Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Ekim 2018

Özrü kabahatinden de beter…

Öğretmenlik mesleği ile ilgili oldukça önemli gördüğüm bir tespitim var: “Topluma en çok dokunan ve toplumu en çok dokuyan kesim öğretmenlerdir” diye.

Ama gelin görün ki toplumu dizayn eden, normalleşmesini sağlayan ve bununla beraber toplumun vicdanına dokunan, yaralarını saran, önemli bir sorumluluğu omuzlarında hisseden öğretmenlere yapılmayan eza, gösterilmeyen cefa kalmadı.

Hayvanları Koruma Kanunu bile hazırlarken Öğretmenleri Koruma Kanunu’nu hazırlayamadık ne yazık ki. Tehdit edildiler, şiddete maruz kaldılar, yaralandılar, öldürüldüler, önleri kesildi, odaları basıldı, ailelerine göz dağı verildi, yapılmadık şey kalmadı onlara. Üstelik bunu yapanlar, ilmik ilmik dokumaya çalıştıkları kendi öğrencileri ya da öğrencilerinin ebeveynleri…

Yorgun, uykusuz, aç kalacaklarını bilseler de çalışma aşkıyla memleketlerinden kilometrelerce uzağa koştular. Mesleklerini bir vatan borcu olarak gördüler. Kısıtlı imkanlarla, zorlu koşullarla mücadele ettiler. Her girdikleri cehennemi andıran ortamı cennete çevirme aşkıyla çalıştılar. Gecelerini gündüzlerine kattılar. Literatürlerinde imkansızlık, pes etme, yılma, olumsuzluk, negatiflik barındıran hiçbir cümleyle barışmadılar. Daima güzeli, en güzeli yapmaya, çocuklarına, öğrencilerine muhteşem ortamlar sunmaya koştular. Yüreklerine su serpmeye, gönüllerine huzur, ruhlarına sükunet, yüzlerine tebessüm oldular.

Evinden salıp okula gönderilen sorunlu öğrencilerle uğraştıkça dudaklarında uçuk çıkmaya, korkulu rüyalar görmeye başladılar. Ama onlar kararlı ve iradeliydiler; yapacaklardı, başaracaklardı, teknolojinin ulaşmadığı yerlere dahi sevgilerini ulaştıracaklardı. Çamurlu yollara, yolları olmayan okullara düştüler. Soba yaktılar, üşüyen çocuklarını sevgileriyle ısıttılar. Hasta olanlar öğrencilerine şifa, yoksul öğrencilerine sponsor oldular. Onların yetiştirdiği çocuklar bugünün beyin takımı oluşturdular. Siyaset adamları, bilim adamları, milletvekilleri, başhekimler, doktorlar, diplomatlar, aydınlar, entelektüeller hep bu öğretmenlerin eseri oldular.

Sokrates der ki; “Dünyada her şeye değer biçilebilir ama öğretmenin eserine değer biçilemez”.

Soruyorum; öğretmenlerin yaptığı eserleri saymaya bu satırlar yeter mi? Neler yapmadı ki öğretmenler? Bu ülkenin her taşında, harcında, çivisinde öğretmenlerin eseri, katkısı, çorbada tuzu biberi yok mu? Başta da söylediğim gibi topluma en çok dokunan ve toplumu en çok dokuyan öğretmenler değiller midir?

Fedakarlığın, eza ve cefanın, dert ve kederin, sıkıntı ve stresin, yorgunluk ve kahrın, telaş ve koşuşturmanın, ter kan içinde kalarak geceli gündüzlü çalışmanın adıdır öğretmenlik. Bunları yazarken bile öğretmenlik mesleğini hakkıyla tarif edemem, anlatamam diye utanıyor, sıkılıyor, yüzüm kızarıyor.

Hal böyle iken, geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında yapılan yarışma programında öğretmenler ile ilgili sorulan istihzai soruyu ve bu programdaki rahatlığı hatırlıyorsunuzdur...

Soru şu şekilde: “Yazın 3 ay tatil yapıp bir de üstüne maaş aldığı için çok kıskanılan meslek grubu?”

El insaf! El vicdan!

Hem öğretmenlerin tatili 3 ay değil 2 ay, hem meslekleri kıskanılacak gibi muhteşem koşullarda icra etmiyorlar, sıkıntı ve zorluklarla dolu, hem üstüne bir de maaş almalarını lütufmuş gibi sunulması… Nereden bakarsanız, nereden tutarsanız art niyetli, kasıtlı bir soru…

OECD ülkeleri arasında yıllık çalışma saati en yüksek olan ülke Türkiye’dir. OECD ülkeleri içerisinde Slovakya, Letonya gibi ülkelerden sonra en az maaş alan öğretmenler gıklarını çıkarmadan devletin verdiği maaşa rıza gösteren ülkemizin öğretmenleridir.

Kamuoyunda sert tepkiyle karşılaştıklarında da bu sefer çıkıp iki satırlık bir yazı ile “Sorulan soru ile üzdüğümüz bütün değerli öğretmenlerimizden özür diliyoruz” demekle yetindi kanal yönetimi.
Sunucu ne yaptı? Yaptığı açıklamada “Format gereği sorulan sorularda esprili bir dil kullanılmaktadır. Hiçbir meslek grubunu aşağılamak gibi bir niyetimiz yoktur” diyerek özür diledi. Ama özrü kabahatinden de beter…
Ne demek format gereği? Öğretmenlerle istihza etmeyi, küçük düşürmeyi esprili dil kullanmak kılıfı altında mubah gösterme gayreti de ne oluyor? Bu sunucu hala kanal yönetimi tarafından çalıştırılmaya devam ediliyorsa ne öğretmenlerin ne de kamuoyunun vicdanı kabuk bağlar bu böyle biline…