Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Haziran 2015

Seçim Sonuçlarından Çıkarılacak Dersler

2002 seçimlerinde %34 oy alarak tek başına iktidar olan Ak Parti 13 yıl sonra aynı seçim sistemiyle % 41 oy alarak tek başına iktidar şansı yakalayamadı. 60'a yakın ilde sandıktan birinci parti olarak çıkan iktidar partisinin mevcut sistemde iktidar olamaması, dördüncü bir partinin % 10 barajını aştığında birinci partinin iktidardan düşmesi gerçeğiyle (ya da felaketi) açıklanabilir. 2011 seçimlerinden bu yana ısrarla üzerinde durduğumuz yeni/sivil anayasa ve seçim/siyasi partiler kanunlarındaki değişikliklerin asgari ölçekte de olsa diğer partilerle konsensus sağlanarak gerçekleştirilememiş olması bugün, bu neticeyi doğurdu. Daha da Türkçesi, artık "Türkiye'de cari sistemin açıklarından beslenerek siyasi manevra yapma döneminin sona ermiş olduğu" bu seçimlerle tescillenmiş oldu. Demek ki bazı siyasi hesaplar adına tehir edilen reformların bekletilmeden, zamanında yapılması gerekiyormuş.

Diğer taraftan bu seçim sonuçlarından çıkarılması gereken bir diğer ders ise; neredeyse siyasi partiler ve liderleri tarafından "kutsiyet" kazandırılan, göklere çıkartılan milli irade kavramının aşırı bir abartıyla pazarlanmasının çok da doğru olmadığı ve bu kavramın baş aktörü olan milletin her zaman hoşa gidebilecek kararlar vermeyebileceği gerçeğidir. Her ne kadar Ak Parti baraj sisteminin azizliği yüzünden aldığı yüksek oyla tek başına iktidar olamadıysa da, önceki seçimlere göre bu seçimlerde kaybedilen yüzde yedilik oyun seçmen ya da Ak Parti tabanı tarafından verilen bir uyarıyı işaret ettiği aşikardır.

Bu uyarı nelerle ilişkilendirilebilir diye bakıldığında; başkanlık sistemi gibi halka iyi anlatılamayan, halkın bir tahakküm, bir otoriterleşme aracı gibi algıladığı (allgılattırıldığı)bazı konularda aşırı şekilde ısrarcı olmakla, kampanya döneminde sadece geçmişte ve mevcutta yapılan icraatlere değinirken geleceğe dair herhangi bir vaat ya da öngörüde bulunmamakla, çözüm sürecinin HDP'ye yarayacak sonuçlar üretecek şekilde yönetilmesiyle, yeni sivil anayasanın 2011 seçimlerinden sonra asgari konsensusla dahi olsa bir an evvel yapılmamasıyla/tehir edilmesiyle ilişkili olabilir mi diye sorulması gerekmektedir?

Diğer yandan seçim sisteminin, siyasi partiler kanunun değiştirilmemesi, iktidar partisi teşkilatlarının Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı yüzde 52'lik oyla rehavete kapılması, son yıllardaki büyüme rakamlarının geçmiş dönemlere göre cılız kalması gibi faktörler de kamuoyunda sıkça tartışılan faktörler arasında sayılıyor. Tam da bu noktada, Ak Parti açısından şu sorunun sorulması gerçekten de elzemdir: Sayın Cumhurbaşkanı çok değil 10 ay evvel %52'lik bir oyla Cumhurbaşkanı seçilmişken ve seçim kampanyası döneminde Ak Parti lehine sahaya inerek kampanyaya omuz vermişken, Sayın Davutoğlu inanılmaz bir performans sergileyerek 81 ilde bir o kadar da ilçede mitingler düzenlemişken nasıl oldu da Ak Parti beklediği oyu alamadı?

Bu sorunun cevapları zannederim hem Ak Parti'nin bazı süreçleri doğru yönetemediği, halkın nabzını doğru okuyamadığı, kampanyada bazı noktaları eksik bıraktığı, bazı eğilimleri net olarak hissedemeyerek partiler arasındaki oy kaymalarını doğru şekilde öngöremediği ile ilişkili olabilir. Ayrıca buna, yukarıda ifade edildiği gibi zamanında yapılması gerektiği halde yapılmayan ve vakti geldiğinde bumerang etkisiyle geri dönen bazı olumsuz gelişmelerin etkisini de eklemek icap eder, baraj sistemi gibiu2026

Diğer taraftan HDP'nin barajı aşabileceği anketlerde açıkça görülmesine rağmen Ak Parti'nin özellikle Güneydoğu'da HDP'ye gidecek oyların geri döndürülmesine dönük çalışmalarının yeterli olmadığı ortadadır. Büyükşehirlerde HDP, muhafazakar Kürt seçmenden destek almakla birlikte CHP'nin, Alevi, Kürt, Sol gibi kimlikleri taşıyan tabanından da destek almıştır. Doğu ve Güneydoğu'da ise HDP muhafazakar dindar Kürt seçmenden, yani normalde Ak Parti'nin devşirebileceği seçmen tabanından yüksek düzeyde destek alarak barajı aşmıştır. Bunda tabii ki uluslararası ve ulusal kimi basın yayın organlarının ve CHP'nin açık desteği eklenince HDP'nin sıçraması bir tesadüf olmaktan çıkmıştır. Tam bu noktada Ak Parti açısından kritik soru bu oyunu bozmaya dönük olarak, yani HDP'nin bir proje olarak bu kadar şişirilmesine karşı Ak Parti'nin hangi stratejik adımları attığıdır. Bütün bu noktalar masaya yatırılmadan seçim sonuçlarını doğru okumak mümkün olmayacaktır.