Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2438.42
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Ekim 2019

Sınır-kural-sorumluluk!

Hayatı çok hızlı yaşıyoruz. Otobanda hızla yol alan, sınır tanımayan, yüzlük yolda yüz seksen son model arabayla ilerleyen, kural tanımayan kişiler halindeyiz. Ve hep beraber zincirleme kazalar yapıyoruz.

Kazaya sebep olan da arkasından gelip vuran da bu durumdan nasibini almaktadır. Sonuçta başta olmakla arkada olmak arasında pek fark yoktur. Vicdan azabı ise asla kaybolmayan bir iç yarası olmaktadır.

Bundan yıllar önce kızım Hayrunnisa ile bir ders akabinde eve gelirken otobanda bir kaza yaptık. Kaza geliyorum demiyor. Hemen yanımda arabayı hissedişim, yüz yirmi hızla giderken direksiyonu sağa kırışım, yan tarafa çıkmayayım düşüncesiyle tekrar sola kıvırışım, aynı anda firene basışım, yeni yağan yağmurun verdiği tozlanmayla arabanın freninin bloke olması, sol şeritteki bariyerlere çarparak duruşum, hızlı şerit üzerinden üzerimize son hızla gelen arabalarla burun buruna oluşumuz ve elimi hiç çekmeden kornaya basışım...

Ölümün soğuk nefesini o an bedenimin en ince noktasına kadar hissetmiştim. Çok hızlı gelişen o an hâlâ gözlerimin önünde capcanlı. Günlerden Pazar olması bizim için kurtarıcı oldu. Gerçi daha yiyecek ekmeğimiz, soluyacak havamız ve yaşayacağımız imtihanımız bizi bu dünyaya bağlamıştı. Rabbimin bana ikinci şans verdiğinin farkındaydım. Aksi takdirde ben otuz beş yaşımda kızım ise on bir yaşında bu dünyadan ebedi mekana geçiş yapmış olacaktık.

Sanırım her birimizin hayatında böyle bittim dediğimiz, kıl payı kurtulduğumuzu hissettiğimiz anlar olmuştur. Hayata tekrar bıraktığımız yerden devam etmemiz gerekliliği de malumumuzdur. Aksi takdirde korkacak, hayallerimize, isteklerimize, güzelliklere ulaşma gayreti içinde olunmayacaktır.

Hatırlıyorum da bir gün sonra olan seminerime arkadaşımın arabasını alarak tekrar aynı otobana çıkmasaydım, aynı yerden tekrar geçmeseydim, ben artık araba kullanamam deseydim yani korkularımla baş başa kalsaydım hayatım bu kadar renkli olabilir miydi?

Bütün hayatın hikayesi bu minval üzeredir. Bir hata yaparız. Ya da yapana uyarız. Sonra korkarız. Korkularımızla yani kendimizle yüzleşmemek için her zaman suçlu ararız. Suçluyu bulduğumuzda bütün gücümüzle saldırırız. Bu dünyanın etme bulma dünyası olduğunu unutarak gücümüz nispetince zalimlik yaparız.

Zalimleri her şeyi gören duyan ve kayıt altına alan Rahman olan Rabbimizin sevmediğini unuturuz. İçimizdeki huzursuzlukla ahirete giderken hâlâ inadımızdan dönmeyiz. Ölümle yüzleştiğimizde son pişmanlığın fayda vermeyeceğini de akıl edemeyiz.

Hataya sebep olanla hatayı devam eden arasında pek fark olmadığını düşünmeyiz. Asıl olan ise kurallara uymak, sınırları bilmek, sorumlulukların farkında olmak olduğunu unuturuz. Bizler emrolunduğumuz gibi dosdoğru olursak yanlış hareket edenlerin bize asla zarar veremeyeceğini hesaba katmayız.

Kılıçlarını kuşanmış, kutuplaşmış, her zaman kendini haklı görmüş kişilerin birbirini öldürmeye kast etmeseler de kazaya kurban gitme olasılığı çok yüksektir. Zira ortalığı karıştırmak isteyenler, bu durumdan faydalanmak isteyenler her zaman olacaktır.

İçinde yaşadığımız dünya ve toplum, vatanımız, toprağımız, elimizin altında sahip olduklarımız, aldığımız hava, evladımız, eşimiz, yuvamız bize verilmiş emanetlerdir. Farkındalıklı olmamız bize değer katmaktadır. Emanet olan her şey farkında olmazsak elimizde alınacaktır. Bu da Allah’ın sünnetullahıdır yani kanunudur.

Sınırlar kurallar sorumluluklar her birimiz için önemlidir. Sınırın olmadığı her yer özgülüğün olmadığı yerdir. Sınırlar vatanı, aileyi, insanı koruyan çizgidir. Sınırını bilmeyen ve sınırlarda dolanan acılar çekemeye mahkumdur. Kurallar bize sınır çizer. Bunu da ancak sorumluluk sahibi olmakla elde edebiliriz.

Trafikte konulan kurallar boşuna değildir. Bir tecrübeye binaen konulur. Tecrübeler ise daha çok acılar üzerine oluşmuştur. Acılar yaşamamak adına kurallara uymak gerekir. Lakin koyulan kurallar da keyfi olmamalıdır.

Ves-Selam...