Dolar (USD)
32.25
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2423.19
BIST 100
10055.98
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Nisan 2019

Seçim bitti, sıra geçim derdinde

İllerimizi, ilçelerimizi, mahallelerimizi yönetecek kişileri seçtik. İstanbul’da da mazbatanın verilmesi ile seçim olayı gündemimizden çıkmaya başladı. Eh, nihayet sıra geçim derdine geldi, gelebildi… Bu milletin asıl derdi, ne belediye başkanını, ne muhtarı seçmektir. Dert, ocakta kaynayacak sıcak bir çorba içmek, içirebilmektir. Vatandaş belediyelerde başarılı olanı, derdine çözüm üreteni ödüllendirdi, seçti. Kendisini dışlayanı o da dışladı...

Türkiye’nin seçmenini küçümsemeyin. Son 30 – 40 yılda alınan sonuçlar, seçmenin tek bir birey gibi ve sağduyulu hareket edebildiğini gösteriyor. Ülkenin iki büyük kenti, İstanbul ve Ankara’da muhalefetin kazanması, AK Parti’nin yanlış bir yol izlemesinden kaynaklanıyor. Görevden alınan Kadir Topbaş ve Melih Gökçek’in yerine, yaklaşan seçimde kim aday gösterilecekse o atanmalıydı. Atanan kişiler de seçimde aday gösterilerek devan edilmeliydi.

Kadir Topbaş, metal yorgunluğu adı altında görevden alınınca, yerine Mevlüt Uysal’ın getirilmesi yanlıştı. Tamam, avukattı, Tayyip Bey’in güvendiği bir isimdi ama İstanbul’u yönetecek kabiliyette değildi.

CHP, kazandığı yerlerde icraatları, uygulamaları ve yatırımları ile değil, çok iyi bir halkla ilişkiler çalışması ile ayakta duruyor. AK Parti, rahmetli Erol Olçok’tan sonra ideal reklamcısını bulamadı bir türlü… Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla şimdi mahalli seçimlerde başarısız merkezleri sorguluyor. Buralardaki teşkilatlardan ve halkla bütünleşemeyen adaylardan, adayla çatışan teşkilatlara kadar sıcağı sıcağına bir dizi tedbir alıyor.

Tabii sorgulanacak en önemli merkez İstanbul’dur. Ankara ve İstanbul adayları taa en başından belirlenmeliydi. Onlar da çalışmaya erken başlamalıydı. Binali Yıldırım’ın Meclis başkanlığından istifa edip etmeyeceği meselesinden, seçilirse protokoldeki yerine kadar lüzumsuz gündem maddeleri ile kamuoyu meşgul edilmemeliydi.

Şimdi sütü bozuk meymenetsiz terör artıkları bile Tayyip Bey’in “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” sözünü dillerine pelesenk etti. Ama unuttukları bir şey var. AK Parti ilçelerde çoğunlukta olduğu gibi büyükşehir belediye meclisinde de çoğunlukta… Onlar zaten “25 yıl sonunda İstanbul’da siyasal İslamcıların yönetimi son buldu” cümlesinden de anlaşıldığı gibi meseleyi AK Parti meselesi olarak görmüyorlar. Bu bir hak batıl mücadelesidir ve devam edecek.

Asıl meseleye gelince, Türkiye’nin en büyük problemi gelir dağılımındaki adaletsizliktir. İki yıl önce Milat gazetesinde yazmaya başlayınca, Necip Fazıl’ın “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul!” dizesini de hatırlatarak gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çekmiştim.

Boğaz sırtlarında kale kapısı gibi girişleri ve önünde korumaları olan süper lüks tripleks villalarda oturan, çocukları trilyonluk araçlara binen Türkiye’nin zenginleri 80 milyonun derdi ile dertlenmiyor. Onlar zenginliklerine biraz daha zenginlik katmanın peşindeler. Rahmetli Özal’ın orta direk diye isimlendirip güçlendirmeye çalıştığı geçim derdindeki çoğunluktur. Tayyip Bey, eğer önümüzdeki beş yılda bu yolda ciddi adımlar atabilirse, işte o zaman bu ülkede asıl büyük devremi gerçekleştirmiş olur.

Çözüm Türkiye’nin gelirlerini artırmaktan geçiyor. Turizmden, ticaretten, sanayi malı ihracatından daha çok pay almasından… İstanbul Valisi, turizm gelirlerini nasıl artırırız diye sektör temsilcileri ile nasıl toplantı üstüne toplantı yapıyorsa, tüm şehirlerimizin yöneticileri de aynı doğrultuda çalışmalıdır. Mesele, değirmenin suyunu güçlendirmekten geçiyor.