Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.91
Gram Altın
2398.45
BIST 100
10206.57
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Eylül 2014

Sevimli Sahaflar

Sahaflarla ilk olarak 1978'de tanıştım. İstanbul'a yeni gelmiştim. Benim memleketimde sahaflar yoktu, topu topu iki kitapçı vardı. Ama İstanbul öyle mi ya? Sadece Beyazıt'taki Sahaflar Çarşısı'nda en az 40 esnaf vardı. Hepsi de çok değerliydi, ilim irfan sahibiydiler. Aralarında Şeyh Muzaffer Ozak Hocaefendi, Necati Alpas amca, İsmail Akçay, Turan Türkmenoğlu, Halil Bingöl ve İbrahim Manav gibi kitaptan çok iyi anlayan şahsiyetler vardı. İsmail Akçay'ı geçenlerde kaybettik. Uzun yıllardan beri bitkisel hayattaydı. Allah rahmet eylesin.

Rahmetli Muzaffer Ozak Hoca'yı hemen geçemem. "Sahaflar Şeyhi" diye tanınırdı. Önce merhum Ergun Göze ile daha sonra da yalnız ziyaret ettim. Bir gün Karagümrük'teki tekkesine gidip elini de öpmüştüm. Mübarek insandı, nüktedandı. Mizahın İzahı kitabında geçen "Ölüler ve Kitaplar" nüktesini paylaşayım: Meşhur Muzaffer Ozak kendisine, "Mesleğiniz nedir?" diye soranlara şu cevabı verirmiş: "Ölenlerin kitaplarını öleceklere satmak!"

Bugün Beyazıt'ta o eski sahafların çoğu yok. Büyük kısmı ebedu00ee aleme göç etti. Bir kısmı Kadıköy veya Beyoğlu gibi semtlere taşındı. Ama yine de arasıra çarşıdan geçtiğimde aşina simalar görmüyor değilim. İbrahim Manav ve Turan Türkmenoğlu gibi. Bugün genç sahaflar yetişti ve mesleği güzel bir şekilde icra ediyorlar.

Önce bir hatayı düzeltmek lazım. Yüzyıllar öncesinden günümüze uzanmış haksız bir yakıştırma var. Neymiş efendim: "Sahhaf-ı bu00eeinsaf". Yani bugünün deyişiyle "insafsız sahaflar". Reddediyorum. Asla ve kat'a! Her meslekte olduğu gibi sahaflıkta da paragözler olabilir ama ben sahafların çoğunu tanırım. Son derece insaflı, merhametli, vicdanlıdırlar. Müşteriye kitap satarken huzur duyarlar, meraklı müşteri bütçeyi denkleştiremeyip göz kestirdiği kitabı alamayınca üzülürler. Hatta "Kitabı al, sonra parasını getirirsin." bile derler.

Halim Selim Efendikitabımda geçen aynı adlı bir hikaye vardır. Orada bir sahafı anlatıyorum. 1950'li yıllarda edebiyat muallimliğinden mütekait bir sahaf. Dünya tatlısı bir insan, haza bir irfan ehli, halk adamı. Beyazıt'taki dükkanı garip gurebanın, fakir fukaranın meskenidir. İhtiyacı olan talebelere yardım eder. Dükkanında ney üflenir, hat meşk edilir. Raflardan kitap indirip karıştırmak serbesttir. Zaten Halim Selim Efendi de bir kitap aşığıdır. İnanıyorum ki, sahaflara olumsuz bakanlar, bu hikayeyi okuduklarında kanaatlerini değiştirecek ve bu mülayim insanları daha çok seveceklerdir. Mesleğin tarihini Prof. Dr. İsmail Erünsal yazdı: Osmanlılarda Sahaflar ve Sahaflık. Geçen yıl ESKADER ödülüne layık görüldü. Çok iyi bir incelemedir.

Bazıları sahaflığın öldüğünü, bu mesleğin artık yaşayamayacağını öne sürüyor. Zinhar, inanmam. İddiamda kararlıyım. Zira akıl var, göz var. Eskiden bütün İstanbul sahafları, malum ve meşhur çarşıda tespih taneleri gibi dizilmişti. Şimdi öyle mi? Kadıköy'de, Beşiktaş'ta, Beyoğlu'nda, Bakırköy'de, Fatih'te ve daha bir çok semtte sahaflar çoğalıyor. Demek ki talep var. Sadece İstanbul'da mı eski kitap satıcıları? Hayır efendim. Ankara, İzmir, Bursa, Konya ve daha bir çok şehrimizde bu sevimli dükkanlara tesadüf edebilirsiniz. Mesela eskiden kitap fuarlarında sahaflara pek yer verilmezdi. Şimdi hem TÜYAP hem de Dünya Ticaret Merkezi'ndeki büyük fuarlarda sahaflara geniş yerler tahsis ediliyor. İnşallah Beyazıt'taki fuarda da sahafları görürüz.

İstanbul'da en çok huzur bulduğum mekanlar sahaf dükkanlarıdır. Vakti olanlara hararetle tavsiye ederim. En az ayda bir sahaflara uğramalılar. Orada belki de uzun zamandır merak ettikleri eserlerle, arayıp bulamadıkları dergilerle karşılaşacaklardır. Bu buluşmanın hudutsuz bir sevinci, tarifsiz bir heyecanı vardır. Belirtmeliyim ki, sahaflar konuşmayı sevseler de yazmaktan pek hazzetmezler. Bugün nehir söyleşi diye bir tarz çıktı. Keşke meraklı gençler, eski sahafları ikna etseler ve onlarla uzun uzun konuşsalar, hatıralarını toplayıp elde ettikleri bilgileri bir kitap olarak yayımlasalar. Kültürümüz için ne büyük bir servet, irfanımız için ne muazzam bir hazine olur değil mi?

Bazı okuyucular "Bu sahaf muhabbeti de nereden doğdu?" diye sorabilir, hemen söyleyeyim. Üsküdar Belediyesi ile Sahaflar Birliği Derneği çok hayırlı bir hizmeti başlattı. İskelenin hemen yanında 40'a yakın sahafı bir araya getirdi. Gittim, gezdim, gördüm ve sevdim. Kitap ve deniz iyi ama festival adı yakışmamış. Fuar veya Sahaflar Şöleni denilebilir. "Domates Festivali"nden sonra bu kelimeye mesafeliyim doğrusu. Kısa ziyaretimde beş kitap aldım. Okurlarım meraklıdır, kitapların isimlerini vereyim: Necip Fazıl'ın Yolumuz Halimiz Çaremiz, Salah Birsel'in Yapıştırma Bıyık, NerminYörük'ün Sanatçı Doktorlar, Sermet Sami Uysal'ın Yahya Kemal'le Sohbetler ve Peyami Safa'nın Mahutlar. Son ikisi 1959 doğumlu, yani benden yaşlı. Sahaflardan 14 Eylül'e kadar İstanbul'daki kitap sevdalılarına, yani hepimize davet var, bekletmeyelim.