Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.81
Gram Altın
2423.41
BIST 100
10055.98
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Temmuz 2015

Oruç mevsimi

Çok klasik olacak ama nasıl da hızla geçiyor ramazan demeye fırsat kalmadan geçip gidiyor zaman. Dünyanın birçok yerinde sıcaklardan insanların öldüğü haberleri bize ulaşırken, bizler neredeyse üşüyerek iftar yapıyoruz. Ramazanın rahmetidir deyip bunu da heybeye koyuyoruz.

Orucun kapımızı yoklaması, evimize, sokağımıza huzur getiren bir rahmet ayı olması ne büyük saadet. Onun gelişiyle hayatımızda birçok şey değişiyor şükür ki. Birçok yeni kapılar aralanıyor hayatımızda. Güzel olanı güzel ağırlamanın telaşıyla kendimize çekidüzen veriyoruz ve daha çok bakıyoruz yanımıza yöremize. Rahmet ayının rahmeti herkesi kuşatsın diyerek yüreğimizi açabildiğimiz kadar açıyoruz.

Ramazanın güzellikleri çoktur. Belki de dünyada bize has bir güzellik vardır ki ramazanın çocuklara en güzel armağandır bu; tekne orucu. Bizim de çocukluğumuzda büyüklerimizin gönlümüzü kırmamak için sahura kaldırıp da öğleye kadar tutturdukları orucun adı tekne orucu. O yaşlarda o orucu tutuyor olmanın bile havası başkaydı. Şimdilerde oğlum tutuyor tekne orucunu. Bir yandan elindekileri yemeye çalışırken, diğer yandan da "baba ben orucum haaa" demeyi de ihmal etmiyor. Balkonda kaleden atılacak topu o bekliyor, iftar müjdesini ondan alıyoruz. Teknesiyle, gerçeğiyle birlikte açıyoruz orucumuzu.

Orucun bir de fren etkisi vardır. Hiçbir gücün etkili olmadığı bir frendir bu. Kavga eden iki kişi bir anda durur ve birisi; "Var git kardeşim, ben oruçluyum." der, kavga yatışır.

Çocuklar bile orucun iklimine kendilerini kaptırabiliyorlar. İki çocuk parkta oynarken biri diğerine; "Senin orucun bozuldu, yalan söyledin," diyor. Bundan ala güzellik mi olur? Orucun yalnızca aç kalmak olmadığının en güzel göstergesidir bu.

Ramazanın hasat mevsimini gelmesi, en çok da bu işle uğraşanları etkiliyor. Ama bakıyoruz ki tarlalar cıvıl cıvıl. Mecburen yapılacak işler bile ramazanın coşkusuyla güle oynaya yapılıyor. "Vakit geçiyor." deniyor. Irmak kıyısına doğru yürüyen yaşlı amcalar, "İftara kadar vakit geçirelim." diyorlar. İşini bitirmiş olmanın rahatlığıyla bir kenara çekilip hoş sohbetlerle iftar vaktini bekliyorlar.

Bütün yıl pek de görüşme imkanı bulamayan kapı komşular, iftar davetleriyle hasret gideriyorlar. Gönülleri birleştirmede usta olan ramazan, kapı komşuların hasretini de bitirmiş oluyor.

Bütün yıl fırınların raflarında duran pideler bir anda kıymete biniyor ve adı iftar pidesi olup soframıza konuk oluyor. Selamlaşmalar güzelleşiyor, vedalar; "Hayırlı iftarlar." diye bereket duasına dönüşüyor.

Yetimler için iftarlar veriliyor, hayır kapısını açanlar sonuna kadar açık tutuyor kapılarını.
Ve oruçlu kafa bahanesiyle çamlar devrilse de hoş görülüyor birçok şey. Yolunu şaşıran minibüs şoförüne, para üstünü yanlış veren tezgahtara kimse kızmıyor. "Oruçlu kafayla" deniyor, gülünüp geçiliyor.

Hep denir ya, ramazanla başlayan güzellikleri ömrümüze yayalım diye, bu bir vesiledir. Ramazanı aracı yapmak gerek güzelliklere. Ömrümüzün bütün vakitlerini ramazandaymışız gibi geçirmeye başlasak özlediğimiz huzur iklimine de ulaşmamız mümkün olacak.

Toplum olarak büyük bir devrime ihtiyacımız var. İnsanlık devrimi yapmazsak içimizde açılan yaralarımız hiç kabuk bağlamayacak. Geçen hafta, bir şehrimizde yaşanan olayı hiçbir değer yargısıyla açıklamak mümkün değil. Minibüste rahatsızlanan genci yolda bırakıyorlar, genç de bir süre sonra terk edildiği yerde ölüyor. Hem de yoldan gelip geçenlerin gözü önünde.
Nasıl yapmak gerek, ne tür bir yol izlenir, çok iyi tahliller yapılarak vakit daha fazla ilerlemeden insanlık değerlerimizi tekrar omuzlarımıza almamış şart. Buna ramazanı mı vesile yaparız, değer yargılarımızı tekrar mı gözden geçiririz, bunları çok iyi tahlil ederek bir masal gibi dinlediğimiz erdemli vakitlere dönmeliyiz. Yoksa adı olan ama şanı olmayan bir topluma dönüşmemiz an meselesi.