Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Mart 2013

Şehitler ve özür

Aradan geçen koskoca 3 yılın sonunda İsrail nihayet Türkiye'den özür dilediğini açıkladı. Bu özrü "Türkiye İsrail'e diz çöktürdü" şeklinde okuyanlar olduğu gibi "Türkiye, İsrail ve ABD'ye örtülü olarak özelde İran'a dönük saldırı noktasında teminat verdi ve PKK ile ilgili bazı tavizler verdi" şeklinde okuyanlar oldu. Perde arkasında ne olduğunu bilememekle birlikte İsrail ilk defa bir ülkeden özür diledi. Bu yıllarca milyarlarca dolar harcanarak oluşturulan bir algının yıkılması noktasında önemli bir adım.

Bu tarihi özrün içerde nasıl okunduğu aslında çokta önemli değil. Siyasi saikler okuma şeklini belirleyecek. Önemli olan bu özrün Türkiye dışında algısının ne olduğu ve bundan sonrasının ne olacağı. Bundan sonraki İsrail Türkiye ilişkileri, Filistin'in geleceği konuları özürden daha fazla önem taşımakta. Birleşmiş Milletlerin bilmem kaçıncı kararını da yok saymış ve uygulamamış İsrail Türkiye'den özür dilemek zorunda kalmıştır. Bu algının hem ülke hem de Müslümanlar olarak iyi kullanılması "hakkın tesisi" için gelinen noktanın iyi bir çıkış noktası olduğunu düşünmekteyim.

Olayın bir de İsrail Türkiye ilişkileri boyutu bulunmaktadır ki bu durum tüm Arap, AB ve ABD ilişkilerini ilgilendirmektedir. Türkiye'nin bu kazanımı dış politikanın uzun süredir dibe vurmuş seyri ve kötü imajı için can simidi olmuştur. Arap halklarında hayranlık uyandıran Erdoğan-Davutoğlu ikilisi her fırsatta AB ve ABD tarafından sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Son gelişme ile eli rahatlayan ikili hem Arap topluluklarında haklı bir destek bulmuş hem de AB-ABD ekseninde ciddiyeti ve kararlılığı ile artı hanelerine bir puan daha eklemişlerdir. Sayın Erdoğan'ın tavrı Abdülhamit Hanın ülkenin pozisyonu ile örtüşen siyasi manevralarını anımsatmakta. Ülke güçsüz güçlü devletlerle aynı tonda konuşabilme becerisi gösteriyor. Tüm aşağılama çabalarını kendi üslubu ile lehe çevirmesini en azından şu ana kadar başarabildi.

Gazze'deki mevcut durum ise Mavi Marmara olayından sonra ve Mursi'nin başa gelmesi ile Refah Sınır Kapısında bir rahatlama olduğu ambargonun gevşetildiği ve kıyılarda balıkçılık için eskiye nazaran daha açıklarda avlanmalarına izin verildiği ve Gazze'lilerin memnun olduğu bir durum yaşanmaktaydı. Mavi Marmara Gazze'lilere almak istedikleri nefesi aldırmıştı. Şimdi ambargonun kalkmasından bahsediliyor. Bunun hemen derhal hiç beklenmeden gerçekleşmesi gerekmektedir. Ayrıca Gazze ve Batı Şeria'da kontrolü Filistinlilerde olan havaalanlarının yapılması ve devlet olmanın adımları hızlıca atılması gerekmektedir. Bunun içinde her platformun çok iyi değerlendirilmesi ve konunun gündemden düşürülmemesi Filistin Devletinin tüm dünyada tanınana kadar bu mücadelenin sürmesi gerekmektedir. Bu özür bu bağlamda önemli bir aşama olmuştur.

Son olarak özür nedir? Ne için söylenir? Haksızlığın kabulü ve karşı taraftan helallik için doğru cevaptır. Ancak İsrailli yetkililer özrü kendi güvenlikleri (Suriye ve İran tehditleri) için söylediklerini beyan etmektedirler. Kesinlikle bu özür kabul edilecek bir özür değildir. Özür metnini bu anlamda görmemiz gerekmektedir. Eğer İsrail özür metninde yaptığı katliamı, insanlık onuru ile bağdaşmayan tutum ve tavırları, bir devletin değil ancak bir suç örgütünün yapacağı o vahşetten dolayı duyduğu pişmanlığı dile getirmiyor ise o özrün insanlık vicdanı açısından bir değeri yoktur. Yahudi katliamının meyvelerini yiyerek insanları öldürme hakkını kendinde gören bu sorumsuz ve şuursuz politikalarından vazgeçmeleri yönünde Mavi Marmara ruhunun ve açtığı rotanın takibi gerekmektedir. Özür yeterli değildir. İsrail iyi niyetli ise emri veren tüm ilgilileri ve o aşağılık saldırıyı gerçekleştiren tüm asker/sivil yetkilileri uluslar arası bir mahkemede yargılanmalarına müsaade etmelidir. Bunu yapmadıktan sonra İsrail'in kamu vicdanında temizlenme şansı ve özrün kabul edilebilirliği bulunmamaktadır.