Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Ağustos 2014

RECEP TAYYİP ERDOĞAN; BİR DEVRİN KAPANIŞI

12 Mart Muhtırasında dik duralım diyen bir milletvekiliydi Ekrem Saatçi.

Mecliste Cumhurbaşkanlığı için oylamanın yapıldığı günlerde olağan dışı hareketlilik görülüyordu. TBMM'de subaylar milletvekillerinin etrafını sarmış, özellikle Adalet Parti'li milletvekillerine müstafi Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler'e oy vermeleri için yoğun baskı yapılıyordu.

AP'den Gümüşhane Milletvekili olan Ekrem Saatçi de askerlere karşı dik durduğu için Meclis kulislerinde ablukaya alınan milletvekillerinden biriydi. O günlerde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Subaylar Meclis'i doldurmuş, oylama yapılacak, o sırada kulise çıktım. Arkamda bir subay, kulağıma eğildi; 'Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne yapacaksın?' dedi. 'Vallahi, icabına bakıyoruz' dedim. O, 'biz, Gürler'in seçilmesi konusunda kararlıyız' karşılığını verdi... Ben de 'biz görünüşte apoletlerini sökmüş ama üniformayı kafasından çıkarmamış, emri vakiyle cumhurbaşkanı olmaya çalışan birine oy vermeyiz' dedim. Tam da o dakikalarda etrafımızı generaller sardıu2026 Ali Arman isminde Harekat Dairesi'nden: 'Biz kalbimizi çıkardık, önünüze attık. Bunu çiğneyeni biz de tankla çiğneriz' dedi. Ben de: 'Vallahi, biz de helalliğimizi alıp evden öyle çıktık, hazırız. Allah ne dilerse o olacak' dedim."

Tabi olay burada bitmiyor, dik duran milletvekilleri olsa da genel başkanlar boyun eğme eğilimindeydiler. Sonunda kararı yine askerler verdi.

Nasıl mı?

CHP'li Orhan Birgit'in yaşadığı bir hadiseyi nakledelim:

"12 Mart sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimleri kilitlenmişti. Ecevit'in başkanlığında CHP'de toplantı sürerken, Genel Merkez personelinden Hasan Efendi kapıyı aralayarak: 'Orhan Bey seni bir paşa istiyor' dedi, telefona gittim. Fahri Çoker, Cumhurbaşkanlığı Baş Hukuk Danışmanı olarak telefonun öbür ucundaydı. Sayın Ecevit ile bu akşamüstü sizin evde bir çay içemez miyiz, sorusunu yöneltti. Yukarı kata çıktım, Bülent Bey'e durumu ilettim. Evde akşamüstü buluştuk. Çoker, Ecevit ve CHP 'evet' derse Kontenjan Senatörü Fahri Korutürk'ün seçim düğümünü çözebilecek konumda olduğunu, bunun için Demirel ve Çağlayangil ile anlaştıklarını söyledi. Ecevit arkadaşları ile konuşacağını, ama kendi oyunun olumlu olduğunu söyledi. Çoker o gece ilerleyen saatlerde, CHP ve AP'nin ortak cumhurbaşkanı adayı olacağı için Ankara'ya dönmesini İstanbul'da haber bekleyen Korutürk'e bildirmişti."

Bildiğiniz gibi Fahri Korutürk 6. Cumhurbaşkanı "olduruldu."

Devlete noterlik yapan Fahri Korutürk'ün cumhurbaşkanlığı süresi 1980 Mart'ında dolu. 7. Cumhurbaşkanı için oylama 25 Mart'ta başlar ve aylar süren oylamalarda Ajda Pekkan'a oy çıkar, ama bir türlü sonuç çıkmazdı. Çünkü askerler General Muhsin Batur'da ısrar ediyor, partiler iki arada bir derede kalıyordu. Derken 12 Eylül 1980 günü ABD'nin 'our boys have done it' olarak duyurduğu Kenen Evren ve avanesi darbe yapar. 2 yıl sonra kendi bünyelerine uygun bir anayasa yaptılar. Anayasayı halk oylamasına götürdüler. Oylamanın "arasına" Evren'in Cumhurbaşkanlığını da sıkıştırdılar. Çünkü daima darbecilerin başı da cumhurbaşkanı olurdu, o da "olduruldu."

Evren 1989'da takavuta ayrılmak zorunda kaldığı için 2+7 yıl sonra Çankaya'yı boşalttı. Büyük kavgalara neden olan 8. cumhurbaşkanlığı seçimi Özal'ın kararlı duruşu sayesinde kendisinin lehine sonuçlandı. Ama,

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı görev süresi dolmadan şaibeli bir şekilde hayata veda etti.

