Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


​Sıradışılık sıradanlaşınca

Gündelik hayatta bilhassa gençler arasında gözlemlediğimiz şeylerden birisi de sıra dışı olmak. Sıradışı olmak, hem herkesten farklılaşma hem de toplumda bir insanın kendi altını çizmesi içerimlerine sahiptir. Bir bakıma insanlık tarihi boyunca gözlemlenen bir durumdur.

Fakat içinde yaşadığımız post/modern zamanların karakteristiğiyle bağlantılı içerikler de taşımaktadır. Sonuç cümlemizi hemen söylememiz gerekirse, sıra dışı olmak hemen herkesin aynı anda atak yaptığı bir faaliyete dönüşünce son kertede sıra dışılık sıradan bir faaliyete dönüşmektedir. Bir başka deyişle, herkesin sıra dışı olma isteği anında sıradanlaşmaktadır. Hatta sıra dışılığa konu olan fiiller açısından bakıldığında, bunların bile kalıplaştığını görebilmekteyiz.

Saçları tabii renklerin dışında kırmızı, mavi gibi renklere boyatmak, bedenin farklı bölgelerine; özellikle dışarıdan görülecek bölgelere dövme yaptırmak, ağız, dudak, kulak, burun vb. uzuvlara piercing ile donatmak, ayaklara hal hal takmak, özellikle yüz kısmında silüeti değiştirecek düzeyde ağır makyaj ve boya kullanmak, erkeklerde küpe, farklı sakal biçimleri denemek bunlar arasında sayılabilecek birkaç sıra dışılık faaliyeti.

Şimdi bunların farklı bileşenler etrafında çözümlemesini yapalım. Birincisi, dikkat edilirse bunların hepsi beden üzerinde yapılan müdahaleleri ifade etmektedir. Burada hem dualist bakış açısının izleri hem de sekülerleşmeyi takip edebilmekteyiz. Bilindiği üzere dualist bakış açısı kutsal-profane, mana-madde, beden, ruh gibi aslında bir bütünün birbirini tamamlayan ikili parçalarından her birini bağımsız ve birbirine indirgenemeyen çifte gerçeklikler olarak görmektedir. Dolayısıyla burada ruhtan bağımsızlaşmış bir “beden”i; bedene odaklanmayı görmekteyiz.

Modernleşmenin uğrak noktalarından birisi olan Rönesans, hümaniter bir bakış açısıyla bedeni öne çıkarmaya başlamıştı ki, bunun o dönemde en bariz örneği Michelangelo’nun Davut ve Musa heykelleridir. Halen içinde yoğun yaşadığımız bu dönemde ise “bedene odaklanma” genel bir tavır olarak kendisini göstermektedir. Dualist bir bakış açısının olduğu yerde ise, sekülerleşme de kaçınılmaz olarak görülmektedir. Dikkat edilirse yapılan aktivitelerin temel gönder geleri beden üzerinden dünyayadır.

İkincisi, modernliğin insanı merkeze almasının ardından postmodernlik meseleyi daha da derinleştirerek öznelliği yükseltmiştir. Öznellik bir bakıma herkesin kendi “ben”ini merkeze alarak dünyayı kurmaya çalışmaktadır. Fakat öte yandan “doğru”luk ve “bilme”nin sınırları süjenin sınırlarına çekildiği için herkes aynı anda doğru ve yanlıştır. Bu durum özneler arasındaki ilişkinin bir yan yanalık olarak kurulmasını kılmaktadır. Tam da bu noktada bir sayıya dönüşen ya da herkes arasında birisi olan kişi diğerleriyle yan yana ve onlarla benzerdir.

Kişi en fazla böyle bir ortamda sıradan olduğunu hissetmektedir. Bu sıradanlıktan kurtulmak için insan çeşitli sıra dışı işler yapmaya başlar. Fakat dünyevi bir zihniyetle olaylara bakıldığında, sıra dışılık toplumda zaten az yapılan ilim öğrenmek, iyi bir düşünce insanı olmak vb. üzerinden değil daha çok “beden”e odaklanılarak gerçekleştirilmektedir. Böyle bir durumda, zaten toplumda moda olarak uygulananlar bir kültür oluşturduğu için aslında herkesin yaptıkları sıra dışılık olarak sunulmaktadır.

Bir diğer nokta da kişiye bir bütün olarak baktığımızda, seküler göndergelerin artış gösterdiğini anlayabiliriz. Yalnız ortada bir bütünlük olup olmadığı küçük bir sorun olarak hemen dikkati çeker. O zaman kolajları saymak zorundasınız.