Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Haziran 2020

Sanatçı dediğin aykırı olur!

Birazdan okuyacağınız sözlerimiz, kendi işine odaklanmış, yaptığını en iyiye taşımaya çalışan oyuncu, yorumcu, ressam, mimar, … v.d.’ne değil kendini yarı tanrı kabul edenleredir.

Günümüzde, kendini gericilik ve yobazlık boyunduruğundan kurtaramayan pek çok siyasetçi, bilim adamı, fikir adamı, … sanatçıyı; toplumu ve ülkeyi bir aşama, üç aşama, beş aşama ileri taşıyabilecek yarı tanrılar olarak görüyor. Böyle olduğuna dair pek çok klişe sözcüğü, deyimi peş peşe sıralıyor.

Sanatçının yoğun söz sahibi olduğu Eski Yunan’da site devletleri birkaç bin kişiden oluşuyordu. Neredeyse herkes birbirini tanıyor ve toplumsal, kurumsal yapılar oldukça basitti. Bilimlerin; yer, gök, insan, hayvan, bitki, kültür, ... gibi birkaç alandan oluşan disiplinlerini bir tek insanın taşıyacağı kadar basitti. Böyle bir ortamda da sanatçıya çok söz, çok iş düşüyordu.

Bu durum, herkesin gayet kolaylıkla anlayabileceği bir mesele. Bugün ise sadece tıp alanında yüzlerce ihtisas ve üst ihtisas alanı var. Bir hekime sorduğunuz sorunun cevabını belki de “benim uzmanlık alanım değil” diye üçüncü, beşinci, on üçüncü hekimden alabiliyorsunuz. İşin doğrusu da bu.

Bugün uluslararası ilişkilerde onlarca, yüzlerce masa var. Her masada kim bilir kaç uzmanın olması gerekiyor? İktisadi alanlarda adını bile duymadığımız uzmanlıklar var. Meslek çeşitleri binlere ulaşmış. Uzmanlık alanlarının ne kadar olduğunu sadece ALLAH bilir.

Böyle bir durumda sadece bir kişinin ortaya çıkıp sırf sanatçı diye koca bir ülkenin geleceğine dair kesin hükümlerle konuşması, yargıda bulunması, olsa olsa çağdaş Don Kişot’lukla açıklanabilir.

Ne yazık ki birçok insan hâlâ sanatçıyı yarı tanrı olarak gösteren bu anlamsız, değersiz düşüncelerin doğru olduğuna inanıyor.

Sanatçı dediğin, eserleriyle kişilik kazanır. Siz sanatçıyı yarı tanrı bilenlere ve sanatçılara şunları sorun:

Bir sanatçı olarak ülkesine, dünyaya hangi maddi manevi eserleri kazandırmış?

Eserlerinden yararlanarak hayatına anlam katanlar kaç kişidir?

Halkın gözüne, gönlüne Nasrettin Hoca, Evliya Çelebi kadar, girebilmiş mi?

Üç yüz sene sonra, beş yüz sene sonra hatırlanabilecek mi?

Eserleri; zamanı aşan, sınırları aşan eserler mi?

Eğer değilse bu insanlar sadece toplum birliğinin de ülke birliğinin de dinamitleridir. Uzak durun, uzak tutun.

Özellikle aykırı olmayı hayat biçimi olarak kabul etmiş sanatçılardan kesinlikle uzak durun.

Üstelik kendi kin ve nefretlerine güzel bir kılıf bulmuşlar: Sanatçı dediğin aykırı olur. Hayır. Sanatçı dediğin gönüllerde yaşar. Eserleriyle yaşar.

Gerçek sanatçı, eserleri üzerinden tanınan bir insandır. Öne çıkardığı yegâne kıymet budur.

Örneğin Nasrettin Hoca’nın meşhur olmayan hiçbir fıkrası yoktur. Anlamı bilinmeyen, karmaşık hiçbir fıkrası yoktur. İçinden hikmet çıkmayan hiçbir fıkrası yoktur.

Ama bir düşünün bakalım. Nasreddin Hocanın boyu ne kadar? Gözleri ne renk? Yediği ne, içtiği ne?

Bir de şimdikilere bakın. Eserleri değil, yediği içtiği haber oluyor. Gözü, kaşı, sakalı haber oluyor.

Ülke Birliği için aykırıları kapınızdan uzak tutun!