Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2393.15
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Ağustos 2019

Şiirci Geldi

Şiir, edebiyat, edebiyat gündemi konulu sohbet ederken arkadaşım bir yayınevinin antoloji hazırlığı içinde olduğunu söyledi. Elbette güzel bir haberdi bu. Çünkü antolojiler şairlerin derli toplu bir arada olduğu, genel anlamda olmasa da iyi şiirlerin okunma ihtimalinin bulunduğu çalışmalar olarak kabul görmekte.

Elbette yayınevinin antoloji çalışmasında yer almak o kadar da kolay değilmiş. Antolojiye girmek için birinci şart yayınevinin hesabına bir miktar para yatırmak. Bu miktar 150-200 lira civarında bir meblağa tekabül ediyor. Kitapta yer alacak her kişiden 200 lira alındığı hesap edilecek olursa klâsik Türk hesabıyla oldukça önemli bir gelir elde edileceği muhakkak.

Şunu da belirtelim. Antolojide yer alan ve 200 lirayı veren herkese kitaptan da hediye (!) edecekmiş yayınevi. Ne lütuf ne lütuf.

Elbette bu yeni bir haber değil. Bu tür antolojilere sık sık rastlıyoruz. Tek amacının gelir elde etmek olduğu açıkça belli olan böyle çalışmaların içinde yer almak sadece hesabına para yatan patron için bir kazançtır. Yoksa, bu antolojiede şiirinin yer alıyor olması kimseyi şair yapmaz.

Benim de bu türden antolojilerin hazırlık aşamalarına şahirlik etmişliğim var. Benden de antoloji için şiir isteyen bir şiirciye bana telif olarak ne kadar vereceğini sorduğumda benim hesaplarına para yatırmam gertektiğini söylemesinin şaşkınlığını üzerimden uzun süre atamamıştım.

Hem şiir vereceğim hem de hesaplarına para yatıracağım. Peki benim bunda kârım ne olacak? Şiirim antolojide yer alacak. Kimlerle birlikte yer alacağım bu antolojide? Parayı veren herkesle. Çünkü bu şiirciler şehirdeki iş yerlerini tek tek gezerek böyle bir çalışma içinde olduklarını ve bu antolojide yer almak isteyenlerin hesap numarasına para yatırıp şiirlerini göndermelerinin yeterli olacağını söyleyerek oluşturuyorlar antolojilerini. Sonra ne çıkıyor ortaya; simitçi , kahveci gazozcu ve şiirci. Şinanay da yavrum hopa şinanay.

Daha sonra sosyal medya hesaplarında boy boy paylaşılıyor bu şiircilerin içi boş ama cüzdanı dolu eserleri (!)

Antolojide yer alanlara gelince. Hepsinde büyük bir özgüven oluşuyor ister istemez. Çünkü bir kitapta yer almak gibi payenin kıyısından köşesinden tutunarak girmiş oluyorlar edebiyat dünyasına.

Bu güruhu çok iyi tanıyanlardanım. Etkilenmemek için kimseyi okumaz bu tipler. Hatta pişkin pişkin; “Okursak etkileniriz.” diyerek kimseyi okumazlar. Zaten biraz okusalar ne böyle işlere girerler ne de yazdıklarına şiir derler.

Varsa kendi dergilerinden başka dergiyi takip etmezler. Dergilerinin edebiyat dergisi olma vasfı da düşünülür elbette.

Heceye ve kafiyeye iman derecesinde bağlıdırlar. Şiirde hece ve kafiye yoksa o metnin şiir olduğuna kesinlikle inanmazlar.

Yaptıkları etkinliklerde ahbap çavuş kuralına sıkı sıkıya bağlıdırlar. “Biz onları çağıralım ki onlar da bizi çağırır.” mantığı değişmez kurallarıdır.

Bir ideolojiye sıkı sıkıya bağlı olmayı erdem sayarlar. Selamları, kelamları hep ideolojiktir.

Kapalı devre çalışan bir kurum gibi işlerler. Kendi içlerinde yer alanları yere göğe sığdıramazken dışarda bulunan herkes onlar için yandaştır.

Bunlar şiirci antolojistlerin belirgin özelliği. Onlar adına mı üzülelim, böyle baştan savma bir çalışmanın içinde yer alarak kendini şair ilan edenlerin haline mi ağlayalım bilemiyorum.

Şiiri ciddiye almak isteyenler hiçbir ideolojiye saplanmadan Mehmet Akif’i, Necip Fazıl’ı, Nazım Hikmet’i, Yahya Kemal’i, Ahmet Arif’i, Sezai Karakoç’u, Arif Nihat Asya’yı, Cahit Külebi’yi, Edip Cansever’i, Cahit Zarifoğlu’nu, İsmet Özel’i gözlerinin önüne getirsinler ve böyle boş beleş ucuz ayak oyunlarına alet olmasınlar.

Şairlik vasfını elde etmenin yolu antolojilerde yer almaktan değil şiirle olan münasebeti sağlıklı kaynaklarla kurmaktan geçer. Şiir işçisi olmak, şiire mesai harcamak, bir şiir yazmak için yüz şiir okumakla edebiyat alanında bir şeyler yapmak mümkün olacaktır. Yoksa hem maddi olarak sömürülüp hem de aldatılmış bir ruh olarak yaşamak kimseyi şair yapmaz.