Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Nisan 2019

Seçimin Botokslu Kafaları

Seçimin üzerinden bir hafta geçti. Sonuçlarla ilgili tartışmalar devam ediyor. Anlaşılan o ki kafalardaki soru işaretleri gitmeyecek görünüyor. Çünkü tekrar sayılan sandıklardaki bariz hatalar, yapılanların gizli bir elin işi olduğunu işaret ediyor.

Rast gele yapılan hatalar değil gördüklerimiz. Aylar öncesinden planlanmış bir senaryoyu devreye sokmuş plan sahipleri. Yurt dışından atılan twitler de bunu destekliyor.

Gelelim seçimin en ahlak dışı yaşananlarına. Seçimler olur, seçimler kazanılır, kaybedilir. Bunlar hep yaşanacak olağan durumlar. Bütün değerleri bir kenara bırakıp Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım’ı sosyal medya üzerinden hedef alan saldırıları nereye koyacağız peki?

Semiha Hanım’a saldıranların çoğunun kadın olduğunu görüyoruz. Bütün değerlerden yoksun bu kadınların beyinleri nasıl bir istila altındaysa hemcinslerine ahlaksızca saldırmaya kadar götürüyor bu zihniyetteki insanları içlerindeki kin.

İnsan insanın kurdu oluyor işte böyle. Semiha Hanım’ın bir anne ve yüzlerce öğrenci yetiştirmiş bir öğretmen olduğunu bir kenara bırakıp onu dış görünüşü ile alaylı ifadelerle eleştirmek hiçbir değer yargısına, siyasi görüşe sığmaz.

Elbette Semiha Hanım’ın başörtülü olduğunu da unutmamak gerek.

Bazılarının bu hazımsızlığı hiç geçmeyecek.

Bazılarının 28 Şubat güzellemeleri ilk fırsatta kendini gösterecek.

Bazılarının zafer sarhoşluğu; akıllarının, ahlaklarının üzerini örtecek.

Bahsettiğim kin, öyle sıradan kurulmuş birkaç cümleden ibaret değil. Mine G. Kırıkkanat’ın İmamoğlu’nun aile fotoğrafına yaptığı yorum birçok kişinin zihin yapısını da temsil eder nitelikte. Hatta Semiha Hanım’a yapılan yorumların fitilini bile ateşleme ihtimali var bu sözlerin. Ne diyor Kırıkkanat; “Çeyrek yüzyıldır İstanbul’a yakışır düzgün bir aile fotoğrafına hasret kalmışım.” Kırıkkanat’ın insanlık duygularına, değerlere, insanları görünüşleriyle yargılamama yetisine de hasret kaldığı kesin. Çağdaşlığı hâlâ giyim kuşamda gören bir güruhun olduğu hiç unutulmamalı. Bu düşüncedekiler bir köşede bekliyor ve ilk fırsatta köhnemiş kafalarıyla ortaya çıkıyorlar.

İnsanın içinde yaşadığı toprakların değerlerine dair bir kin varsa gün gelir bu kin öyle büyür öyle büyür ki beyinde botoks etkisi yapmaya başlar. Bulunan ilk fırsatta algılama sıkıntısı boy gösterir. Değer yargıları iflas eder. Çıktığı kabuğu beğenmeyerek kendine çizdiği modern (!) rolün etkisi ve dayatmasıyla kendinden olmayan herkesi eleştirir. Hem de ahlaksızca ve düşmanca bir tavırla yapar bunu.

Semiha Yıldırım; genel müdürlük, bakanlık, başbakanlık ve meclis başkanlığı yapmış Binali Yıldırım’ın eşi olarak Anadolu kadını kimliğini hiç terk etmemiş, bir kez olsun hiçbir siyasi yorum yapmamış, eşini hiçbir zaman yalnız bırakmamış, çocuklar yetiştirmiş bir anne ve öğrenciler yetiştirmiş bir öğretmen olarak anne kavramını hakkıyla taşıyan asalette bir kadın.

Şimdi çıkıp da değerlerimizi yitirmeye başladığımız bir zamanda Anadolu kimliğini terk etmeden yaşayan Semiha Yıldırım’a yapılan saldırıları izah etmek mümkün değil.

Semiha Yıldırım’ın karşılaştırıldığı Dilek İmamoğlu’nun samimiyetine inanmak istiyorum. “Eğer bir aşağılama ve güzelleme yaptıklarını sanıyorlarsa bilmeliler ki beni de aşağılıyorlar.” diyerek Semiha Hanım’da annesini ve ablasını gördüğünü söylüyor.

Mücadele etmemiz gereken bir zihniyet var. Akılların alamadığı bir kafa bu. Yaşadığı toprağa yabancı, aynı toprağı paylaştığı insanlara yabancı, dinine, giyimine, oturuşuna, kalkışına yabancı bir kafa bu.

Bazıları sadece botokslu gülüşleriyle saldırmıyor kendinden olmayan herkese, kafasını istila eden örümcek ağlarıyla da konuşmaya devam ediyor. Şunu unutuyorlar ki sandıklar gelir, sandıklar gider. Güneş balçıkla sıvanmaz. Bu millet değerlerine saldıranları da asla unutmaz.