Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Temmuz 2022

Postmodern amel(ler)

İnsan aşkın ve metafizik boyutlarıyla kendisini gösteren bir varlıktır. Biz bunu farklı tezler içerisinde, aslında insanı salt seküler bir alanda konumlandırmak isteyen görüşler içerisinde bile görmekteyiz. İnsanın bu boyutunu görmeden onunla ilgili geliştirilecek tezlerin ona dair gerçekliği kavramaktan uzaklığını görmek zor olmayacaktır.

Mircea Eliade Kutsal ve Dindışı isimli eserinde mealen insan için evrenin baştan başta kutsal bir karaktere büründüğünden bahisle, analizlerinde insanın kutsallaştırma tavrını çeşitli örnekleriyle sunmaktadır. Bunun tabii sonucu ise insanın evreni salt seküler bir şekilde algılamadığı ve bir şekilde kendisi için dindar bir pozisyon yarattığıdır.

Fakat burada dindarlığı salt kurumsal dine bağlılık ve bunlar üzerine ameller geliştirme şeklinde algılamamak gerekir. Kur’an-ı Kerim’in tanımlamasında “din” yaşam tarzı öneren tüm ideoloji, din ve felsefelerin ortak ismidir. Dolayısıyla bizim sürekli “bütün insanlar dindardır” şeklinde bir tez öne sürmemiz böyle bir alt varsayımdan beslenmektedir.

Söz gelimi; Aydınlanma düşüncesi insanı her boyutuyla kendine yeten, dünya ile sınırlı bireyselliği gelişmiş seküler bir varlık olarak tasavvur etti. Esasen insanın kendisine güveni, bireyselliği önemlidir. Ancak Aydınlanma’nın insan tasavvurunun onun aşkın boyutunu ıskalaması sebebiyle, o günden bu yana ciddi bir dönüşüm yaşanmıştır. Evreni ve insanı en baştan salt seküler boyutla kavrayan bu anlayış sonucunda böyle bir profil gerçekleşmemiştir. Aşkınlık, metafiziklik ve irrasyonellik parantez dışında tutulunca, sonuç olarak “seküler kutsal”lar modern zamanlarda kendisini göstermeye başlamıştır. Seküler alan sayılan müzik, sanat, beden vb. birçok alanda oluşan kutsallıklar insan hayatında açık tezahürleriyle var olmuştur.

Bugün içinde yaşadığımız hayat ciddi olarak analiz edildiğinde, aşkınlık, metafizik ve irrasyonelliğin kurumsal dinlere referansla değil, ancak seküler kutsallara referansla üretildiğini görmekteyiz. Bir başka deyişle, kurumsal dinlerin zayıflamasıyla eşzamanlı olarak dinimsi yapılar içinden metafizik ve aşkın üretimi gerçekleşmektedir. Biz buna postmodern dinsellik ya da postmoderndinimsi yapılar ismini vermekteyiz. Dolayısıyla bir bütün olarak bakıldığında tüm dünyada bir dinsellik halinin yaşandığını söylemek mümkündür.

Bugün modern ve postmodern süreci birlikte yaşamaktayız. Fakat postmodernliğe doğru evrilen bir durumun ağırlığını artırdığını görmekteyiz. Postmodern niteliklerin doğrusu iş hayatından dine, insan ilişkilerinden gündelik hayata kadar belirtileri artık açık hale gelmiştir. Bu bağlamda postmodernlik gelip geçicilik, anlıksallık, haz, eklektik düşünce, öznellik ile tüm ilişkilerde içerilmektedir.

Bir kere tüm eşya ve evrenin anlamını sağlayan merkezi öge olarak klasik Tanrı anlayışı zayıflarken bir yandan insanın merkezileştiği diğer yandan pagan kültürün tanrısallığının boy gösterdiği bir duruma evrilme gerçekleşmiştir. Zaten insanın kendisini merkezi anlam verici pozisyonda görmesi ve hatta bunu aşkın ve metafiziğe doğru uzatması ya da kendi anlamını metafizikleştirmesi sonucunda insanın Tanrı’nın pozisyonuna evrilmesi kaçınılmazdır.

Eşyanın anlam ve konum değiştirdiği bu durum, insanın tüm niteliklerini teolojik bir karaktere büründürmektedir. Nitekim anlıksal, tüketici ve hazcı bir yaşamın postmodern teolojinin karakteristiğini belirlediğini görmekteyiz. Postmodern teoloji bir başka insan-Tanrı ve dünya ilişkisi kurmaktadır.

Buradan yola çıkıldığında postmodern amellerin de dünyaya giderek nasıl yayıldığını anlamak zor değildir. Bugün dinden uzaklaşma olarak görülen şeyin niteliğine dikkatli bakıldığında, içindeki metafizik ve aşkınlığı da görmekte zorlanmazsınız.