Sınırsız savaş
Aksa Tufanı operasyonuyla başlayan Gazze’deki İsrail soykırımında esir takası veya
rehinelerin verilmesi konusu çatışmalara bir süreliğine de olsa ara verilmesine
sebep oldu. Gazze’de
durumun bu kadar kötüleşmesinin müsebbibi olarak 7 Ekim’de uyuyan İsrail Başbakan’ı Netanyahu gösteriliyor. Netanyahu’nun oğlu Yair Netanyahu, 32 yaşında olmasına
rağmen yedek askerlik yerine Miami/de deniz kenarında zevki sefa yapmayı tercih
etti. Geçtiğimiz hafta Netanyahu’nun üvey
oğlu General Rabel Doron Neuberger’in ise Gezze’de eşekler cennetini boyladığı açıklandı.
Netanyahu’nun
ağabeyi Albay Jonathan Netanyahu’da 1976’da Air France rehinelerini kurtarma
operasyonunda öldürülmüştü. Bugün Hamas’ın esirlerle ilgili politikasını tayin eden 22
yıl İsrail zindanlarında çile dolduran Yahya Sinvar, 2006’da Ghalid Şalit karşılığında İsrail zulmünden
binden fazla Filistinli’nin
kurtarılmasına öncülük etti. 7 Ekim’de
istihbaratı delik deşik edilen Netanyahu, 50 gündür ABD özel kuvvetleri ile
birlikte onca operasyona rağmen rehineler hakkında tek bir ipucu edinemedi. Ve
Hamas ile masaya oturmak zorunda kaldı. Bundan sonraki evrede İsrailli
askerlerin bırakılması gündeme gelirse, İsrail zindanlarının tamamen
boşaltılacağı sürece gireriz. Terör devleti İsrail, elindeki kozu güçlendirmek
için Batı Şeria ve Kudüs’te
şimdiden yeni rehineler almaya devam ediyor.
BM’nin iki
devletli çözümü öngörmesine rağmen İsrail hiçbir zaman İki devletli çözümü
yanaşmadı. ABD’nin de
etkisi ile Filistin tarafının adı Filistin otoritesi, İsrail ise devlet olarak
tanındı. Tıpkı Kıbrıs’ta olduğu
gibi. Filistinlilerin hayat hakkını fiilen tanımayan İsrail, kartları açık
oynayan Hamas’a, ‘Hamas İsrail devletine hayat hakkı tanımıyor’ propagandası ile kendisine mağduriyet alanı
oluşturmaya çalıştı.
Gazze’de
hedefleri sınırlı olan bir savaş yerine sınırsız bir savaşa giren İsrail’in Hamas’ı tamamen bitirerek Gazze’yi işgal etme söyleminin ardında dört büyük
stratejik hedefi var. Bunlar Gazze sahillerini ele geçirerek Akdeniz’deki enerji kaynaklarından Filistin’in pay almasını engellemek, Gazze Vadisi’nden Kızıldenize açacağı Ben Gurion kanalıyla
Süveyş kanalı ve Mısır’ı by pas
etmek. Davud koridoru ile Türkiye’nin
güneyinde yavru İsrail (PKK) terör devletine zemin hazırlayarak, Irak, İran,
Suriye ve Türkiye’yi
parçalayıp baskı altında tutmak. Hindistan-Avrupa ticaret yolunun güvenliğini
sağlamak.
ABD’nin
öncülük ettiği bu projelere bölge ülke liderlerine kabul ettirme eğilimi Hamas
eliyle raydan çıkartıldı. Ama Hamas’ın kesin
zaferi olmadığı için henüz yok edilemedi. Uçağı, hava savunma sistemi, tankı,
topu olmayan Hamas’ın
konvansiyonel bir orduyu mağlup etmek yerine azami ölçüde kayıp verdirerek
dünya kamuoylarının desteğini arama girişimi İsrail vahşetini durdurabilecek
yegane alternatif olarak görülüyor.
