Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2389.38
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Özgüvenin dayanılmaz gücü

İnsanın kendine olan güveni ve inancı olarak tanımlanan özgüven, bir erdem olarak görülebilir (mi?). Zira bir ‘altın orta’ özellik olan özgüvenin, aşırılığa kaydığı noktada kibir, azlığında ise pısırıklık ortaya çıkar.

Özgüveni ortaya çıkaran en önemli ilke, kişinin ‘kendisini tanıması’dır. Kendisini tanıyan ve bilen, kendini ve âlemi ‘Var Eden’i de bilir. Kendini tanımak ise, yeteneklerini ve kabiliyetlerini, kısacası kapasitesini ve gücünü keşfetmektir.

Başarı ve galibiyet, nihayetinde insanın kendi içindedir. Akıl ve kalbin bilinen ve bilinmeyen güçleri, güven ve özgüvenin anahtarıdır. Bu anahtar her türlü karmaşık ve girift sorunu çözer, kapalı kapıları açar. Sorunlara karşı girişilen mücadele, zorluklar karşısında başarı azmini kazandırır. Yılma ve yıkılmayı sonlandırır.

Özgüven, izzet ve onurla güçlenir ve şeref kazanır. Kişinin kendisiyle barışık olması da başkalarına karşı tavır ve hareketlerini dengeli hale getirir. Dengeli kişi muhatabına mutedil ve yumuşak bir dille yaklaşır, ötekileştirici bir üslup kullanmaz.

Risk ve başarısızlık korkusu, özgüven sahibini etkilemez. O, sorumlu bir bilinçle harekete ederek, alçak gönüllü halini korur. Nasihat ve tavsiyeleri, kendisi için büyük bir kazanım olarak düşünen kişi, istişare ve danışmanın ne kadar büyük hazine olduğunun farkındadır.

Yanlış yapmaktan korkmayan kimse, eleştirilmekten de çekinmez. Tenkit, onun için hayat sırlarını fısıldayan bir rehberdir. Eleştirilmekten korkmadığı gibi, o, öz eleştiri yapmayı da terk etmez. Bilir ki, zayıf yönlerinin tespit edilmesi, onları geliştirmenin önünü açacaktır. Bununla birlikte başarısızlığını, sadece bir kayıp değil, sonuçları itibariyle büyük bir tecrübe ve deneyim olarak görür.

Yaşanan ve yaşanacak haller karşısında erdemli insan, aklın kriterleri çerçevesinde tutarlı ve objektif bir yol belirlemelidir. Zira sağlıklı bir iletişim kurmanın ve bunu ilerletmenin formülü, gurur ve kibrin cezbedici (!) tuzağına düşmemekten geçer. Narsist ve egoist tavırlar, kişiyi küçültmekle kalmaz, aynı zamanda başkalarının önünde seviyesiz bir hale düşürür.

Dengeli bir özgüven ise, kişiyi geliştirir, kabiliyet ve yeteneklerini maksimum kullanma fırsatı verir. Ancak aşırı özgüven, yani atılgan ve pervasızca hareket etmek, yenilgi ve hayal kırıklığına sebep olur. Bu kişi öngörülerde bulun(a)mayarak sonuçları konusunda büyük hayal kırıklığı yaşayabilir.

Gelebilecek ve olabilecekler hakkında tedbir alarak inisiyatif kullananlar, cesaretin gücünü kendilerine destek edinirler. Onlar hayatın kıymetini bilip, tebessümü yüzlerinden eksik etmezler. Kendilerinden çok başkalarını düşünürler, hoşgörüyle muhabbet dilini kullanırlar. Muhataplarını da harekete geçirip, toplumun maslahatına/hayrına katkıda bulunurlar.

Özgüven sahipleri, anlayışlı ve gönül erbabı kimselerdir. Lisanları gibi vücut dilleri de müspettir, çevrelerine sükûnet ve dinginlik yayarlar; böylece beraberindeki kimseleri de cesaretlendirirler.

Özgüvenli kişiler, kendilerinin övülmesinden hoşlanmazlar, buna ihtiyaç da duymazlar. Hatta bundan dolayı utanırlar, konuyu değiştirirler. Onlar insanları dinler ve başkalarının yerine kendilerine koyarlar, yani diğerkâmdırlar. Kendileri için istediklerini başkaları için de isterler.

Akıl ve kalpleriyle barışık kimseler, Yaratan’ın kendilerine bahşettiği nimetlere şükrederler. Verilenlere kanaat ederler, elde edemedikleri için üzülmezler. Makul ve meşru olmayan isteklere karşı ‘hayır’ diyebilme cesaretini gösterirler.

Bil(e)medikleri ve anlayamadıkları karşısında soru sormak ve sorgulamak, onların karakteridir. Yardım ve destek istemekten çekinmedikleri gibi, çevreleriyle uyumlu, sıcak ve samimi bir ilişki içerisindedirler.

İnsanları dinlerler; onların ihtiyaçlarını karşılamak için her türlü imkânı kullanırlar. İyimserlik, onların hayat felsefesidir. En olumsuz şartlarda bile, tebessümün sıcaklığını gösterip pozitif bir tavır gösterirler. Zira onlar için hayatın güzellikleri, büyük bir değerdir; ilahî bir nimettir, hediyedir.

Hâsılı, özgüven sahibi kimdir? sorusuna Üstad Necip Fazıl şu sözleriyle ne güzel cevap verir: “‘Kim var?’ diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert ‘ben varım!’ cevabını verici, her ferdi ‘benim olmadığım yerde kimse yoktur!’ duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...”

O özgüven ki, Hz. Peygamber’e (s) tek başına erdemli, evrensel bir medeniyeti inşa ettirir; Sultan Mehmed’e kimsenin fethedemediği şehri aldırır; Yavuz’a kimsenin geçmeye cesaret edemediği çölü geçirtir; İskender’e büyük bir dünya devleti kurma hayalini gerçekleştirme fırsatı verir; Cengiz Han’a büyük bir imparatorluk kurdurur.