Süleyman Demirel artık cumhurbaşkanı olacaktı, statükoya ne kadar bağlı olduğunu ispatlamış, 28 Şubat post-modern darbesinin hamisi olarak bu yanlılığını taçlandırmıştı.

S. Demirel çok istediği halde 2. Dönem için görev süresi uzatılamadı. 10. CB olmak isteyen Orgeneral Çevik Bir'in lansmanı sadece darbeci medya tarafından dikkate alınınca milletten ve siyasetçilerden yüz alamadı.

Ecevit'in AYM Başkanlarına olan "aşkı" M. Taylan'dan sonra A. Necdet Sezer'de de depreşince Sezer Köşkte hafızalara "huysuz virjin" olarak geçecek 7 yıllık "Çankaya sakini" olan dönemini geçirdi.

Geldik 2007 yılına.

Sayın Abdullah Gül Ak Parti adayı olarak ilan edilemeden bir buçuk yıl önce Çankaya hesapları yapılıyordu. Hatta "Ak Parti gitmezse bile hiç olmazsa istediğimiz birini Köşke çıkarttıralım" operasyonlarına başlandı. Hrant Dink'in öldürülmesi, Rahip Santoro ve Zirve katliamı, Danıştay baskını ve nihayet CUMHURİYET MİTİNGleri.

Bütün bunlar kararlı Recep Tayyip Erdoğan'ı durdurmaya yetmedi. Milletin emanetine ihanet etmeyi aklının ucundan geçirmedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal'ın bütün "oldurmayın" çığırmalarına rağmen istişarelerde karar verdikleri gibi "kardeşim Abdullah Gül cumhurbaşkanı adayımız" dedi. Ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi "hassasiyet (haysiyet değil) yarışına girenler" Gül'ü seçtirmeme madalyası için mücadele başlattılar.

Kimisi "egosunun yüceliğine inanıp" partisini terk etti. Kimileri askerlerden gelen "çıkın lan!" emrince! meclisi terk etti.

Tabi, bütün bunlar olunca meclis dışındakiler boş durur mu?

Ucube e-muhtıra cuntanın suratında patladı. Kabihliğiyle ünlenen Kanadoğlu Sabih Devlet Bahçeli'nin dahi yapamayacağı ucube hesapla 367'yi keşfetti.

Uzatmayayım, erken seçime gidildi. TBMM'nde 'sözde laik' Abdullah Gül 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Akabinde 7 yıl sonraki cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi referandumla kabul edildi.

Sayın Abdullah Gül yedi yıl boyunca aziz millete layık bir cumhurbaşkanlığı yaparak dün itibariyle kendisini 'kardeşim Abdullah Gül' diyerek Köşk'e uğurlayan Recep Tayyip Erdoğan'a o da milletin seçiminden sonra 'görevi kardeşim Recep Tayyip Erdoğan'a bırakmaktan mutluluk duyuyorum' diyerek köşkü kendilerine teslim etti.

Bir vechiyle 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde istediklerini gerçekleştirmek için de Gezi, 17-25 Aralık darbe girişimleri tertiplenmişti. Ama Allah'ın millete yardımı sayesinde şer odakları bertaraf edildi.

Artık ESKİ TÜRKİYE dönemi kapanmış oldu, herkesin Türkiye'si olan YENİ TÜRKİYE dönemi başladı. 'Ötekisiz' Türkiye, özgür ve özgün Türkiye dönemi 'küllerinden doğarak' başladı.

Bunu büyük liderliğiyle ve ekibiyle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan başardı. Sayın Erdoğan bir tarih yazdı, yeni bir tarih. Ülkesinin, milletinin gücüne güç katarak, mazlum ve mağdurların yanında olarak cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan yazdı bu tarihi. Devir teslim töreninde dünya liderlerinin gözlerinin içine baka baka "bizim için elmastan, altından, petrolden, enerji kaynaklarından öte insan vardır, can vardır"diyerek şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da zulme sessiz kalmayacaklarını haykırdı.

Bu haykırış San'a'da, Mekke'de, olduğu gibi Saraybosna'da, Karadağ'da, Gazze'de, Kahire'de Myanmar'da, Şam'da dua ve mutlulukla karşılandı.

Hoş geldin ümmetin kabul olmuş duası, hayırlı olsun.

Not: ESKİ DÜNYAnın YENİ TÜRKİYE ile SAVAŞI başlıklı yazımızın II. Bölümü yakında inşaallah.