Dolar (USD)
32.25
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2400.03
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Nisan 2020

Safımız belli olsun

İnandığınız doğruları söylemekten aciz kaldığınız zaman, karşısında durduklarınız gün gelir inandıklarınızı size yabancılaştırır. Sonra da kendinizi inandıklarınızın karşısında durmuş olarak bulursunuz.

Hak olduğuna inandığın yolda tek başına kalmış olsan bile yürüme cesaretinden vazgeçmeden kararlılıkla yürümeye devam etmelisin. Peygamber tek olduğu için bu davadan geri dursaydı şimdi sayımız milyarları geçmezdi.

Bir damladan ne çıkar diye düşünme, belki de mermeri delecek olan son damlasındır, kim bilir? Belki de İbrahim’in ateşini gül bahçesine çevirecek tek damlayı ağzında taşıyan karıncasındır.

Sözün muhatabı kim ise, gidip onu bulur. Sen inandığın sözünü söylemekten çekinme, sonra ver onu rüzgârlara, götürür vurur muhatabının yüzüne kendini. Söz ki, inandığın değerlerin örtüsü, duruşunun şekil bulmuş hali olsun.

Popülist söylemler, her nabza göre şerbet dağıtmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Günü kurtarır türdendir, lakin geleceğin ihyası için çürük temeller üretmekten başka bir anlam taşımazlar. Duvar yazısı kulağa hoş gelir, ama gelecek ile ilgili bir kaygı barındırmaz.

O yüzden söylenecek sözün çıkış yeri de, son durağı da gönül olmalıdır. Gönül inancın merkezidir. Gönülden söylenmemiş söz dile kolaydır, kulağa hoştur. Lakin gönülden gelen söz ise hem dile ağır hem de gönle yüktür. Yükün hakkını verebilen imtihanı geçebilenlerdir.

Bugün susarsan yarın konuşmak için fırsatın olmayacak. Söz sırası sendeyken gönlündekini diline kavuşturup ve inandığın değerler ile konuşmalısın.

Haklı olduğun yerde susmak, haksızlığa boyun eğmektir. Boyun eğdikçe ayağındaki pranganın kalınlığı artacak ve yüreğine yük olmaya başlayacaktır.

Her platformda kendisine saygı duyulması gerektiği edebiyatını hoşgörü maskesi altında dayatarak saygı bekleyenlerin sana karşı tahammülsüzlüğünü gördüğün zaman anlayacaksın, senden istenilen saygının sadece tek taraflı bir yafta olduğunu. Kendi inandığın değerleri söylemekten aciz kaldığın yerde karşındakine saygı duyma çaresizliği üzerine t/onlarca söz duyacaksın.

Ayrıca hakikatin ispata ihtiyacı yoktur. Hakikat bir güneş gibi tepemizde durmaktadır ve bunu görmek istemeyene güneşi tarif etmenin de gereği yoktur.

Manevi iklimin hayatımızı kuşattığı mübarek Ramazan ayında herkesin rahmetten aynı oranda istifade etmesini beklememek gerekir. Herkes nasibi neyse onu görür. Nasip dediğin şey de kendi elinle getirdiklerindir. İnsanın nasibini tercihleri oluşturur ve herkes kendi tercihinin hesabından sorumludur.

İnancıma ters düşen, yanlış olan bir tercihe saygı duymak inancıma ihanet olur. Bir de inancımın ana kaynağı olan Yüce Kitabım açık bir dille o tercihi kınıyorsa, benim ona saygı duymam inancımın zayıflığının yanında karaktersizliğimin göstergesi olur.

Haksızlık, hakikati hedef alarak kendini hak bir zemine oturtmak gibi beyhude bir çaba içerisindedir. Hakkı kınamak hakka bir zarar vermez, bilakis kişinin nerede durduğunu gösterir.

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Maide Suresi, 54. Ayet)

Bizim bu yazımız da âcizane, Hz. İbrahim’i yakmak niyetiyle hazırlanan ateşi söndürmek için karıncanın “Safım belli olsun!” diye ağzında taşıdığı bir damla sudur.