Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2394.65
BIST 100
10270.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Ağustos 2014

Orhan Hoca

Her insanın hayatında bir çok öğretmeni, hocası olur. İlk, orta ve yüksek tahsilde bizi eğiten, hepimize birikimlerini aktaran öğretmenlerin hakkı elbette ödenemez. Bütün hocalar kıymetlidir, muhteremdir. Ama bazı hocalar vardır ki, onların hayatımızdaki yerleri çok farklıdır. Onlar sadece hoca değil bambaşka hüviyetle de hayatımıza girerler. Onları adeta bir baba veya anne gibi benimser, aile fertlerinden biri kabul ederiz.

Prof. Dr. Orhan Okay, benim bu şekilde gördüğüm müstesna hocalardan biridir. Gerçi üniversitede ona talebe olma talihine erişemedim. Ama Kubbeltı'nda üç ay da olsa kendisinden "Aruz Dersi" aldım. Orhan Okay, hocalığın bütün yüksek vasıflarını üstünde layıkınca taşıyan bir münevverdir. Dersini yüksek sesle anlatır. Bu, bütün iyi hocaların ortak vasfıdır. Zira en arka sırada oturan öğrencileri de duymalı, onlar da verilen bilgilerden istifade etmelidir.

Orhan Hoca, aslında daha 1980'li yıllarda efsane gibi adını duyduğumuz bir ilim adamıydı. O seneler Erzurum'daydı. Ama şöhreti İstanbul'da, Türkoloji koridorlarında dalgalanıyordu. Hele Batı Medeniyeti Karşısında Ahmet Midhat Efendi isimli eserini okuduktan sonra gıyabu00ee hayranlığım daha da artmıştı. Sonra Sakarya'ya geldiğini duyduk. Ve nihayet İstanbul'da görüşmek, hocayla mülaki olmak nasip oldu.

Bir gazeteci sıfatıyla yıllar önce kendisiyle bir röportaj yapmıştım. Daha sonra Dersimiz Edebiyat isimli kitabıma aldığım bu konuşmada hoca, her soruya ayrıntılı şekilde cevap veriyordu. "Anadolu'nun İstanbullu hocası" lise yıllarından beri içinde yer eden felsefe sevgisini sorduğumda şunları söylemişti:

"Aslında ilkokul sıralarından beri ta lise son sınıfına gelinceye kadar hep Türkçe ve edebiyat derslerimde başarılı bir öğrenciydim. Son sınıfa kadar da meslek olarak edebiyatı seçmeye kararlıydım. Fakat lise son sınıfında felsefe derslerimizde benim için olağanüstü diyeceğim bir insanla karşılaşmam edebiyattan felsefeye kaymama sebep oldu. Felsefe hocası değil gerçek bir felsefeci hatta biraz ihtiyatlı bir ifadeyle filozof ve sanatkar yaradılışlı bir insan olan Nurettin Topçu'da mistik, metafizik bir dünyanın farkına vardım. Tecrit ve derinlik düşüncesi beni sardı. Üniversitede felsefe bölümüne kaydımı yaptırdım. Topçu ile mukayese ettiğim zaman sadece felsefe tarihi bilgisi veren hocaların kifayetsizliğine rağmen felsefe benim için ufuk açıcı bir alan oldu. Fakat bir sömestr sonra, tekrar eski sevdama, edebiyata dönmek zorunda kaldım." Orhan Hoca'ya tesir eden şahsiyetleri ve fikirleri sormuştum. İlk olarak Nurettin Topçu'yu anmış, ardından şöyle devam etmişti: "İkinci olarak bir nakşu00ee halifesi olan Abdülaziz Bekkine'yi, üçüncü olarak Arapça muallimi Celal Hoca'yı hatırlatayım. Ama sadece edebiyattan bahsedeceksek ilkokuldan beri bütün tahsil hayatımda bendeki edebiyat merakının farkına varan ve bunun gelişmesinde gayreti olan bütün hocalarıma minnet duyarım. Ama en önemlisi son sınıfta, Vefa Lisesi'nin son sınıfında edebiyat hocam olan Behice Kaplan'dır. O bana ayrı bir ilgi gösterdi. Çok özel bir manada kullanacağım bir kelime ile beni adeta şımarttı. O son sınıfta adeta bir edebiyat otoritesi gibiydim. Fakat yine öteki sorularınızdan birine cevap verirken belirtmiştim, o yıl aynı zamanda benim felsefeye merak sardırdığım ve buna karar verdiğim bir yıldı. Yine de edebiyatı bırakmadım."

Behice Hoca, Orhan Okay'ı eşi Mehmet Kaplan'la tanıştırır. Bu tanışma daha sonra bir hoca-talebe münasebetine dönüşecektir. Diğer hocaları arasında Ali Nihad Tarlan, İsmail Hikmet Ertaylan, Ahmet Caferoğlu, Reşit Rahmeti Arat da var. Ayrıca bir ağabey-kardeş münasebeti içinde olacağı Muharrem Ergin, Faruk Timurtaş, Nihad Çetin, Ömer Faruk Akün'den de ders alır.

Orhan Okay, o mülakatta uzun uzun Yahya Kemal'den, Fuat Köprülü'den, Ahmet Hamdi Tanpınar'dan ve Mehmet Kaplan'dan bahseder. "Hocalık" ve "alimlik" vasıflarını mukayese eder. Ona göre her alim iyi hoca olmayabilir. Zira öğretebilmek ayrı bir özelliktir. Orhan Hoca'nın aruz vezni hakkındaki görüşü ise şöyledir: "Şiir sesten ibaret değilse de ses şiirin en önemli unsurlarından biridir. Divan şairleri şiirin bu özelliğinin bilinçli olarak farkındaydılar. Bu bakımdan aruz, ustasının elinde çok değerli bir enstrüman olmuştur. "

Beşir Fuad, Sanat ve Edebiyat Yazıları, Batılılaşma Devri Türk Edebiyatı, Necip Fazıl gibi eserleri bulunan Orhan Hoca hakkında Dergah Yayınları 1997'de bir armağan kitabı yayımlamıştı. Bütün eserlerini neşreden yayınevi, hocanın portrelerinden oluşan Silik Fotoğraflar isimli kitabının yeni baskısını da gerçekleştirdi. Hocanın rahmetli eşi Mübeccel Hanım'a ithaf ettiği eserde çok kıymetli şahsiyetlerin biyografileri, portre yazıları ve hatıraları var. Satırları çizilerek okunması gereken değerli, mühim bir eser. Aziz hocam Orhan Okay'a sağlıklı ve bereketli bir ömür diliyorum.