Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Kasım 2014

Özgür Eğitim-Sen ve 'Klas Duruş'

'Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, Bana bir tekne ver.' Böyle başlar Jose Saramago'nun 'Bilinmeyen Adanın Öyküsü' .

Kral adama bir tekne ile ne yapacağını sorar. Bilinmeyen adaya gideceğini söyleyen bu adama inanamaz. Çünkü krala göre bilinmeyen ada filan yoktur. Kral her yeri haritalandırdığını, kendi haritalarında bilinmeyen bir adanın bulunmadığını adama anlatmaya çalışır. Ama nafile! Adam bilinmeyen adayı bulmakta ısrarcıdır. Kral sonunda adama bir tekne verir. Ama bu teknenin tayfası yoktur. Limanda günlerce demirleyen tekneye, kralla konuşması için sarayın dilekler kapısını adama açan ve tekneye gelmek için kararlar kapısından çıkan temizlikçi kadının dışında kimse gelmez. Adam denizcilerle konuşur, onları tekneye çağırır; lakin onlar da bilinmeyen ada diye bir şeyin kalmadığını ve kalmış olsa bile evlerinin huzurunu terk edip yük gemilerindeki güzel hayatlarını bırakıp bir hayalin peşinde koşamayacaklarını söylerler. Sonunda tekne iki yolcusuyla birlikte limandan sessizce ayrılır.

Tıpkı öyküdeki bilinmeyen adası olan adam gibi bazı adamların ve kurumların varlığı, dün akla gelmeyeni bugün için mümkün kılar. Sırf onların hayalleri, ufukları olduğu için biz bugüne mahku00fbm olmaktan kurtuluruz. Türkiye bugün kabuk değiştirirken ve yeni olanı inşa etmenin eşiğindeyken bu gerçek daha bir açığa çıkıyor. İstedim ki bugün tam da bu gerçeği anarak birlikte tarihe not düşelim.

Türkiye'de memur sendikacılığı başından beri, siyasal alanın parselasyonuna ayarlı bir konumlanış içerisinde. Bu konumlanış memur sendikalarını, kategorik bir biçimde muhalefet etmenin ya da sorgusuz sualsiz destek olmanın dışında söylem ve eylem üretebilecek bir iradeden yoksun bıraktı. Bugün üye sayılarını yarıştıran bu sendikalar, mevcut üye sayılarına sendikal mücadelelerinin etkinliği, ortaya koydukları söylem ve eylemlerin farklı ve özgün oluşu ile değil sözünü ettiğimiz siyasi parselasyonun bir getirisi olarak ulaştılar. Neticede sürekli genişleyen bir hacme ancak hacmin genişliği ile orantılı olamayan bir etkisizliğe mahku00fbm oldular. Çünkü konumlanışları kategorik olduğu için sözleri kendi menzillerini aşamadı, muhalefetleri de destekleri de bir 'ağırlık' oluşturamadı.

Bu noktada bir 'istisna' olan, kurulduğu günden bugüne sadece kendisi için değil ülkenin sosyolojik gerçeği olan çoğulcu yapısının farkında olarak herkes için özgürlük ve adalet talebini dillendiren, ülkenin ve eğitim sisteminin kronik sorun alanlarına böyle bir ufukla bakabilen Özgür Eğitim-Sen'den söz etmeliyiz.

Türkiye'de bırakın 'Kaldırılsın' demeyi 'Olabilir mi acaba? ' bile denilmediği günlerde; Milli Güvenlik dersi ve 'Andımız' kaldırılsın, eğitim sistemi militer uygulamalardan arındırılsın, başörtüsü başta olmak üzere her türden kılık-kıyafet yasağı son bulsun, Tevhid-i Tedrisat sona ersin, zorunlu eğitim ve zorunlu din dersi uygulamaları 'zorunlu' olmaktan çıkarılsın, Anadilde eğitimin önündeki engeller kaldırılsın, toplumun rüştü, irfanı ve kabiliyeti devletin dayatması olmaksızın kendi eğitim kurumlarını inşa edebilecek yeterlilikte ve olgunluktadır, ailelerin kendi çocuklarının eğitiminde birinci dereceden söz sahibi olma hakları kabul edilsin, diyen bir sendikadan bahsediyoruz.

Sırf bunları söyledi diye, 2006 yılında Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi hakkında 10,5 yıl hapis istenen bir sendikadan bahsediyoruz. Dün bunları söylerken bugün için de kendi sözü olan bir sendikadan bahsediyoruz. Türkiye'de kamu kurum ve kuruluşlarında kılık-kıyafet yasağını protesto etmek maksadıyla 'sivil itaatsizlik' eylemini başlatarak bir ilke imza atan, üyelerinin serbest kıyafetle işyerlerine gittiği bir sendikadan bahsediyoruz.

4+4+4 uygulaması ile zorunlu eğitimin süresinin uzatılmasına şerh düşen, başta Anayasa olmak üzere yasal mevzuatın vesayeti altında bulunan eğitim-öğretim yapılanmasının yapısal sorunlarına işaret eden, eğitimin 'teknik' bir konu başlığı olarak algılanmasına, eğitim teknolojilerin mesihleştirilmesine karşı sosyolojik değişim ve dönüşüme dikkat çekerek sanayi toplumu formasyonu ile fabrikalaştırılan okula karşı duran bir sendikadan bahsediyoruz. Alevilik açılımının konuşulduğu şu günlerde, kuruluşundan bugüne din eğitiminin özgürleşmesi gerektiğini söyleyen bir sendikadan bahsediyoruz. Türkiye'nin tarihsel yürüyüşü içerisinde en büyük nimeti; genişleyen imkan, çoğalan makam ve mevki olarak değil; bu ülkenin her bir ferdi için inancı ve düşüncesi ne olursa olsun adil ve özgür bir Türkiye olarak gören bir sendikadan bahsediyoruz.

Medeniyet söylemi üzerinden 'Yeni Türkiye' tartışmalarının revaçta olduğu günlerdeyiz. Aşınan eski Türkiye'nin boşluklarını doldurmaya çalışmak yeni olanı inşa etmekten daha kolay görülebilir. Böylesi günlerde, yeni olanı inşa edecek bilgi, birikim ve cesaret sahibi kişi ve kurumların önemini daha iyi anlıyoruz.Etyen Mahçupyan 'Yeninin inşası çok yönlü ve hatasız bir çizgi izlemek gerektiriyor ama AKP hatadan azade değilu2026 'Yeni' Türkiye öyle kolay kurulmayacak. Belki uzun süre yarım yamalak kalacak.' diyor. Daha yürüyecek yolumuzun, söyleyecek sözümüzün olduğu gerçeğini bundan daha iyi anlatacak bir cümle yok. Bilinmeyen adası olan insanlara, kurumlara ihtiyacımız var. Denizciler rahatlarına kapılıp yük gemilerine doluşsa da belki küçük bir tekne ile de olsa yelkenleri rüzgarda şişirmek gerek. Özgür Eğitim-Sen'in duruşu tam da bu noktada, bu şartlarda 'klas duruş' bu olsa gerek dedirtiyor.

[email protected]

twitter: @_aydinali