Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2401.40
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Sağlık hizmetleri kime hizmet ediyor?

Dünyada en kıymetli şey, hayattır ve vazifeler içinde en kıymetli, olan da hayata hizmettir. Neslin ıslahı ve korunması aslî vazifeler arasındadır. Sağlık bir kamu hizmetidir. Bütün vatandaşlara sunulması zorunludur. Özel hastaneler nedir peki? Devletten aldıkları özel ruhsat ile ve devletin düzenleyici ve denetleyici olduğu bir zeminde, devletin belirlediği şartlarda kamu hizmeti sunan özel sektör birimleridir (yani bir tür Kamu Özel Sektör İşbirliği - PPP modelidir). Her ne kadar adı “özel hastane” olarak anılsa da bu işletmelerin birer “kamu hizmeti sunan merkez” olduğunu gözardı etmeyelim, yani bir süpermarket kadar özel bir işletme değildir. Sunduğu, faydası bölünebilen, ücretlendirilebilen, topluma da fayda sağlayan yarı kamusal mal ve hizmettir. Devletten aldığı izinle, yatırımı ve işletmeciliği özel sektörün yaptığı, bakanlığın sağlık hizmeti sunduğu hizmet birimleridir bu “özel” hastaneler. Yani çok da özel değiller aslında…

Bu durumda Bakanlığa düşen görev nedir? Özel hastaneleri, “branşlar bazında” kapasite ve kalite açısından sınıflandırmaya tabi tutacak, her bir sınıfta sağlık hizmetlerini sunan hastanenin alabileceği maksimum ücreti devlet belirleyecek. Bunu da sıkı şekilde denetleyecek. Vatandaş özel hastaneye gittiğinde dudak uçuklatan faturalar ödemeyecek. Bakanlık SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) kapsamında her şeyi listelemiş/fiyatlamış. Muayene, tahlil, görüntüleme vs vs herşey için alınabilecek ücret farkı tek tek listelenmiş.

Ancak, sorun şu, bunun denetimi yok. SUT farkı ücretlerini hastane doğrudan hastadan alıyor. Alırken de SUT fiyatlarını çok aşıyor. Ücreti hastanelerin doğrudan almasını yasaklayıp, bütün SUT farkı ödemelerini bir biriminde toplayıp, oradan hastaneye aktarım yapılırsa suistimal çok “radikal şekilde” önlenmiş olur veya SUT ihlallerinde hastane yöneticilerinin (Başhekimlik ve Müdürlük teşkilatı) şahsen sorumlu olacağı çok ağır cezalar getirilmeli, hatta bunun da TCK’daki (güveni kötüye kullanma vs gibi) özel bir suç tipine bağlanması halinde sorun yine çözülür.

Bir diğer sorun da bazı hastaneler de SGK anlaşması olmadığı için SUT dışındayım, istediğim kadar ücret alırım diyor. Oysa sağlık bir kamu hizmetidir, özel mal ve hizmete dönüştürülmesi mümkün olmadığı için, yani, hizmetin mahiyeti mutlak özelleştirmeye müsait bulunmadığı için, bu işleyiş, mevzuattaki dayanakları ile birlikte hukuka aykırıdır, derhal terk edilmelidir. Vatandaşa, kanuni eşitlik ilkesini ihlal edici şekilde kamu hizmeti sunulamaz, hiçbir vatandaşın kamu hizmetine erişimi engellenemez. Bu nedenle SGK anlaşması olmayan hastaneler uygulamasının kaldırılması lazımdır.

Vatandaş da makul farklar ödeyerek sağlık hizmeti alabilmelidir. SUT fiyatları da reel değil. Sağlıktaki fiyat terörü bütün sektörlerde var. Serbest piyasa bizde vahşi piyasa gibi algılanıp uygulanıyor. Piyasanın tamamında fiyat denetimi kurulmalıdır. Mesele daha 3 gün önce bir karı koca bir grip teşhisi için 4-5 Bin TL sadece SUT farkı ödemiştir. Bu da asgari ücretin ana ücret olduğu bir ülkede bir aylık asgari ücrete denk bir rakamdır, bu fiyatlama politikası sosyal devlet ilkesine aykırıdır. SUT denetimleri yapılmadığı için özel hastaneler aşırı yüksek ücret almaktan çekinmemektedir.

