Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.03
Gram Altın
2465.12
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Nisan 2018

Saadet Partisi'nin ölümü

"Kaldı ki Ferdinand gerçekten modern bir zekanın gözünde artık her şey birbirine denk sayılmıyor mu? Artık ak yok! Kara da yok! Her şey darmadağın!... Yeni tarz bu! Moda bu! O halde neden bizler de deli olmayalım değil mi?u2026 Derhal! Yarından tezi yok! Yetmiyormuş gibi bir de göğsümüzü kabartalım! Büyük manevi keşmekeşin başladığını ilan edelim! Çılgınlığımızla övünerek reklam yapalım! Kim bizi durdurabilir ki? Soruyorum size Ferdinand? Nihai ve beyhude birtakım beşeri vicdan kırıntıları mı?u2026 Daha hangi fuzuli ar damarı? Ha?"

Yukarıdaki cümleler Louis Ferdinand Celine ait. Yayımlanmasından yetmiş yıl sonra dilimize kazandırılan "Gecenin Sonuna Yolculuk" adlı muhteşem yapıtındau2026 Uzun zamandan beri kütüphanemde okunmayı bekliyordu. "Taksitle Ölüm" ise hala bekliyor.

"İşte böyle başladı"u2026

Celine, insanın anlam dünyasında fırtınalar kopartan başyapıtına bu cümle ile başlıyor. Sonra her okur gibi beni de Birinci Dünya Savaşı'ndan Afrika'daki Fransız sömürgelerine, oradan Amerika'ya, daha da ötesi Paris'in ürpertici varoşlarına ve gecenin sonuna kadar bir yolculuğa çıkardı. Ürperticiydi. Her cümlesiyle çarpıldığımı itiraf etmeliyim. Sokağın diliyle, hakikatin kıyısına yapılan yolculuk gibiydi. Bazen inadına kahkaha atmak bazen de acıdan ve öfkeden kusmak isteği oluştu içimde. İnsanı, bizzat insanı, kendi hakikati ve hoyratlığı ile yüzleştiriyor Celine.

Peki, ben bunları neden söylüyorum ve niçin kitabım bazı cümleleri beynimin içinde feveran ediyor? Şunu biliyorum; niyetim, Louis Ferdinand Celine'in "Gecenin Sonuna Yolculuk" adlı başyapıtını tanıtmak da değil.

Bu başyapıtı okurken, zihnim sürekli 24 Haziran seçimlerinin sath-ı mailine giren Türk siyasetine takıldı. Sık sık siyasetin girdabına kapıldım; gidip geldim. Siyaset, her şeyin darmadağın olduğu o politik oyunu2026 Acımasızlığı, sahteliği, yalanı ve dolanı gördüm.

Garip değil mi?

Öncelikle; ideolojik duruşun veya ideolojinin ne kadar anlamsız ve tutarsızlıklarla dolu olduğunu gördük. Örneğin Milli Görüş çizgisinde politika yaptığını iddia eden Saadet Partisi'nin kendi düşmanları ile aynı masa etrafında oturduğunu ve bir dönem yol arkadaşı yaptığı insanlara karşı "eski düşmanları" ile nasıl birlikte hareket ettiklerine tanıklık ettik. "Erbakan Ödülleri" adlı oyunda Saadet Partisi'nin kimlerle iş tuttuğunu gördük.

Sen ey Erbakan! Ne bitmeyen, tükenmeyen bir sermayesin.

Hele bir düşünün; "Erbakan Ödülleri" gecesini ve katılımcılarınıu2026 Yıllarca Milli Görüş Hareketini gerici, yobaz veya şeriatçı olmakla suçlayan "28 Şubatçılar" Saadet Partisi'nin yanında ve Temel Karamollaoğlu ile kol kolaydılar.

Hatırlayacaksınız; Mustafa Kamalak, 28 Şubat post-modern darbe sürecinde darbecilerin yanında pozisyon alan FETÖ'cülere göz kırpmış, ilkeli olmayı unutmuştu. Temel Karamollaoğlu da hem 28 Şubat zihniyetine sahip olanlara hem de kendi partisinin ideolojik duruşuna karşı olanlara göz kırpıyoru2026

Daha da trajik olanı ise Saadet Partisi'nin yıllarca "hocamıza ihanet ettiler" veya "Kraliçenin adamı" diye itham ettikleri bir adamı, Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterme çabalarıu2026 Geldiler, gittiler; döndüler, dolaştılar; oyunlar oynadılar, tuzaklar kurdular, ödüller dağıttılar. Ancak olmadı, başaramadılar; tuzakları boşa gitti.

Haksız mıyım?