Hamas’ın başarısından, sadece İsrail değil, Mısır,
Suudi Arabistan ve Ürdün de ürküyor. ABD, 7 Ekim öncesinde Irak’ta merkezi hükümetin otoritesinin
pekiştirilmesini önlemek için bir dizi diplomatik angajmana girmişti. Irak’ta merkezi hükümet yegane söz sahibi olursa,
bölünme planı da, yani İsrail’in
Muslu-Kerkük petrollerine çöreklenme hayali de suya düşer. Şu anda Suriye, Lübna,
Hizbullah, Irak, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır beklemede. BAE gibi ABD
ortakları prestijlerinin sarsılmaması için gerginliğin önlenmesi, sivil
ölümlerin sınırlandırılması ve ateşkesi teşvik ediyor görünüyor. Hamas’ın başarısı İsrail ile ilişki kurmak isteyen
ülkelerin iç kamuoylarında hareketlilik oluşturarak yönetimleri ne kadar zora
sokacağı da tartışılıyor. ABD’nin Irak’ı işgaliyle oluşturduğu Sunni-Şii rekabeti
İsrail’e karşı
dini ve milliyetçi direnişin önünü kesti. Arap Baharı döneminde Müslüman
Kardeşler üzerinden Sünniler arası rekabetle İsrail’in önünü daha da açtı. Bahreyn, Mısır, Ürdün,
Fas, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye’de İsrail karşıtı Müslüman kardeşler
iktidarları görmek istemediği için İbrahim anlaşmalarını devreye soktu. Mısır’daki darbeye engel olamayan Türkiye, Katar’ın İsrail yanlısı Arap devletleri tarafından
yutulmasını engelledi. Libya’nın
Hafter eliyle İsrail’e peşkeş
çekilmesini önledi, Suriye’de terör
devletini durdurdu, Karabağ’daki
işgali bitirerek vatanlarına hasret umutsuz müslüman yığınlara bir nebze de
olsun umut aşıladı. Hamas, İsrail’e karşı
Filistin milliyetçi hareketini İslami bir kimliğe bürüyerek, Şii
yayılmacılığından çekinen Suudi Arabistan’ı da, sözde İslami söylemle iktidarını
meşrulaştıran İran’ı da Aksa
Tufanı operasyonuna zimmen de olsa destek vermeye zorluyor.
Aksa Tufanı’nın başında kanı diplomatik bir yolla
durdurmak isteyen Türkiye, İsrail’in vahşice saldırıları karşısında UCM dahil
bütün uluslararası kurumları harekete geçirmek için çabalamaya başladı. Suudi
Arabistan ise Hamas’ı barışçıl bir çözüme mani olduğu gerekçesiyle eleştirmeye
devam ediyor.
Türkiye’nin girişimleri soruncunda İsrail’in
Filistinlilere yönelik vahşetlerinin yanı sıra bölgeyi tehdit eden Nükleer
kapasitesi de artık mercek altına alınacak. 2008-2009. 2012. 2014 ve 2021’de sınırlı
saldırılarda Hamas’ı yenemeyen İsrail’in uçuk hedeflerine ulaşması durumunda
bundan sonraki hedefi ise Lübnan, Suriye, Irak, Mısır ve Ürdün olacaktır.
Filistinlileri Sina’ya göndererek emellerine ulaşmak isteyen İsrail’e karşı
ABD-Suud-BAE desteğiyle ayakta olan Sisi’nin cevap verip veremeyeceği meçhul.
İsrail 7 Ekim’den beri sadece Gazze’yi değil , Batı Şeria’daki Filistinlileri
Ürdün’e göndererek bölgeyi boşaltmak için her türlü insanlık dışı zulmü
yapıyor. Ukrayna savaşının başlamasından bugüne kadar bölgeye gelen 300 binin
üzerindeki yahudiye yer bulmak için Filistinlilerin topraklarını gasp etmenin
peşinde.
ABD de İsrail de sınırsız savaş ilan ederken Hamas
sonrası siyasi düzeni de hesaplamış durumdalar. Hamas’ın direnci, Mısır’ı da,
Ürdün’ü de, Lübnan, Suriye, Ürdün’ü de hatta hatta Suudi Arabistan ve Körfez
dahil Irak ve Türkiye sınırlarına da emperyalist tasalluttan kurtaracak. Bölgeye
yeni dengeler gelecek. Netanyahu’nun dediği gibi haritalar yeniden çizilecek
ama bu haritalar bölgenin daha fazla bölünmesini mi yoksa toparlanma sürecini
mi başlatacak. Bekleyeceğiz göreceğiz. Vesselam….