Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2433.83
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Nisan 2024

Sahte kabadayı

Terör devleti İsrail’in soykırımcı başbakanı Netanyahu ne zaman köşeye sıkışsa, adı bizden ama ABD’yle iş tutan birileri imdada yetişiyor. İsrail’in Gazze’de işlediği suçların saklanamaz hale geldiği bir sırada DEAŞ devreye girerek Moskova’da bir saldırı düzenlemiş, dünyanın gündemi Filistin’de İsrail’in yaptığı soykırım yerine Moskova’da DEAŞ’ın saldırısı üzerinden Müslümanların terörist olabileceğini konuşmuştu.

Önceki gün İran ile ABD istihbaratları arasında yapılan uzun görüşmeler sonunda, İran, İsrail’in Şam’da büyükelçilik binasında öldürdüğü İkisi General 7 vatandaşının intikamını almak üzere harekete geçti. İran’ın intikamı tabi ki ABD’nin çizdiği sınırlar içinde kaldı. Eski Başkan Trump’ın dediği gibi İranlılar namusu kurtarmak için ABD üslerinin etrafına 18 füze göndermişler, tek bir ABD askerinin bile burnu kanamamıştı. İran bildik İran yine aynı şeyi yaptı. İsrail’e 300’ün üzerinde füze gönderdiğini ilan etti ve operasyonun başarıyla sona erdiğini, İsrail’in saldırması halinde bu sefer cevaplarının daha sert olacağını açıkladı. İran’ın gönderdiği 300 füze, ABD, İngiliz ve Ürdün savunma mekanizmaları tarafından etkisiz hale getirildi. Bu kadar füzeden tek kişi yaralandı o da 10 yaşındaki bir Arap kızı.

Dünya kamuoyu İsrail’in UAD’de soykırım cezası almasını, Netanyahu’nun iktidardan gitmesini konuşurken, İran’ın saldırısı Katil Netanyahu’ya can suyu oldu. ABD’sinden, İngiltere’sine, Almanya’sından Fransa’sına herkes İran’ı kınayarak İsrail’in arkasında saf tuttu. Futbol deyimiyle kaleci çalıştırma babından İsrail’in savunma sistemlerinin denenmesi anlamına gelen sözde saldırının İsrail ekonomisine maliyeti 1,35 milyar dolar olduğu açıklandı. Yani kazanan silah şirketleri.

İsrail’de tek bir hedefi dahi vuramayan İran’ın sokakları ve parlamentosu ise sanki büyük bir zafer yaşamışlar gibi sevinç gösterilerine büründü. Tekrarlayalım İran, bu saldırılarda 3 Ürdünlü sivili öldürdü, 10 yaşında bir Filistinliyi yaraladı. Bunlar için seviniyorlarsa ne ala,

İran bir atımlık barutunu harcayarak, bölgedeki itibarını da sıfırlamış oldu. Büyükelçiliğini vuran İsrail’e gerçek bir karşılık vermemekle kalmadı, aynı zamanda İsrail’in eline yeni bir saldırı için bahane verdi. Koruyucu abileri olduğu sürece İran’ın kendisine saldıramayacağını bilen Netanyahu’nun derdi ise, ABD ve Batı ile İran’ı karşı karşıya getirmek. Böylece soykırımcı gömleğini çıkartarak batının gözünde mazlum gömleğini sırtına geçirmiş olacak.

İsrail, İran’ın saldırılarında gerçek bir şamar yese idi ne olurdu dersiniz. Mesela, 7 aydır, Filistinli kanı için Gazze kasabı Netanyahu, elinde bulundurduğu en az 300 nükleer başlığı İran’ın şehirlerine göndermekten geri durur muydu. İran Dışişleri Bakanı yaptıkları eylemden dolayı özür dilercesine İran’ın bundan sonra herhangi bir saldırıya maruz kalması halinde komşu ülkelerdeki askeri üsleri vurmak zorunda kalacaklarını söylüyor. Yani, Irak, Suriye, Yemen, Lübnan gibi bölge ülkelerinde besledikleri kendilerine müzahir Hizbullah gibi grupları harekete geçireceklerini ilan ediyor.

Her zaman tekrarladığımız gibi, İran ve İsrail ümmeti muhammedin başına bela olmuş, emperyalist güdümlü yapılar. Birbirleriyle kavga ediyormuşlar gibi görünürler ancak hiçbir zaman birbirlerinin ayaklarına basmazlar. İran, İsrail-ABD’ye alan açar, İsrail-ABD İran’a alan açar. Alan açtıkları bölgelere baktığınızda, Osmanlı coğrafyası, Kasr-ı Şirin anlaşmasından Osmanlı yıkılana kadar İran’ın nüfuz sağlamayı hayal bile edemediği yerler. Önce Irak, ABD işgali sonrasında altın tepsi ile İran’a sunulur, daha sonra DEAŞ eliyle, terör devleti İsrail’e yedek diğer PKK terör devleti kurulmak üzere bölge terörize edilir, tahteravalli siyasetiyle sünni Müslüman nüfus bölgede yaşayamaz hale getirilir. İran siyaseti, İsrail’e, İsrail siyaseti ise İran’a borçlu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kalkınma Yolu projesi için Irak’a gideceği günlerin arafesinde İran’ın İsrail’e saldırı tiyatrosuyla durulmak üzere olan sular yeniden bulandırıldı. Şayet Türkiye, bu orta oyununu daha fazla seyreder, teröre Irak’ta ve Suriye’de son darbeyi vurmazsa tehdit altında olan sadece ekonomimiz olmayacak. Geleceğimiz de malum yapıların tehdidi altına girecek. Putin’in defalarca Türkiye’ye geleceği açıklanmasına rağmen, gelmesine ramak kala bir hinoğlu hinliğin ortaya çıkması boşuna değil. Erdoğan’ın Irak ve ABD ziyaretleri öncesinde masaya oturduğunda elinde tutacağı kozlar, Akdeniz’in, Karadeniz’in, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika’nın geleceğini belirleyecektir. İran’ın İsrail’e karşı sahte kabadayılığı kimin hangi tarafta olduğu konusunda bir turnusol kağıdı görevi yaparken bölge ülkelerine de kiminle yol yürümesi gerektiği konusunda bir pusula olmuştur. Vesselam…