Alternatif olarak ve eş zamanlı şekilde; özel hastanelere vatandaşı mahkum ve mecbur olmaktan da kurtarıp 1.basamak sağlık kuruluşlarını güçlendirmek, 2.basamağa sevk zincirini de etkinleştirmek gerekir. Fakat son zamanlarda, halkımız, kamu hastanelerinden çok yoğun şikayet eder hale gelmiştir, uzun randevu bekleme süreleri ve yetersiz personel nedeniyle…

Hastanelerin gelirleri arasındaki çok aşırı dengesizlik, ödemeleri arasında da çok aşırı dengesizlik doğurmaktadır. Özel hastanelerin alacağı ücret makul, olması gereken seviye ile sınırlı tutulursa, vereceği ücret de kendiliğinden sınırlanır. Sözüm ona, “özel” olan hastanelerde bir doktor muayenesi iyi hastanelerde ortalama 1.200 – 2.400 TL civarında ve günde ortalama 40-60 hasta bakıyorsa bir doktor günde 50.000 – 100.000 TL, ayda 1,5 – 3 Milyon TL sadece bir doktor ve sadece muayene cirosu yaparsa hastanesine, buna laboratuar, görüntüleme, yataklı tedavi, ameliyat vs de eklenince 20-30 milyon TL bir doktorun aylık cirosu çıkar ve doktor da buna göre ücret alır. Hangi kamu kurumu hangi personeline bu hesaba göre ücret ödeyebilir!

Ülkelere göre 1.000 kişi başına düşen doktor sayısına bakalım: Küba:8,42 Dr, Almanya:4,25 Dr, Rusya:4,01 Dr, Fransa:3,27 Dr, Ukrayna:2,99 Dr, ABD:2,61 Dr, Türkiye:1,85 Dr, Hindistan:0,86 Dr, Mısır:0,45 Dr. Doktor açığımız olduğu kesin, ancak ücretlerde kamunun kendi içinde dengesizlik olduğu gibi kamu ile özel sektör arasında da uçurumlar oluşmuştur.

Ayrıca, kamudaki hekim dışı sağlık personelinin muadil meslek gruplarına göre aşırı düşük kalan net aylık maaşları da önemli bir sorundur. Asgari ücret seviyesinin altında kalan temel maaşlarına eklenen sabit ek ödeme sistemi de emekliliğe fayda etmeyen sıkıntılı bir çözümdür. Kimsenin memnun olmadığı, haksızlığına bütün tarafların katıldığı ek ödeme sistemi, en azından hekim dışı personel için kaldırılarak, adil ve sabit bir maaş bağlanması gerekir. Sağlık personeli ek ödeme denilen belirsiz maaşları kesildiği için korkudan izne bile çıkamıyor, hastalandığında rapor alamıyor. En az ve ucuza göre belirlenen kötü hastane yemekleri yüzünden sağlıklı beslenemiyor. Sağlıkta aynı işi yapan çok farklı sözleşme ve kadro tipleri olduğu için huzurlu olamıyor. Sağlıkta uygulanan sözleşmeli yönetici sistemi, kurumsal hafıza oluşumunu önlüyor, ehliyetsiz ve liyakatsiz torpilli kişilere mecbur bırakıyor, sağlık çalışanlarına karşı mobbingi yaygınlaştırıyor, israfa ve hatalı projelere neden oluyor, sendikaların üye haklarını takipten ziyade sağa sola adam yerleştirme aracına dönüşmesine neden oluyor. Hastanelerin kredibilitesi bitmiş durumda ödemelerini 2-3 senede yapmaz durumdalar, kimse hastaneye mal satmak istemiyor artık.

Eskiden bakanlar atandıktan sonra kendi memleketlerine ve seçmenlerine yatırımları arttırmak için ellerinden geleni yapar ve bazen hakkaniyet sınırlarını da geçerek yatırım yaparlardı. Şimdilerde profesyonelce yönetsin diye dışarıdan atanan bakanlarımız eski kurumlarına büyük faydalar sağlıyorlar. Örnekleri, Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Turizm Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı gibi kurumlarda çoktur. Bir Üniversite yerleşkelerindeki, yatak kapasitesindeki ve binalarındaki çok hızlı büyümeler, kamu mallı olan tarihi binalarının tahsis edilmesi gibi örnekler Bakanlık insiyatifinin nerede olduğunu da gösteriyor.

Sonuçta ortaya çıkan ucubeden, doktor şikâyetçi, sağlık çalışanları şikâyetçi, hasta şikâyetçi, vatandaş şikâyetçi, hükümet şikâyetçi, muhalefet şikâyetçi, eczacılar şikâyetçi, sadece bazı “özel” hastanelerin şikâyetini duymadık son günlerde…