Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Kasım 2015

PET ŞİŞE

Alışkanlıklarımız ne çabuk değişiyor. Hızına yetişemediğimiz, başımızı döndüren farklılıklar yaşıyoruz. İşin en ilginci de bu tür değişimlere çok çabuk uyum sağlıyoruz. Bundan kırk, elli yıl öncesini düşünecek olursak; ortaya çıkan küçücük bir yeniliğe bile halkın uyum sağlaması bugünkü gibi kolay olmuyormuş; büyüklerimiz öyle anlatıyor.

Teknoloji alanında ortaya çıkan yeni bir ürüne halkın önemli bir bölümü şaşkınlık bile duymadan bir bakıyorsunuz, ürünü kullanmaya başlamış bile. Bundan beş yıl öncesine kadar kimsenin aklına bile gelmeyen ürünleri firmalar şimdi yetiştirmeye çalışıyor.

Arasıra sınavlarda görevli oluyoruz ve dikkatimi çeken önemli bir ayrıntıyı düşünmeden edemedim. Sınava girenlerin masalarında sınav giriş belgesi, kimlik kartı, kalem, silgi ve pet şişe. Evet, istisnasız her masada bir pet şişe. Sınav süresince belki içmeyi bile unuttukları sularını yanından ayırmayan öğrencilerle karşılaşıyorum. Yeni bir uygulama olarak sınav araç gereçleri de birçok sınavda öğrencilere veriliyor ama pet şişeler sınavların değişmez aksesuarı olmaya devam ediyor.

Yalnızca sınavlarda mı, elbette değil. Dışarıda dolaşırken bakıyorsunuz, herkesin elinde bir pet şişe. Sanki yeni çıkmış moda bir ürünün aksesuarı gibi ellerde pet şişeler. İster istemez düşünüyor insan; bundan 10 yıl önce sınava girenler, sokakta dolaşırken sıcaktan bunalanlar susamıyorlar mıydı acaba diye? Ben de sınavlara girdim, hem de sayısını benim bile unuttuğum sayıda sınava. O zamanlar bu pet şişeler icat edilmedi desek, cam şişeler vardı o zaman da. Şehirlerarası otobüslerde görürdük cam şişeli suları. Kimsenin aklına gelmezdi suya para vermek. Çarşıda, yolda susayanlar, cami avlularında ya da köşe başlarında buldukları çeşmelerde giderirlerdi susuzluklarını.

İçme suyuna para verme lüksüyle ilk olarak İstanbullular tanıştı. İstanbul'un suyunun sağlıklı olmamasından dolayı damacana ile tanışan İstanbullular havası ve suyu bedava dünyanın suyunu da para ile içmeye başlama lüksüne ermişlerdi.

Günümüzde suların damacanalara girerek evlere servis edilmesi İstanbul ile sınırlı bir lüks olmaktan çıktı. Türkiye'nin her köşesinde artık damacana sular evlerin başköşesindeki yerini aldı. Eskiden memleketin güzelim havasını suyunu bırakıp da İstanbul'a gidenlere sitem edenler Anadolu'nun çağıltısı azalan serin sularının yanında damacanalarından doldurdukları sularıyla İstanbul'dan pek de farklı bir yaşam sürmemekteler. Bunun sebebi suların azalması, suların eski berraklığını yitirmesi olarak gösterilebilir. Şu da bir gerçek ki şebeke suyuna ödenen paranın yanında hazır sulara ödenen gider de aile bütçesinin önemli bir bölümünü oluşturmakta. Her şey sağlık için.

Artık tedirgin bir hayat sürüyoruz. Ölümler o kadar kolay hale geldi ki sebebini bile anlayamadan genç ölümlere şahit oluyoruz. Doktorlar televizyon programlarının başköşesini kimselere kaptırmıyorlar. Özellikle kanser uzmanı doktorlar en rağbet görenler arasında. Kanser yapan maddeleri sıraladıkça herkesin içine kara bir duman çöküyor. Elimize aldığımız nerdeyse her türlü maddenin uzaktan da olsa kanser riski taşıyor olması hepimizin içinden çıkılmaz bir sona yaklaştığımızı gösteriyor.

Gelişen çağın icadı hastalıklarla tanışır olduk. Teknoloji geliştikçe bize sunduğu imkanların yanında bize bir yük olarak bırakacağı hastalıklara da hazırlıklı olmak gerek. Bir uzmanın çizdiği karamsar tablo gidişatın ne kadar vahim olduğunun en önemli kanıtı. "Şimdiye kadar cep telefonu kullanımından dolayı ortaya çıkan bir rahatsızlığa rastlanmadı. Bu olmayacağı anlamına gelmez. Bir zaman sonra beyin kanserlerine ve benzeri rahatsızlıklara hazırlıklı olmalıyız." diyerek bizlere içinde bulunduğumuz tehlikenin işaretlerini veriyor.

Çernobil'den sonra uzun süre hiçbir rahatsızlığa rastlanmamıştı. Ne var ki özellikle Karadeniz Bölgesi'nde artan kanserler dikkatleri Çernobil'e çevirme zorunluluğunu hissettirdi. Sonuçların neredeyse hepsi Çernobil'i işaret etti. Cep telefonunun ülkemizdeki mazisi o kadar da eski değil. On beş yıl öncesine kadar sayılabilecek kadar cep telefonu kullanıcısı varken şimdi birkaç telefonu birlikte kullananlar mevcut. Sonucun beklenen gibi bir felaket olmaması tek dileğimiz. Ellerimizdeki pet şişelerin ne tür rahatsızlıklara zemin hazırladığını da şimdilik bilemiyoruz. Onu da zaman gösterecek.

İyimser bir tablo çizmek çok güç. Akşam olup da iyi bir şeyler düşüneyim diye kendimi zorluyorum ama hiçbir iyi işaret bulamıyorum. Her gün biraz daha kötüye sürükleniyoruz. Suların bozulması, dijital bir mahku00fbmiyete teslim oluşumuz, her gün bir yanımızı yitirişimiz ve buna an be an şahit oluşumuz. Her şey canlı bir şekilde gözümüzün önünde oluyor. Pet şişeler gibi bir hayat yaşıyoruz. Kaldırıp atıyoruz bir anda değerli gibi görünen her şeyi hayatımızdan.

Arzuladığımız ferahlığa kavuşmak için her doğan güne umut adını verelim. Kasımdayız şimdi. Yeni bir başlangıç olsun kasım, biz böyle diyelim, dua niyetine geçsin sözümüz.