Sak, bir fikir ve sanat adamının eserlerinin arka plânına ışık tutan, Mirzabeyoğlu’nun Necip Fazıl’a nisbeti ve yaşadıklarından da hiç bilinmeyen anekdotlar aktarıyor…

Necip Fazıl’dan sonra, fikir geleneğini sürdüren bir fikir ve aksiyon adamının destansı mücadelesinin, bu mücadeleden doğan eserlerinin, kahramanlıklarının arkasında nasıl bir çile ve hayat var?

Eseri şahsiyetinden, şahsiyeti eserinden ayrı düşünülemeyen bir fikir ve aksiyon kahramanının iç ve dış hayatından hiç bilinmeyen bazı çizgiler, örnek tablolar…

Yer yer buralara dair de ipuçları barındıran bu günlüklerde, bu eser nasıl bir şahsiyetin ürünü sorusana cevab olacak notlar da mevcut…

--------------------------

Kültür Sanat’ın Saka Kuşu

IHLAMUR Dergisi, Mayıs 2019 sayısında, gazetemizin yazarlarından Mehmet Nuri Yardım’ı kapak konusu yapmış… “Kültür Sanat Sakası: Mehmet Nuri Yardım”…

El-Hak doğru bir sözdür bu… Kültür sanat dünyasında etkinlikleri, gelişmeleri ilk kez ondan duyarsınız, hatta sanat dünyasından kayıp giden yıldızları da ondan öğrenirsiniz ilk kez…

Hakan Sarı yönetiminde Ihlamur, 18 liradan satılıyor… Bana göre biraz fazla bir ücret ama meraklısı alır okur bu tür dergileri… İnşallah uzun soluklu bir yayın hayatı olur…

Fahri Tuna, Sencer Olgun, Yusuf Koşar, Hülya Günay, Erol Afşin, Murat Başaran, Uğur Canpolat, Muhsin Karabay, Elif Sönmezışık, Serdar Üstündağ, Muammer Erktul, yazarlarımızdan Sefa Saygılı, Selvigül Kandoğmuş Şahin ve Sabri Gültekin’in Mehmet Nuri Yardım hakkındaki makalelerini keyifle okudum…

Dostum Mehmet Nuri, aslında kültür sanat denildi mi İLKYARDIM gibidir… Yıllardır toplantıdan toplantıya koşar, yorulmak bilmez… Tek gayesi insanlara bir nebze olsun faydalı olabilmektir… Mehmet Nuri Yardım, kültür sanat dünyasında, susuzlukları gidermek için su taşıyan bir saka kuşu’dur gerçekten…

----------------------

İslâm’da Irkçılık Ve Milliyetçilik Dâvâsı

CUMHURBAŞKANI danışmanlarından Fahrettin Gün’ün, Babanzâde Ahmed Naim’in kavmiyet düşüncesini analiz ettiği “İslâm’da Irkçılık ve Milliyetçilik Dâvâsı” isimli kitabı Beyan Yayınlarından kitapçılarda bulunuyor. 220 sayfalık kitabın son bölümünde Babanzâde Ahmed Nâim Bey’in “Sebilürreşad Dergisi”nde yayınlanan İslâm’da Dâvâyı Kavmiyyet” isimli uzun makalesinin Osmanlıca orijinal metni yer alıyor. Dinimizin, ırçkçılığı kabul etmez. Buna karşılık kavmiyet denen mbir gerçek de var öyle değil mi? Peki bunu İslâ akidelerdi çerçevesinde nasıl yorumlayacağız. Kitap, işte bu soruya cevap veriyor.

---------------------

Iskat-ı Salât’ın dinde yeri yok

ESKİDEN beri Anadolu’nun çoğu yerinde, ölen kimseler için “Iskat-ı Salât” aktivitesi yapılır. Iskat-ı Salât, ölen şahsın namaz borçlarının fidye karşılığı düşürülmesi, yani ölenin namaz borçlarının kapatılması demektir. Bu yapılırken “kabültü ve hebtü” denir. Bunun anlamı, kabul ettim-hibe ettim demektir.

Peki bunun dinimizde yeri var mıdır?...

Hemen söyleyeyim ki YOKTUR…

Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ’nün 278. sayfasındaki ISKAT VE DEVİR maddesinde bu konuya açıklık getirilmiştir.

“Namaz borcunun düşürülmesi anlamındaki ıskat-ı salât, Kur’an ve sünnetten herhangi bir delile dayanmamaktadır. Namaz borcunun düşürülmesi amacıyla yapılan fidye ile devir usulü, tamamen asılsız olup, dinde yeri yoktur.”

--------------

Sırlar Hazinesi

Sırlar Hazinesi, şark edebiyatında meşhur “Hamse”sinin birinci kitabıdır. Bu eserde Azerbaycan şairi Nizami Gencevi; gaddar şahları, hükümdarları adaletli olmaya çağırmış, tembelleri, ikiyüzlüleri tenkit etmiş, helal emekle yaşayan sıradan insanlara yüksek muhabbetini bildirmiştir. Günümüz Azerbaycan Türkçesine manzume olarak aktarılan eser, Azerbaycan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığının

Katkılarıyla, eserin özüne dokunulmadan ZENGİN YAYINCILIK tarafından Türkçe’ye aktarılmıştır. Bu arada Gencevi’nin Hamse'sinde, 1177'de yazdığı 'Sırlar Hazinesi', 1180'de yazdığı 'Hüsrev ve Şirin', 1188'de yazdığı 'Leyla ve Mecnun', 1196'da yazdığı 'Yedi Güzel' ve 1197-1209 arasında yazdığı İskendername adlı mesneviler yer alır.