Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2397.63
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Kasım 2023

​"Sevdikçe beni, sen kendini tanıdın"

Yüce Yaratıcı, kâinatı “sevgi” ile var etti. Sevgi, en büyük enerjidir, güçtür. Zira Allah’ın isimlerinden olan “Vedûd” çok seven ve sevilen anlamlarını kapsar.

Güzel ve faydalı işler yapanların da gönüllerinde sevgi yaratılacağı ifade edilmektedir. Bu yönüyle sevmek, ilahî bir lütûftur. Var olunanı, var edenle sevmek...

Sevgisizlik ölümdür, yok oluştur. Sevilen her varlık, ister canlı olsun ister cansız karşılık verir. Bunun zıddı ise nefrettir. Sevgiyle büyür, yeşerir, olgunlaşır meyveler. Çiçekler sevgiyle açar, kokusunu saçar. Aynı dalda bulunan iki meyveden birisini sevip de diğerini sevmezseniz ne olur? Sevilmeyen kurur, çürür, ölür.

Peki, bizler en yüce lütûf olan sevgiden mahrum muyuz ki hâlimiz içler acısı! Şimdi sorma vakti, bugün kimi sevdin, kim seni sevdi?

Her değerin çabucak ve hoyratça harcandığı çağın dişlileri arasında yuvarlanıyoruz. İşimize yarayan, sorunumuzu çözen, bizi bir adım ileriye götüren ne varsa onu alıp kullanıyoruz. İlgimiz, dikkatimiz ve sevgimiz de onun üzerinde oluyor. Böylece bir eşikten geçiyoruz. Sonra ardımıza bakmıyoruz. Yolda ne bulursak onunla yürümeye çalışıyoruz. Belki işimiz görülüyor, varsa can sıkıntımız da yok oluyor. Ancak günün birinde yine bir şeylere ihtiyacımız oluyor. Dün sevdiğimiz ama zaman içinde ihmal ettiğimiz kim, ne varsa ona tekrar dönüyoruz. Böyle sevgi, böyle ilişki ve tavır mı olur? Maalesef görünen bu. Yaşanılan bu. Alışkanlık hâline getirilen yanlışlara yeniliyoruz. Sevgiyi de kullanmış, tahrif etmiş olmuyor muyuz? Bozulan kalplerle muhatap olmaktan yorulan kalbimiz de kendine sağlam bir sığınak arıyor. Hüsrana uğramak bu değil midir?

Sevginin yerine geçen ve muhatabımızla bizi yakınlaştıran başka bir kıymet var mıdır? Mahrûmiyet acısı çekiyorsak beklenenle aramızdaki bağı kuvvetlendiren sevgi zayıflamış demektir. Gerçekten de düşündüğümüzde en saf ve güçlü bağ sevgi değil de nedir? Hayatın kaynağı diyoruz ama niçin bu kaynağı kurutmaya çalışıyoruz? “Ben sana mecburum bilemezsin/İçimi seninle ısıtıyorum.” diyen Attila İlhan’ın ifade etmeye çalıştığı neydi? Tercih değil de mecbur olunan sevgi böyle değil midir?

Şimdi içimizden sessizce çekilip giden ve çoğumuzu terk eden sevgiyi ikna edip döndürebilir miyiz? Belki gelir sevgi ama başköşeye oturabilir mi? Saygınlığını yeniden kazanabilir mi? Sizce sevginin adeta bir tuzak gibi kullanıldığına şahit olmuyor muyuz? Ancak bu sevgi içten değil, yapmacık ve sahte. Evet, bir de böyle sevgiler (!) var. Hayatı tiyatroya çevirerek, gönül hazinelerimizi boşaltan ve kirleten kalbi karaların elleri güçlendikçe sahte sevgilerin sahipleri galip geliyor. Bir tarafta sahtelik, diğer tarafta sahicilik ve samimilik. Ne olacak hâlimiz? Bizi kurtaracak olan nedir?

Sevginin metaya dönüştürülmesi kalbimizin de bozulması değil midir? Motoru bozulan, bakımı gelip geçen araçların teklemesi gibi hasarlarımız var. Nasıl düzelecek ve tamir edilecek bu arızalar? Hangi ustanın kapısını çalacağız? Heyhat! Biçareyiz işte. Kalakaldık yolda. Kalbimizden tutanlar şimdi elimizden tutar mı? Ziyanımız dağlar kadar…

Sevilen ne varsa güzelleşir. Sevmek zamanını geçirmeden sevmek… Sevgiyle bakılan çöl yemyeşil olabilir. Sevgide cömert, nefrette cimri olmak gerek. Güzelliği ortaya çıkaran sevgidir. Bir çocuk sevgiyle büyür. Bir kadın sevildikçe kendini keşfeder, güzelleştiğini anlar. “Terketmedi sevdan beni” diyen Ahmet Arif gibi söylemek gerek. Şöyle denilmişti bir masalda: “Sen sevdikçe ben güzelleşiyorum, sen sevdikçe ben kendimi buluyor ve tanıyorum.” Bu ancak kalbin ve ruhun buluşması ile olabilir. “Çünkü sevdikçe beni, sen kendini tanıdın.” diyordu Edip Cansever.