Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2393.69
BIST 100
10270.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 May 2021

Sen İstanbul'sun!..

Hayat burada alabildiğine hızlı, kalabalık, sistemli, sınırlı, sonlu ve kalabalıklar içinde yalnız bir şekilde devam ediyor.

İnsanların her biri bir dünya, kendi içinde nefes alıp verip, dışarıda yürüyen. Her çeşidi var bu şehirde insanın. Yüreği olan, gözü olan, cebi olan, eli olan, dili olan...

Yüreği olanlarla bir deniz kenarında bir bardak çay eşliğinde dalıp gidebilirsin ötelere. Muhabbetin en deminde denizdeki bir vapur, gökteki martı çok rahat eşlik edebilir size.

Gözü olanların gözü olup seyre dalabilirsiniz bu şehri saatlerce... Öyle doyumsuzdur seyri İstanbul’un Pierre Lotti’den, Galata’dan, Çamlıca Tepesi’nden... Herkes kulağıyla duysun İstanbul’u, ben gözlerimle seviyorum.

Eli olanlar ekmek derdindedir. Dokunmaya görün yüreklerine, oradan çıkan ah tüm dünyayı yakıp kavurmaya yetecektir kim bilir. Taşı toprağı altın deyip her şeyini geride bırakanların umut kapısıdır İstanbul...

Dili olanlar bu şehrin melodisi, müziği ve hatta şiiridir. Yıllardır, yüzyıllardır hatta binlerce yıldır İstanbul üzerine söylenenler söylendikçe, söylenecek sözleri çoğalmıştır. Her sabah küllerinden yeniden doğan Anka kuşu misalidir bu şehir.

Cebi olanlara dikkat edin bu şehirde. Onlara yaklaşmak şöyle dursun yanlarından yamaçlarından dahi geçmeyin. Gölgeleri bile yakar insanı. Her şeyi ceplerinde taşıdıklarını zannederken vicdanlarını orada kaybettiklerini unutarak yaşamaya devam eden ölülerin ta kendileridir onlar.

...

Bu şehirde hayat, bir araçtan ötekine yetişme gayretinde devam ediyor. En güzel yanı belki de aynı gün içerisinde trene, metroya, feribota, tramvaya, otobüse, taksiye binip günün sonunda da uçağa binerek evinize dönebilmenizdir. Böylelikle çocukluğumuzdaki Trafik dersinde resimlerden gördüğümüz tüm taşıtları bir günde tanımış oluruz bu şehirde.

...

Martılarına değinmeden geçilmez bu şehirden. Eminönü'nden bindiğiniz vapurda Kadıköy'e doğru yol alırken bir çay ve en az iki simit almalısınız. Neden mi? Simitlerin biri sizin, diğeri martılar için. Bu şehrin maskotu gibidir onlar. Çayınızı yudumlayıp ilk simidinizi bitirdikten sonra ikinci simit için vapurun sonuna doğru yürümeniz gerekmektedir. Hazırda bekleyen martıların beslenme saatidir şimdi. Parçalayıp attığınız simitleri havada kapma yarışı başlar. Onlar simitleri havada yakaladıkça sizin keyfinize diyecek yoktur.

Yakalanmayan simitler için endişe duymanıza gerek yok bu şehirde. Çünkü bir lokma dahi zayi olmaz burada. İşin tuhafı etçil olan bu kuşları simit ile besleye besleye bu özelliklerini unutturduk onlara belki de.

...

Haydarpaşa. Ahhhhh Haydarpaşa!

Bu şehrin son durağı, belki de Anadolu'ya açılan ilk kapısı... Nice hikâyelerin bittiği, nice umutların son bulduğu, yokluk ile varlık, çaresizlik ile umut arasında sıkışıp kalmış hayatların durağı, Haydarpaşa. Tüm taşlarının gözyaşıyla yıkandığı son durak, Haydarpaşa. Trenin acıklı sesinin kulakları zonklattığı, insanı en masum rüyasından uyandıran mekân,

Haydarpaşa!

...

Seyre doyan var mıdır bilinmez, Galata'dan bu şehri. Dünyanın dönüşünü tamamlaması gibidir seyre dalmak bu şehri Galata'dan. Her adımda adeta başka ufuklar sarar sizi. Hele bir de güneşin batışına denk gelmişseniz durup bir boşluğa bakar gibi, sarılıp hayallerinize seyre dalın güneşin son vedasını.

Kendisi aşk olan bu şehrin aşkı da farklı tonlardadır. Her tonunda ayrı bir haz, ayrı bir duygu sarar benliğinizi. Paris’e Aşıklar Şehri diyorlar. Paris Aşıklar Şehri ise İstanbul da aşkın şehridir.

