Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Kasım 2015

SANATA FRANSIZ KALMAK

Sanat, sanatçı, zanaatkar, ustau2026 Bunlar, isimleri duyulunca hürmeti hak eden kavramlar. İçinde emek olan her şey saygınlığı hak eder. Genel anlamda sanatçılar da saygınlığı hak eden kişilerdendir. İşinin erbabı olmak, ömrünü işine vermek ve "sanatçı olmak", sanatçıların uzun yıllar sonunda elde edebildikleri önemli ve değerli bir payedir.

Artık nasıl ki her değer çok çabuk eskiyor, değerini yitiriyor; sanatçı kavramı da günümüzde bir anda ulaşılabilen bir sıfat haline geldi. Bir dizide oynayan, sahnelerde bir kez bile olsa arz-ı endam eden, tek şarkıyla sahneye çıkan bile bir anda sanatçı oluyor. Her şeyin çok çabuk kabul gördüğü ve bir o kadar da çabuk tüketildiği günümüzde etrafında oluşan kalabalıkları gören yeni sanatçılar(!) da bir anda topluma yön verme gayretine giriyor.

Sanatçının asli görevi yaptığı sanat ile anılmaktır; ortaya koyduğu eserinin değeriyle değerlenmektir. Fakat bir de bakıyoruz ki uzun yıllar tek eser bile ortaya koyamamış kişiler sanatçı sıfatıyla çıkıp ülkenin gidişatı hakkında ağzına geleni söylüyor.

Sanatçılar da elbette bir düşünceyi savunabilir, onların da desteklediği bir görüş vardır ama görüşünü desteklemek için insanları aşağılamak, onlara hakaret etmek ne sanatçılığa yakışır ne de insani değerlere.

1 Kasım seçimlerinden sonra sanatçı denen kişilerin hazımsızlıklarına hepimiz şahit olduk. Kimse iktidarı göklere çıkarmak zorunda değil. Elde edilen başarıyı tebrik de etmeyebilir fakat çıkıp da seçim sonuçlarını ele alıp iktidar olan partiye oy verenlere her türlü hakareti yapanlara da sanatçı denmesin artık.

Müjde Ar, uzun yıllardır ortalarda görünmüyordu. Seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz bir anda ortaya çıktı ve bol hakaretli yorumlar yaparak gündeme geldi. Sanatçı olan bu kişinin neyin, nasıl sanatçısı olduğunu çektiği filmlerden bildiğimiz için çok da şaşırmadık söylediklerine. Sanatıyla gündeme gelemeyince hakaret etme sanatına sığınanlardan oldu.

Mesela Atilla Taş. Bu isim duyulunca herkesin aklına sadece "ham çökelek" gelirken artık hakaret, aşağılama dolu cümleler de geliyor. Hazımsızlık geliyor. Kime hakaret ediyor Atilla Taş? Cumhurbaşkanına, başbakana, seçimde iktidar olan partiye oy veren herkese hakaret ediyor. İşin daha da vahimi, o hakaret ettikçe onun cümlelerini kelli felli kişiler büyük bir coşku ile paylaşıyor. Son yıllardaki tek mahareti hakaret olan bu kişiye köşe yazarlığı verenler, partisine kabul edenler düşünsünler artık kendi durumlarını.

Kadir İnanır, Levent Üzümcü, Müjdat Gezen ve daha birçok isim var sanatını hakaret etmekte kullanan. Hassas noktaya dikkat çekmekte fayda var. Kimse iktidarı göklere çıkarmak zorunda değil fakat insanların görüşünü de hiç saymak, aşağılamak hakkına da sahip değil. Bu ne sanatçının ne de sanatçı gibi görünenlerin hakkı. Sanatıyla var olmasını bilene eyvallah deriz. Kuşatıcı olmalı sanatçı denen kişi.

Şimdi Melek Baykal'ın çektiği dizileri, programları kimlerin izlediğini az çok herkes tahmin edebilir. Melek Baykal'ın hakaret ettiği kesim onun en büyük izleyici kitlesini oluşturuyor. Bir anlık "gaza gelerek" insanları başları kapalı diyerek aşağılamak hakkının kimsede olmadığını artık herkes öğrenmeli.

Artık bir kesim tepkileri tahmin etmeyi öğrendik. Etki tepki sonucunda bazılarının neler diyebileceğini çok iyi tutturuyoruz. Paris'te bombalar patlarken, katliam haberleri gelirken atılacak twitler gözümüzün önüne geldi. Bir süre sonra da malum kişiler, malum sanatçılar hemen suçluyu ilan ettiler. Üstü kapalı falan değil aleni olarak Cumhurbaşkanımızı işaret eden, hedef gösteren yorumlar yaparak üzerlerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdiler.

Küresel güçlerin hangi amaçlarla Paris'teki gibi olayları tetiklediğine daha öncelerden de şahit olmuştuk. Gözünü kan, hırs bürümüş emperyalist güçlerin kendi çıkarları için gözlerini kırpmadan böyle olaylar tertipledikleri ve sonuç olarak her türlü zorbalığa soyundukları biline biline kendi ülkesini hedef tahtasına koyanların bu olaylara zemin hazırlayanlardan hiçbir farkı yoktur.

Sanatıyla var olan, ortaya koyduğu özgün eserleriyle varlığını sürdüren ve daha da önemlisi kendi ülkesinin değerlerini, insanlarını aşağılamayan gerçek sanatçılara ihtiyacımız var. Sanatçı olmak da bir erdem işidir nitekim.