Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
35.05
Gram Altın
2474.57
BIST 100
10489.04
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Aralık 2012

'Reelpolitik'in tembel pragmatizmi

Türkiye son zamanlarda arkaplanı oldukça tarihi bir seyiri hatırlamayı gerektiren tartışmaların odağına oturmuş görünmektedir. Geertz'in deyişiyle "kültürel bagajı" farklı referansların bilgi yoğun ayrıntılarıyla yoğunlaşmış, ancak ayırdına varılmamış bir zihn-i müşevveş duruma ulaşmış haliyle tezahür eden söylem ve tartışmalar kendisini göstermiştir. Fakat esas olarak küreselleşmenin tüm hızıyla dünya ölçeğinde devam eden politikaları, Türkiye gibi diğer ülkeleri "zamanı sıkıştırmak" zorunda bırakarak konjonktürel davranışlar zinciri içerisine itmektedir.

Reelpolitik kavramının tam da böyle zamanlarda daha çok devreye girdiğini ya da meşrulaştırma aracı olarak görüldüğünü belirtmek gerekir. Öncelikle "reelpolitik" kavramının hangi çerçeve içinde anlam bulduğunu ifade etmek gerekmektedir. Bir başka deyişle, reelpolitik kavramının tarihi ve konjonktürel içeriği, arkaplanı çerçevesinde operasyonel bir tanımını yapmak önem taşımaktadır. Bunun için reelpolitik kavramının hangi bağlamlarda tartışıldığını belirlemek ve onları alt alta yazarak nasıl bir anlam bütününe ulaşıldığını görmek gerekmektedir.

Kavramı bir yanıyla idealizm-pragmatizm dualizminde ele alabiliriz. Ancak bunları felsefu00ee bir zeminde değil, pratik gündelik hayattan yola çıkarak tartışmak daha anlamlıdır. Çünkü bilhassa 1980'li yıllara kadar Türkiye'de yaşanan keskin kutuplaşmaların çözümlenmesi söz konusudur. Nitekim her bir ideolojik kutbun pratiklerini ütopya ile sınaması sonucu meydana gelen homojenleştirme ortamı, bu dualizmden beslenmektedir. Sonuçta mesiyanik bir cennet ütopyası ile dolan zihinler, 1980'lerden itibaren giderek kayboldular. Şüphesiz homojen, problemsiz bir dünya tasavvurunun Tanrılık anlayışına benzer bir iddia taşıdığını: dolayısıyla patolojik bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bugün geldiğimiz noktada, pragmatizmin "ideal"i bulanıklaştıran zaferi, "reelpolitik" kavramıyla meşrulaşmış görünmektedir. Bir başka deyişle, reelpolitik, kendi özgül ağırlığını da aşarak, giderek küresel ölçekte iyi ya da kötü tüm "mevcut"un olumlanmasını meşrulaştıran bir kavram hüviyetine bürünmüştür.

Reelpolitik, aslı itibarıyla politik alanda konuşulan bir kavram olmakla birlikte, bir pragmatizmi beslediği ölçüde bir boyutuyla kitlelere de değmektedir. Doğrusu iktidarlar, yap(a)madıkları için reelpolitik kavramının meşrulaştırıcı ve temize çıkarıcı içeriğinden faydalanarak kendilerine konforlu bir yol açabilmektedirler. Sorumluluklarını da aynı şekilde "reelpolitik"in çeperleri içerisine sığınarak ertelemekte ya da görmezden gelmektedirler. İşin diğer kanadında bulunan geniş kitleler ise, "hakikaten zamanı değil"i reelpolitik kavramının içerisine sıkıştırarak doğrusu iktidarların işini kolaylaştırmakta ve ellerini rahatlatmaktadırlar. Muhalefetler proğramsızlıklarını ve ufuksuzluklarını iktidara gelince "reelpolitik" kavramıyla kapatmaya çalışmaktadırlar. Reelpolitiği artık bir yaşam tarzı haline getirenler ise, diğerlerini ütopyacılık ve idealizmle suçlamaktadırlar. "Burası Türkiye" sözünün kendi başına bir reelpolitikten beslendiği ve bir reelpolitiği beslediği gerçek değil mi? Gerçeği aramaya dair yapılacak her bir ufuk turu, "Burası Türkiye" sözüne takılıp kalabilmektedir.

Batı dünyasında dualistik yapıya uygun olarak keskin iki kutbu oluşturan idealizm/materyalizm ya da idealizm/pragmatizm, dengesizliği besleyen bir ayrıştırmadır. İdeal ve reel olan arasındaki ilişki birinin lehine diğerinin aleyhine tekedildiği zaman, ya radikalizmin işlerlikleri içerisine girilecek ya da mevcudun her halükarda onanması gibi bir duruma ulaşılacaktır. Halbuki ideal ve reel olan birbirlerini besleyen bir süreç olarak okunduğunda herhangi bir kutba kayma riski de gittikçe azalacaktır.

Hiç şüphesiz toplumsal değişimler belirli bir süreç ister. Ancak değişim, toplumsal talepler ile başlar ve bir sürece girer. Fert düzeyinden başlayarak devletin politik tavır alışlarına kadar ideal/reel ilişkisi sağlıklı kurulmadığı; reellik idealle sınanmadığı sürece halkla iktidar arasında mevcudu veri kabul etme üzerine kurulu gizli konsensus, kendisini reelpolitik gibi siyaset ve uluslar arası ilişkilerin bilimselliği altında sunumlayarak bir şey yapmamaya devam edecektir. Daha evvel bir web sitesinde yayımladığım bu yazının içeriği hala güncelliğini koruyor.