Dolar (USD)
32.21
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2428.49
BIST 100
10163.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ocak 2022

Ömrümüzün son günü

Bir döngü içerisinde dönüp duruyoruz. Dünyanın kendi ekseni ve güneşin etrafında dönmesi nasıl ki sıradan bir olay olarak kabul ediliyorsa, bizim de doğumdan ölüme kadar geçen ve adına ömür dediğimiz olgu kendi döngüsü içerisinde sıradan bir şekilde devam ediyor. Doğumla başlayıp, bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, olgunluk, yaşlılık derken filmin sonunda (ki o filmin sonunu birçoğumuz göremiyoruz) ölümle noktalanan ömür döngüsünün içerisinde yaşarken sonunu düşünmeden yaşıyor insan. Eski dizilerden birinin mottosu olan "Sonunu düşünen kahraman olamaz." sözü sadece kulağa hoş gelen bir slogandan öte bir şey değildir. İnsan dününü anımsayarak bugününe bakıp yarınına dair planlar yapmak zorundadır. Sonunu düşünmemek gamsız insanların işidir. Gamsızlık da insanı sorunlara karşı duyarsızlaştırır ve çözüm için hiçbir şey yapılmamış olur.

İnsan, ömür döngüsü içerisinde reel durumlara karşı gamsız olma lüksüne sahip değildir. Sorun, görmezden gelinince kendi kendine çözülebilecek bir yapıya sahip değildir. Bizzat sorunun muhatabı tarafından kaynağı tespit edilerek sorun çözülmelidir. Sorunların tespiti ve çözümünü şimdilik bir kenara bırakıp bu duruma karşı duyarsızlığımıza biraz değinelim.

Kişi hemen yanı başında duran gerçekleri çoğu zaman görmez ve fark etmez derler. Her gün hayatın sıradan, rutin haline gelmiş döngüsünü arkası yarın modunda yaşarken bir gün gelip de bu yaşadıklarının arkasının bir gün kesilebileceğini ve yarınının bir daha asla gelmeyeceğini hesaba katmadan yaşıyoruz.

Dönüp de aynaya bakıp kaçımız açık bir yüreklilikle son 24 saatimiz kalmış olabileceğini kendimize sorabiliyoruz? Peki, gerçekten bir günlük ömrümüz kalmış olduğunu öğrendiğimizde ne yapardık? Adına dünya dediğimiz mekândaki misafirliğimizin sonuna geldiğimizi anladığımızda önceliklerimiz ne olurdu? O son 24 saate neleri sığdırırdık?

O son günde kimimiz hakkına girdiğimizi düşündüğümüz kişilerden helallik ister, kimimiz ibadet ederiz, kimimiz elimizdeki işleri bitirmeye çalışır, kimimiz en sevdiğimiz yemeği yer, kimimiz yapmak isteyip yapamadığımız her ne var ise o 24 saate sığabildiği kadarını yapmaya çalışır…

Yapılabilecekler listesini kişilere göre çoğaltmamız mümkün. Herkesin kendi listesini en kaliteli şekilde hazırlayıp uygulamaya koyacağına eminim. Dile kolay, son 24 saatimiz var ve sonrası bu dünya için yok. Bazılarımızın en büyük kâbusudur, gözü açık gitmek. O yüzden son saatlerini en dolu şekilde yaşamak ister.

Şimdi dönüp kendimize tekrar soralım. Sonumuzu düşünmemek mi kahramanlık, yoksa düşünmek mi? Herkes kendi hayatının kahramanıdır. Adına hayat dediğimiz filmin başaktörü biziz. Bu filmin dünya sahnesinde oynuyoruz ve bir sonraki rolümüzü hesaba katmadan yaşama lüksümüz yok. Son 24 saatimize girdiğimizi kim bilebilir? Hayat maratonunun son dönemecinde olup olmadığını kimse bilemez.

Etrafımıza dönüp baktığımızda her gün birileri eksiliyor hayatımızdan. Doktor raporlarında her ölüme bir isim bulunarak uğurluyoruz hayatımızdan eksilenleri. Bu aralar ölümün en popüler nedeni ise korona denilen illet oluyor. Yarın başka bir isim revaçta olacak ama ölüm gerçeğinden hiçbirimiz kaçamayacağız. Eskiden taziyelere büyüklerimiz giderken şimdi ise bizler gidiyoruz. Ağır ağır gövdemize yürüyor ölüm. Biz ise tesellimiz olacak sözleri zihnimizde büyütürken birilerinin son 24 saati dolmuş oluyor ve teker teker düşülüyorlar hem telefon rehberimizden hem de ömrümüzden.

Her gece yatarken son 24 saatimizden eksilen zamanları ve her sabah uyandığımızda hesabımıza yeni bir son 24 saat eklendiğini unutmadan yaşamak yaşadığımız anı daha anlamlı kılacaktır. Biraz kâbus gibi görünse de aslında bu durumun umut ile daha çok bağlantısı olduğunu unutmayalım.

Ölüm tüm doğallığı ile karşımızda sıramızın gelmesini beklerken ona kafa tutabilecek var mı içimizde? Hepimizin cevabı ortak ise aynaya bakıp kendimize samimi bir şekilde soralım:

"Bugünün son 24 saatimiz olduğunu ve ömrümüzün son gününü yaşadığımızı bilseydik ne yapardık?"

Herkes bu soruyu kendi içinden kendi duyacağı şekilde cevaplaya dururken birilerinin son 24 saatinin dolduğunu da unutmayalım.