Önce kendisine âşık eder insanı. Yahya Kemal, Orhan Veli, Necip Fazıl, Bedri Rahmi, Cahit Sıtkı, Attila İlhan, Özdemir Asaf ve daha niceleri İstanbul’un aşkında yoğrulup pişip, olgunlaştılar ve İstanbul doldu yüreklerine, İstanbul oldu şiirleri...

-Necip Fazıl’ın canı, vatanı oldun. Dün sana bir tepeden bakarken Yahya Kemal, gözleri kapalı dinledi seni Orhan Veli... Ben ise gözlerimle sevdim seni İstanbul-

Kendine duyulan aşkın hamuruyla yoğurdu bütün aşkları, aşıkları İstanbul.

Bazen Galata’nın kanadından uçan martının kanadına, bazen Ortaköy’den Boğaziçi’ne bakan bir göze, Kız Kulesi’ne nazır bir bardak çaya, Eminönü’ndeki balık ekmek kokusuna, iğne atsan yere düşmeyecek olan İstiklal’in nostaljik trenine, Sultanahmet’in yaşadığı mutluluğa, Fatih’te kılınan iki rekat namaza, Eyüp Sultan’da yapılan duaya, Gülhane’deki bir laleye, Emirgan’da çiçeklerin bütün rengine, Çamlıca Tepesi’ne, bazen de Pierre Lotti’de sevgilinin gözlerinde kaybolmaya, en çok da İstanbul’un yüreğine yazdılar aşklarını divane aşıklar, ondan aldıkları ilhamla...

Tarihin hiç silinmeyen izleri ve tarihî yerleriyle canlı bir tarih kitabı gibi durur karşımızda İstanbul. Her bir taşında acıklı bir hikâyenin melodileri dökülür avuçlarımıza.

Bize bu şehri hediye eden cennetmekân Fatih Sultan Mehmet Han’ın şehre girişinde o kapının yanında durup törenin coşkusunu yaşıyoruz, Gülhane Parkı’nda dolaşırken Saray’ın ihtişamlı hali geliveriyor gözümüzün önüne. Sultanahmet’te iki rekât namaz kılarken kendimizi sefere çıkmaya hazır yeniçeri olarak görmeye başlıyoruz. Eyüp Sultan’a dokununca Medine yollarında açıyoruz gözümüzü. Kız Kulesi’nde sepetteki yılanı taşıma görevi veriliyor bize ve o an iki damla usulca dökülüveriyor gözümüzden denize...

Anlatmaya kelimeler yetmiyor. İstanbul’un her yerinde ayrı bir güzellik doluyor içine insanın. Bu şehirde gezinirken tarihin sayfalarında adım adım yürüdüğümüzü hissediyoruz.

En büyük vuslata tanıklık etti tarih ve Ayasofya’nın nice zamandır yüreğinde duyduğu hasret sona erdi. Cennetmekân Fatih Sultan Mehmet Han’ın bize miras bıraktığı Ayasofya Camii uzun bir esaretten sonra bir Ramazan ayında yeniden minarelerinde mahya gördü.

İstanbul’un bizim için İstanbul oluşunun 568. Yıldönümünde fethin sembolü Ayasofya Camii ile şimdi daha da güzelsin ey İstanbul! Şimdi atam cennetmekân Fatih Sultan Mehmet Han mezarında rahat uyusun. Bir fetret dönemi yaşanmış olsa bile daha güzel günler bizimle olacak İstanbul.

...

Ah İstanbul, Ahhh! Alıp insanı kendinden götürüyorsun kendine. Daha ne yazmalıyım sana, bilmem hangi kelime dokunur ruhuna... En güzel kelime sende gizlidir belki de:

-İstanbul, sen İstanbul’sun! Başka söze hacet kalmıyor, kelimeler sen olduktan sonra.

İstanbul’a dair son birkaç kelam da benim kalemimden dökülsün satırlara:

“Şimdi bana dokun İstanbul

şiirin dolsun yüreğime

sen koksun bütün kelimelerim.”

“Ben İstanbul’dan geçtim

Bir İstanbul geçmedi içimden...”

İstanbul, fethinin 568. yıldönümü hayırlı, uğurlu, mübarek ve kutlu olsun. Sen bizim için Kudüs’ün fethinin müjdesi ve Mekke ile Medine’nin kardeşisin. Seni bize hediye eden cennetmekân Fatih Sultan Mehmet Han’a selam olsun.

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” Hadis-i Şerif