Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2465.73
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Şubat 2017

Sistem Değişikliği Neden Gerekli?

Türkiye referanduma doğru koşmaya devam ediyor. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine dair yapılacak olan referandumun sonucu ne olacak, sandıktan hayır mı çıkar, MHP'li seçmenin yüzde kaçı değişime evet diyecek gibi sorular gündemin nabzını tutuyor. Her gün yeni anketler açıklanıyor ve her gazete almış olduğu pozisyona uygun olarak belli sonuçları ön plana çıkarıyor. Ancak tartışmalar, toplumun sosyolojisine pek uygun düşmüyor gibiu2026

Öncelikle evet veya hayır kararını desteklemekten öte toplumun sosyolojisine ve her iki kararın getirecek olduğu yeni siyasal durumu analiz etmeye ihtiyacımız var. Türkiye'nin Başkanlık sistemine olan ilgisi oldukça eski aslında. Süleyman Demirel, Turgut Özal, Alparslan Türkeş ve hatta Deniz Baykal bile zamanında Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesi gerektiğini ifade ettiler. Ancak ne hikmetse bir türlü sonuç alınamadı ve Türkiye başkanlık sistemine geçemedi. Hani Demirel'in meşhur bir sözü vardır ya; "Türkiye yönetilemez, ancak idare edilebilir" diye. Aslında bu söz, neden bu ülkenin sistem değişikliği yapması gerektiğini ortaya seriyor. Yönetilebilir ve güçlü Türkiye'nin yolu, sistem değişikliğinden geçiyor çünkü.

"Türkiye yönetilemez, ancak idare edilebilir"

Aslında sistem değişikliği tartışmasının odağında cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsı bulunuyor. Muhalefet her ne kadar tartışmanın merkezinde Erdoğan yok dese de kazın ayağı pek öyle değil. Zurnanın zırt dediği yer burasıu2026 Erdoğan'ın Başkan olacak olması muhalefette akıl tutulması yaratıyor. Ve muhalefet, rasyonel ve politik düşünme özelliğini kaybediyor. Tam bir Stockholm sendromu aslındau2026

Bilirsiniz bu hastalık ismini, 1973 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de yaşanan bir olaydan almıştır. Banka soyguncusu tarafından altı gün boyunca rehin tutulan banka görevlisi bir kadın, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek kendisini rehin alan banka soyguncusunun hapisten çıkmasını bekler, sonunda da onunla evlenir. Yani tecavüzcüsüne aşık olma durumuu2026 Bu sendrom, Erdoğan karşıtlarının acınası halini ifşa etmiyor mu sizce?

Muhalefet, Stockholm Sendromu Yaşıyor

Gelelim Evet/Hayır tartışmasınau2026 Ben de bir anket sonucunu paylaşayım; A&G'nin Başkanı Adil Gür, yapmış olduğu çalışmanın sonuçlarını medya ile paylaştı. "MHP seçmeninin 4'te 3'ünün 'hayır' oyu vereceğine dair yapılan spekülasyonlar gerçeği yansıtmıyor" diyen Gür, "MHP seçmeninin diğer üçte biri ise henüz 'kararsız' dedi. Bunun yanı sıra, "Seçmenin yüzde 81-82'lik bölümü sandığa mutlaka gideceğini" belirten Gür'e göre, toplum bu değişime evet diyecek... "Bizim araştırmamızda" diyor Gür, "MHP seçmeninin üçte biri kesin olarak 'evet' diyecek."

MHP, Bahçeli'nin Yanında olacak

Bunun yanı sıra, Doğu ve Güneydoğu seçmeninden gelecek olan oy da sonuç tablosunu oldukça etkileyecek. HDP'nin bölgede etkisini kaybetmeye başlaması, siyaseti silaha tahvil etmeye çalışması, politikanın müzakereci doğasından uzaklaşması siyasi denklemin yeniden kurulmasına neden olacak gibiu2026

Gür'e göre, şu anda 'Evet' yüzde 54 seviyesinde. Bunun nedeni, toplumun Erdoğan'a olan güveni ve desteğidir. "'Evet' oyu vereceklerin önemli bir bölümü, bunun sebebini 'Erdoğan'a duyduğumuz güven' olarak, 'Hayır' oyu verecekler ise 'Erdoğan karşıtlığı' ile açıklıyormuş.

Tüm bu açıklamalar gösteriyor ki, muhalefet bir an evvel Erdoğan nefretini bir kenara bıraksın. Gerçekçi, rasyonel ve tutarlı bir strateji geliştirsin.