Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
35.05
Gram Altın
2474.57
BIST 100
10489.04
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Şubat 2015

Papyon devrimi oldu da biz mi kaçırdık Soner Yalçın?

Hikaye hepimizin malumu. Soner Yalçın ve Uğur Dündar'ın Halk TV'de katıldıkları bir programda sarf ettikleri kelimeler aslında sadece kendilerinin değil bir kesimin bilinçaltı deşifresi, ifşası anlamına da gelmekte...

Ülkemizde bir kısım camia, nedendir bilinmez geçmişi reddi miras edip tarihlerinin başlangıç noktası olarak Cumhuriyet Türkiye'sini benimsemekte beis görmezler. Bunlar için Osmanlının bir anlam ifade etmesi şöyle dursun, Osmanlı'ya karşı, antik çağdan bu yana atalarıyla kan davası yaşayan bir devletmiş gibi nefret, öfke türevi bilumum olumsuz duyguları püskürtmekten de geri kalmazlar.

Mevzu bahis şahısların eğitim durumları değişiklik gösterse de çoğunun ortak paydasını inançlarına/inandıklarına bağnazlık, tutuculuk derecesindeki bağlılıkları oluşturur. Kendi düşüncelerini, bir tür, Orta Çağın skolastik anlayışının modernize edilmiş haliyle oluşturdukları gibi bunun rejime sahip çıkmanın gereği/Cumhuriyeti korumanın ön koşulu olduğuna dair kesin inanışlarında da hiçbir vakit sarsılma yaşanmaz.

Söz konusu camia, kendi değerlerini koşulsuz bir yüceltmeye tabii tutarken diğer düşüncelere saygı gösteriyor rolü yapmaya dahi gerek görmez. Bunda, kendilerini sistemin has evlatları sayan beyaz çocuklar olmalarının payının büyük olduğu kesin. Ülkenin beyaz evlatları, rejimin kendi sınıflarına bahşettiği muazzam iltiması, ayrıcalığı kaybetmiş olmanın yasını tutmakla meşgul olduklarından iç ve dış gelişmeleri objektif olarak takip etmeyi de başaramazlar.

Özel vatandaşlar oldukları hissiyatlarının derin bir sarsıntı geçirmesi, sistemin kanatları altında sahip oldukları güç ve nüfuzu kaybetmeye devam ediyor olmaları bunlardaki travmayı belirginleştirdiği gibi sonuçları itibariyle de acil durum çağrısı yapmaya devam ediyor.

Beyaz mahalle müntesipleri, kendi menfaatleri için tüm toplumun değer ve dinamiklerini yok saydıkları gibi sistemin kendilerine verdiği ayrıcalığı belirginleştirme amacıyla toplumu ayrıştırmaktan da imtina etmezler.

Milleti kategorize etme, ayrıştırma amaçlarına hizmet edecek her bir argümanı dikkatlice kullanan zevatın en büyük yaslanma noktasını "kadın" üzerinde oluşturması da bir tesadüf değildir.

Giyimin, görüntünün simgesel kodlarının en belirgin temayüz ettiği kadın üzerine yatırım yapmaları, kadın giyimini sürekli tribüne taşıyor olmaları da bilinçli bir politikanın ürünüdür. Esasında kadın üzerinden geliştirilen argümanlar çoğu kesim için ideolojilerinin/sınıflarının/düşüncelerinin durduğu yere işaret buyurması sebebiyle özel bir anlam içerir.

Yakın tarihimizde bunu Cumhuriyet sonrası kadın giyimi üzerinde yapılan değişiklikler üzerinden kolaylıkla okumak mümkün. Erkekler için yapılan tek devrim "şapka devrimi" olurken kadın giyimiyle ilgili süreç daha uzun ve kararlılıkla yürütülmüştür.

Rejim-kadın giyimi üzerinde hem metaforik hem sosyolojik illiyet olması bir yana sistemin zaferini/erkini kadın giyimi üzerinden ilan etme hevesini daha düne kadar sürdürdüğüne tanıklık etmiş kişileriz.

İlginçtir, giyime ait bu sosyolojik realiteyi başörtüsü-Cumhuriyet tezadı üzerinden oluşturdukları sun'i bir metaforla mütedeyyin camia için zulüm sebebine dönüştürenler şimdi de mini etek-dekolte ikilisi üzerinden sistemin varlığına iz oluşturma gayreti içerisindeler!

Eski, aristokrat Batının asalet göstergesi olarak kabul ettikleri beyazlığa destek verme amacıyla ortaya çıkan pudracılık sektörü gibi bizde de acayip alanlar tezahür ediyor. Neye/kime karşı rejimin askerleri modunda oldukları pek de açık olmayan taife, sistemin beyaz çocukları olma ayrıcalığını koruma heveslerini gizlemeyi ise bir türlü başaramıyoru2026

Hikaye belliydi ama konuyu ne de çok dağıttık. Ne demişti şöhretli Soner Yalçın; "Saçınıza, bakımınıza, kıyafetinize dikkat edeceksiniz. Tertemiz olacaksınız. Cumhuriyet kadınısınız-erkeğisiniz, öyle kalacaksınız. İnadına mini etek giyeceksiniz, inadına dekolte giyeceksiniz arkadaş. Papyon, Mustafa Kemal'in emanetidir. Mustafa Kemal de takardı."

Sayın Yalçın'ın mini etek-dekolte ile Cumhuriyet ilintisi kurması bir yana papyonu Mustafa Kemal'in emaneti görme düşüncesini nasıl rasyonalize etmektedir acaba? Mustafa Kemal'in kadınların yüzlerini kapatmalarına karşı olduğu gibi çok açık giyinen kadınlara sıcak bakmadığını hatırlatmayı ihmal etmeden ekleyelim; erkek giyimi adına bir Cumhuriyet sembolü aranacaksa eğer bunun papyon değil şapka olması gerekmez miydi? Yoksa yakın tarihimizde bir "papyon devrimi" vardır da avam/halk bunu bilmez midir!

Twitter.com/sabihadogann