Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Eylül 2020

Şarlatanlar, Kolpacılar!

Emevi dönemi melikleri, dini ve din adamlarını siyasi emellerine alet ederek nüfuz ve iktidarlarını sağlama alıyorlardı. Bu işte öyle ileri gidiyorlardı ki dönemin ulemasına “bir saat meliksiz kalmaktansa 60 sene zalim bir hükümdara katlanmak evladır” şeklinde fetvalar ürettiriyorlar, böylece zalimane idarelerinin devamını sağlıyorlardı.

Dini siyasete alet eden bir başka grup ise Sıffin Savaşı’nda mızraklarının ucuna Kur’an sayfalarını asarak savaşı Muaviye’nin kazanması için Hz. Ali’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar, Kutlu Peygamber’in damadı, Muaviye’ye boyun eğmezse kendi askerleri tarafından katledilmekle tehdit ediliyordu.

İslam tarihinin ilerleyen dönemlerinde ise benzer hadiseler yaşanıyor, dünyalık menfaat, iktidar, şan, şöhret, toprak ve saltanat için Müslüman devletler savaşlarda karşı karşıya geliyorlar, Yıldırım Bayezid-Timur çatışması örneğinde olduğu gibi iki Müslüman komutan ve askerleri birbirlerini kırıp katletmekten imtina etmiyorlardı.

Osmanlı’nın kanayan yarası kardeş katli ve şehzadelerin infazı meselesi ise bambaşka bir faciadır. Siyasi iktidar kavgalarının ulema fetvasıyla tatlıya bağlandığı bu uygulamalarda henüz beşikteki masumlar boğularak öldürülüyorlar, ileride iktidara ortak olması muhtemel kardeşler katlediliyorlardı. Bu masumlar öldürülürken kanları akıtılmıyor, boğulmak suretiyle hayatlarına son veriliyordu.

Beşik ulemasına gelince, babadan oğula geçen bu sistemde ise bugün bazı üniversitelerde benzerlerine rastladığımız şekilde ilmi yetkinliği olmayan evlat, eş, dost, akraba, ulema sınıfına dahil ediliyor, Devlet-i Aliyye’den maaş alır hale getiriliyorlardı.

Yine Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren kimi tarikat ve tasavvuf erbabının yozlaşması, kişisel çıkarları için bağlı bulundukları tarikatları kullanmaları, buralarda saf insanları şeytani emellerine alet ederek kendilerine otorite, güç ve maddi kuvvet sağlamaları karanlıkta kalmış gerçekler değildir.

Tarihi bir övgü ya da sövgü malzemesi olarak görmeyenler için, yani tarihi bir ibretler levhası olarak görüp gereken dersi çıkarmak isteyenler için özellikle dinin siyasete ve ticarete alet edilmesine ilişkin sayısız örnek karşımızda durmakla ve bu hadiselerden ibret alınması beklenmektedir.

Milletlerin tarihinde sapkın, şaşkın, iktidar, para ve şöhret hırsı ile zulme bulaşmış devlet adamları, ilim adamları, tarikat erbabı ve ulema elbette vardır. Bu şarlatanların varlığı yüzyıllarca dünyaya meydan okumuş bir medeniyeti bir çırpıda çöpe atmamızı gerektirmeyeceği gibi, kötü örneklerin iyi örnekler yanında baskın unsur haline gelmesini de gerektirmez. Yani su-i misal emsal teşkil etmez. Ancak sürekli iyi örnekler üzerinden kabarıp kubararak tarihi bir şan, şöhret ve övgü malzemesi haline getirmemiz de icap etmez.

Aynı tarihteki örnekleri gibi bugün de aramızda çeşitli tarikatların ve cemaatlerin, resmi, gayr-ı resmi kurumların çatısı altında, çeşitli kisvelerin altında gizlenerek din adına tüccarlık yapan çok sayıda şarlatan ve kolpacı yok mu? Elbette var. Her başına sarık dolayan adamı mübarek, her sakallıyı ermiş zannedersek bu şarlatanların sayısının daha da artacağı ve kişisel menfaatleri için özellikle dini değerleri sömürmeye devam edecekleri muhakkak.

Son günlerde patlak veren “çocuk tacizcisi şeyh” vakası da bunlardan birisi. Bir gazetenin haberine göre bağlı bulunduğu tarikat kolunun her kapısından kovulmasına ve kabul görmemesine rağmen etrafına sahte icazet belgesiyle bir sürü insanı toplayıp çok sayıda arazi ve binanın sahibi zengin bir şeyh olarak son icraatini de sergiliyor ve hapsi boyluyor. Tabii ki bu ve bunun gibiler bütün bir Uşşaki camiasını zehirleyemezler ve bir caminanın tamamının karalanmasını gerektirmezler. Bu konuda da hassas olmak lazımdır. Birkaç kendini bilmez kolpacı yüzünden tarikat ve cemaatlerin tamamını tu kaka etmek doğru değil.

Müslümanların içinden nefsine, şeytana uyarak istemeden de olsa çeşitli yanlışlara saplananlar, çeşitli vesilelerle bir takım büyük-küçük günahları işleyerek kendisini, ailesini ve içinde bulunduğu camiayı zor duruma sokan insanlar muhakkak çıkacaktır. Hepimiz insanız ve günaha mütemayiliz. Bilerek veya bilmeyerek çeşitli günahları işlememiz imkan dahilindedir. Ancak kolpacılık, şarlatanlık, menfaat avcılığı ve dini siyasete, ticarete alet etmek planlı ve bilinçli yapılan bir eylemdir. Taammüden dine ve dindara zarar veren bu eylem sahipleri cemaatlerin ve tarikatların içinde barındırılmamalıdır. Sapığın, arsızın, yolsuzun, kolpacının sendeni-bendeni olmaz, kim olursa olsun gözünün yaşına bakılmamalıdır.