Sanat, toplum içindir!
Türk Dil Kurumuna göre Sanat, bir duygunun, tasarımın, güzelliğin ve benzerlerinin dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü olarak tanımlanır. Sanatın genel tanımı bu olsa da bu kavramı değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda konunun felsefi boyutuna da biraz bakmak gerekiyor. Zira günümüzde sanat kavramının genellikle içi boşaltıldığı için bazıları da kendini çok rahat bir şekilde sanatçı olarak tanımlıyor.
Aristoteles’e
göre sanat, insanın taklit yeteneğini kullanarak evrende mevcut halde var olan
şeyin özünü taklit etmek olarak tanımlarken Eflatun (Platon) ise hissettiğimiz
her şeyin gerçekliğin ta kendisi olarak tanımladığı idealar dünyasının bir taklidi
olarak tanımlar. Sanata bu açıdan baktığımız zaman yaşadığımız dünyada var olan
her şeyi taklit etmenin sanat olduğu sonucuna varabiliriz.
Bununla beraber
günümüze yakın zamanlarda yaşayan filozofların sanat ile ilgili genel
görüşlerine baktığımız zaman bilimin kaynağı olarak akıl ve deneyin görüldüğü
gibi sanatın kaynağının hayal gücü ve oyun olarak görülmektedir. Burada dikkat
çeken kavram şüphe yoktur ki hayal gücüdür. Her ne kadar sanat, hayal gücü ile
birlikte anılıyor olsa da estetik ve insanın haz duygusu sanatın icrasında
merkeze aldığı temel konulardan biridir. Edebiyat, tiyatro, şiir, görsel ve
resim gibi sanatın icra edildiği dallarda da bu temel konular göze
çarpmaktadır. Sanatçı olarak nitelendirdiğimiz kişiler sanatın hangi dalı ile
meşgul olursa olsun, sanatını evrende var olan şeylerin özünü merkez alarak
hayal gücü ile icra ederken bile sanatının merkezine insanı almak zorundadır.
Bu açıdan bakıldığında sanatçı toplumun sesi, sözü, gözü olmak gibi bir misyonu
üstlenmiştir. Ne kadar özgür duygularla hareket ederse etsin bu yeteneği ile
insanlara hizmet edebildiği ölçüde sanatını icra edebilir. Aksi takdirde sanatı
kendisi ve toplum için hezeyandan öte bir durum olmayacaktır.
Sanatta estetik
kaygı ön plandadır. Sanatta estetik kavramı, güzellik ile orantılı olarak
kullanılır. Burada dikkat edilmesi gereken temel unsur, sanatçıdan ziyade
eserin estetik duruşu olmalıdır. Ancak günümüzde sanat icra ettiğini zanneden
bir takım kişiler eserden ziyade kendilerini estetik malzeme yaparak sanat yaptıklarını
zannetmek gibi bir gafletin içine düşerler. Bu da sanata halel getirmez lakin o
kişinin içine düştüğü durumu daha komik ve anlamsız hale getirir.
Sanatın
icrasında merkeze toplum alındığı için aynı toplumun kültürel ve estetik
değerleriyle örtüşen bir sanat eseri ortaya konmalıdır. Bu değerleri taşımayan
sanat da sanatçı da kadük olmaya mahkûmdur. Sanatçı, içinde bulunduğu toplumun değerleriyle
kavga halinde olmamalı, bilakis icra ettiği sanatı o toplumun kökü dediğimiz
kültürel değerlerinden aldığı özle harmanlayarak toplumun beğenisine sunar.
Maalesef günümüzde bu durum pek de böyle olmuyor. Sanatı ve sanatçılığı toplumun
değerlerine muhaliflik olarak anlayan zihniyetin bu topluma sanat adına
verebileceği pek bir şey kalmamıştır. Onlar sanat yaptıklarını zannededurmaya
devam etsinler, ancak toplum nezdinde sanatçı müsveddesinden pek de farkları
yoktur.
Sanatçı ortaya
bir değer koyan kişi olması gerekirken günümüzde maalesef değere hakaret eden
sözüm ona sanatçılar türedi. Bugün içi boşaltılmış bir sanatın, kökünden
koparılmış bir ağaçtan farkı yoktur. O sebeple, estetik kaygılarla ruhumuza ve
gönlümüze dokunmayan sadece değerlerimize hakaret ederek sanat icra ettiklerini
zanneden zihniyete yine sanat en güzel dersi verecektir.
Hep duyduğumuz “Alkışlarla yaşıyorum!” diye klasik bir
söz vardır ya, işte bu basit sözde dahi sanatın en büyük gayesi yer almaktadır.
Sanatı ve sanatçıyı var eden onu kabul görecek toplumdur. Muhatabı olmayan
sanat yok olmaya mahkûmdur. Sanata bu değer ölçüsü ile değer veren sanatçılara
gönlümüzde her dem yer olacaktır. Ancak toplum ve kültürel değerlerle sorunları
olanlara da en güzel onları alkışlardan mahrum etmektir.
Yaşadığımız
çağda eline mikrofon alan herkes kendini şarkıcı hatta sanatçı zannediyor.
Gelin biz de onlara ‘Sanat’ şiirimizin bir bölümü ile cevap verelim:
“SANAT
Sanat, kuyruğu kıstırılmış kedi
Hayat, ölüme müebbet mahkûm
Şiir, gecenin demi, nefesin önemi
Ömür, yoldur, her yanı levha dolu
Çocuklukta unutuldu kullanma kılavuzu
…
Adına yaşamak dedikleri
Ölümle her anı randevulu
Cellat saat
Kadı, iki yaka yaşamak
Saniye, dakika, saat, gün, haf...
Her şey tıkırında ben saf
Doktor, doğruyu söyle
Ölecek miyim?
Yaşayanlar, ölür bayım!
Bir nefes ertesi, bayram arefesi
Elinde kalem, herkes şair şimdi
Elinde mikrofon, herkes sanatçı şimdi...”