Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2393.34
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Mart 2024

​Orucun düşündürdükleri

Doğada gördüğümüz her şey insan içindir ancak doğası bozulmuş her şey de insanın eseridir. İnsanın en mühim vasfı,ahlaki bir varlık oluşudur. Zira her insan, eylemleriyle kamunun bir parçasıdır. Kamu bir bütündür ve insan fiilleriyle bu bütünün bir parçasıdır. İnsana olumlu veya olumsuz anlam kazandıran eylemleridir. Ancak eylemin tetikleyicisi ise, arzulardır.

İnsan, doymak bilmez arzuların aşırılığından kurtulabildiği ölçüde ruhen yükselebilir. Her insanın ruh dünyası, farklı olduğu için arzuları da farklı olabilir elbette. Ancak arzular farklı olsa da ölçüyü aşıp ihtirasa dönüşünce zararlı sonuçları hep aynıdır. Orucun birçok hikmeti sayılabilir ama anladığım kadarıyla en önemli hikmeti, insanın ihtirasa dönüşen arzularından kurtulmasını kolaylaştırır. O hâlde arzuları eğitmek için oruç, büyük bir nimet ve fırsattır.

Burada çocukluğuma dair bir parantez açacağım ama sonunda konuyla bağlayacağım.Çocukluğumdan beri nehirlere karşı büyük bir hayranlığım var, hatta doğduğum köyde Fırat Nehrine akan Şiro Çayıvardı. Şiro Çayı, derin bir vadide akar ve vadinin her iki yakasında kurulan mezralara hayat verirdi. Her sabah Şiro Çayı’nın hışırtısıyla uyanırdık ve saatlerce o akıntıyı izlemekten büyük zevk alırdım.

Şiro Çayı’nın kenarında sulak bir çayırlık vardı ve o çayırlık çok sayıda bitki ve kuş türüne ev sahipliği yapardı. Çayırlığın alt tarafında sanki gökyüzünün ufuk çizgilerinin ötesinde boşalan masmavi ‘’kara su’’ denilen bir su akardı. Yazın o kavurucu sıcağında, buz gibi akan‘’kara su da’’ yüzerdik.

Nehirlere karşı olan bu tutkum nedeniyle gittiğim her ülkede bulunan nehirleri mutlaka görmek istemişimdir. Zira ne zaman bir nehrin kenarında otursam, akan suyun kesintisiz hareketi her seferinde değişik ve her seferinde bana muhteşem görünür. Bu tutkumun nedenini hep merak etmişimdir. Şimdi parantezi burada kapatıp asıl konumuza dönüyorum.

İnsan ve arzuları üzerinde düşünürken, zihnim bir an çocukluğumdaki Şiro Çayı’nın akıntısına ve sonra gördüğüm birçok nehirlere gitti. İnsanın da tıpkı nehirler gibi,sürekli bir akış hâlinde olduğunu hissettim. Nasıl ki nehirler kesintisiz akıyorsa nesiller ve fikirler de kesintisiz akıyor. Nitekim Necip Fazıl ‘’Sakarya Türküsü’’ adlı şiirinde:‘’Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir’’demiştir.

Peki, ne yapmalıyız ki ‘’oluklardan nur’’ aksın? İşte oruç, bir fırsat olabilir. Zira oruç, insanı basit arzularından sonsuz ve sürekli olan ihtiraslara, hayvani hayattan aklın ve ahlakın ihtiyaçlarına yükseltebilir. Nurettin Topçu, ‘’din eğitimi kalp eğitimidir’’ derken bence bu gerçeğe işaret etmiştir.

Zira imanve imanın bir gereği olan, oruç ve diğer ibadetlerle eğitilmeyen bir kalp çölleşir.Çağdaş dünyanın doymak bilmeyen kazanma hırsı hem doğayı hem de insanın kalbini çölleştirdi. Eğer insanlığın kalbi çölleşmemiş olsaydı, Filistin’de bu kadar vahşet yaşanır mıydı?

Evet, çağdaş insanlığın kalbi çölleşmeye yüz tutmuştur. Tıpkı çocukluğumda muhteşem akan ‘’Şiro Çayı’’nın şimdi kurumaya yüz tuttuğu gibi.

Hâlbuki insan ruhu gelişmeye elverişlidir. Onun için insanın eşyadan ruhuna dönmesi gerekir. Ruhuna dönenler sevgiyi hissedenlerdir. Sevgi ise, ruhun kudretine dayanmaktır. İşte oruç, o kudrete teslim olma potansiyelimizi gösterir.

Bu yönüyle oruç, hakka duyulan muhabbettir. Muhabbet ise, teslim olmaktır. İnsan oruç ile benciliğin darlığından ruhun genişliğine erişir, tabiata ve olaylara gönül gözüyle bakar. Gönül gözüyle varlığı bulanlar, ancak maddeye ve hırslarına hükmedebilirler.