Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Ekim 2018

Oyun içinde oyun

Kapitalizmin merkezi olan ABD tüketim kültürü sebebiyle dünyanın en önemli pazarı haline gelmiş durumda.

21,5 trilyon doları bulan borcuna bakılırsa dünya tüketim merkezi haline geldiği söylenebilir.

Bu büyük miktardaki borcu ABD’yi bir anlamda mal aldığı ülkelere bağımlı hale getirecekti. Ancak ABD farklı bir yol izleyerek kendisine mal satan ülkeleri kendisine bağımlı hale getirme yoluna gitti.

Nasıl mı?

Çin, Hindistan, Japonya ve AB ülkelerinin en önemli pazarı olan ABD askeri gücünü kullanmaya başladı.

11 Eylül saldırılarını bahane ederek önce Afganistan’a sonrasında ise Irak’a askeri harekât gerçekleştirdi.

Afganistan’a saldırının arkasında Çin’in Hazar Enerji Havzası’na ulaşmaması için engel olma planı vardı.

Irak’a girerek de yine Çin’in Irak’tan ithal ettiği petrolü kontrol etme arzunu olduğunu söyleyebiliriz.

Nitekim Çin’in petrol ithal ettiği bölgelere baktığımızda %52’sini Ortadoğu coğrafyasından, %23’ünü Afrika bölgesinden, %10’unu Amerika’dan olduğu görürüz.

Ortadoğu ülkeleri arasında Suudi Arabistan, BAE gibi ülkeler de ABD’nin nüfuz etkisi herkesçe bilinmektedir.

Rusya ve İran’a ambargo uygulamasının perde arkasındaki nedenlerden birinin de yine petrol ithal eden ülkeleri sıkıştırma arzusu olduğu söylenebilir.

***

Çin devlet Başkanı Şi Cinping’in son dönemdeki Afrika gezilerinin nedenlerinden biri enerji arz güvenliği iken bir diğeri de küresel ticaret yollarının değişmesine neden olacak Tek Kuşak Tek Yol projesinin güvenliğidir.

ABD uluslararası ilişkilerinde sert güç kullanma yolunu izlerken Çin liberal teori kapsamında yumuşak güç unsurlarını kullanarak nüfuz alanını genişletme gayreti içerisinde.

Avrupa Birliği yakasına bakıldığında ise yine enerji ihtiyacı ön plana çıkmaktadır.

Bir yandan TANAP, diğer yandan Türk Akımı projeleri ile enerji arz güvenliğini artırmaya çalışan AB, Doğu Akdeniz gazı ile Rusya’ya olan enerji bağımlılığını da azaltma çabası içerisinde.

Ancak Rusya, Suriye’nin Akdeniz kıyısına yerleşmesiyle birlikte denklemdeki yerini aldı.

***

Dünya ticaretinin yaklaşık %90’ı deniz yoluyla gerçekleştirilmektedir.

Özellikle Çin’in demir yolu ile Pakistan üzerinden Malakka Boğazını by-pass ederek Umman Körfezi’ne ulaşması denklemlerin yeniden kurulmasına yol açacaktır.

Dünya ticaretinin %30’u da Doğu Akdeniz’den geçmektedir. Avrupa ticaretinin %40’ı da Doğu Akdeniz’den geçmektedir. Avrupa’nın %70 petrol ihtiyacı Akdeniz üzerinden taşınmaktadır.

Dünya deniz yoluyla gerçekleştirilen petrol ticaretinin %25’i Doğu Akdeniz’den geçmektedir.

Doğu Akdeniz bir anlamda Ortadoğu coğrafyasına açılan kapı olarak da stratejik öneme sahiptir.

Aynı şekilde Süveyş Kanalı’nın Uzak Doğu’dan Avrupa'ya deniz ulaşımını 7 bin deniz mili kısalttığını düşünürsek öneminin biraz daha net anlaşılacağını düşünüyorum.

Ancak Tek Kuşak Tek Yol projesiyle bu oranlar büyük ölçüde değişecektir.

***

Günümüzde ticaret için denizlere, üretim için enerjiye ihtiyaç vardır.

Deniz güvenliği, ticaret ve enerji güvenliğini sağlarken; enerji güvenliği, üretim ve ticareti sağlamaktadır.

Doğu Akdeniz bölgesi de her ikisi için önemlidir.

Doğu Akdeniz hem içinde barındırdığı doğalgaz rezervi olması nedeniyle, hem de ticaret yollarının önemli bir geçiş güzergâhı olması nedeniyle kilit bölge konumundadır.

ABD’nin elçiliğini Kudüs’e taşımasının arkasında İsrail ile olan hem gaz ilişkisi, hem de Doğu Akdeniz Ticaret yollarında varlık gösterme çabası olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye için önemi

Diğer taraftan bölgenin Türkiye açısından da önemi büyüktür.

Türkiye’nin denizyoluyla petrol ithalatının büyük bölümü, LNG ithalatının ise tamamı Doğu Akdeniz üzerinden gerçekleşmektedir. Bundan dolayı Doğu Akdeniz hattının güvenliği Türkiye için hayati öneme sahiptir.

Türkiye’nin Kıbrıs politikasına bu açıdan da bakmak faydalı olacaktır.

Türkiye, Kıbrıs’taki askeri üssü ile hem ticaret güvenliğini hem de enerji arz güvenliğini sağlamaya çalışırken bir diğer taraftan da Doğu Akdeniz gazı konusunda konumunu güçlendirmektedir.

Önümüzdeki dönem gerek ülkemiz gerekse bölgemiz gerekse küresel dengeler için oldukça önemli. Türkiye’nin yaptığı ve yapacağı hamleler Türkiye’nin geleceğini belirleyecek. Bundan dolayı içeride birliği sağlamalı, çalışmalı ve üretmeliyiz.