Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.60
Gram Altın
2429.72
BIST 100
9998.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Ağustos 2023

Siyasette, askeriyede ve muhalefette ne değişti

Değişim, hayatın vazgeçilmezi. Ama bu değişim CHP’deki genel başkan yahut yönetim değişikliği değil tabii ki… Türk siyasetinde, başarılı olamayanın koltuğunu bırakma alışkanlığı yok. Başarısız olanın koltuğu bırakma alışkanlık Avrupa’da yerleşmiş ama Türkiye’de genel başkanların ömür boyu görevde kalma hırsı var. Sadece siyasi partilerde değil, dernekler, vakıflar ve tüm sivil toplum kuruluşlarında böyle…

Recep Tayyip Erdoğan, yakın geçmişte bu alışkanlığı kırmak istedi. Ama o konu da Ahmet Davutoğlu’nun doymak bilmez hırsına takıldı. Ekip çalışmasına yönelmek yerine kendisine altın tepside sunulan Ak Parti Genel Başkanlığı’nı babasın mülkü zannedince kaybeden Türk siyaseti oldu. İktidar partisinde yaşanacak ve örnek olacak bir değişim akamete uğradı.

Türkiye’de genel başkanların demokratik yöntemlerle değişmediğini en iyi Amerikalılar anlamış ki, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı değiştirmek için bel altından vurdular. Şimdi de Kemal Bey’i değiştirmek için ne tür bir hazırlık içindeler bilemiyorum.

***

Son yıllarda en büyük değişim, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden yaşandı. Çok eskiden değil, 20 yıl öncesine kadar devleti Türk Silahlı Kuvvetleri’nin generalleri yönetirdi. Onlar kendilerini devletin asıl sahibi olarak görürlerdi. Yüksek Askeri Şura’da Genelkurmay Başkanı ile Başbakan aynı hizada oturur, askerlerin hazırladığı dosyalar sivil otoriteye dikte edilirdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kimin terfi edeceğine halkın seçtiği yöneticiler değil, generaller karar verirdi. Böylece askerler sivil idare üzerindeki hegemonyasını sürdürürdü. FETÖ bunu anladığı için çekirdekten yetiştirdiği elemanlarını çalıntı sorularla TSK’ya yerleşip komuta kademesini ele geçirmeyi hedeflemiş, subay kadrosunun önemli bir kısmını da kontrolüne almıştı.

Geçmişte generaller, dış düşmanla değil, kendilerine düşman olarak belirledikleri ülke insanı ile uğraşırdı. “Laiklik” ilkesini bayraklaştırıp, “dindar” insanları düşman olarak görürler, devletin tüm imkânlarını o doğrultuda kullanırlardı. Geldiğimiz noktada değişimi anlatmaya gerek yok, TSK’nın sivil otoritenin kontrolünde hareketini televizyonlardan izliyorsunuz.

***

Peki, muhalefetin dört yıldır yönettiği büyükşehir belediyelerinde ne değişti? Örneği İstanbul’dan vereyim. Komşumuz biraz sıkıntıya girmişti, beş aydır su parası ödemediğini acı acı çalan kapı zillerinden öğrendik. İSKİ’den bir görevli suyu kesmeye gelmişti. Ama elindeki kesmek kâğıdı ile su saatini sökeceğim diye tutturdu.

Görevliye kapatma borcu ödeyelim ricasıişe yaramadı. Muhtemelen gelen görevli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne HDP kontenjanından alınmıştı. Üslubu kaba, sert ve yakışıksızdı. İSKİ’nin merkezine ulaşıp konuyu yetkililere ilettik. Vatandaşa karşı böyle bir üslup kullanılmasının yanlışlığını anlattık, yöneticiler anlayışla karşılayıp not aldı. Belediyelerdeki değişim nezaket yerine kabalık, hizmet yerine zorbalık şeklinde işliyor maalesef.

Türk Silahlı Kuvvetleri, gittikçe artan maaşlı personeli, modern tankı, toplu, mermisi ve insansız hava araçları ile şimdi düşmana karşı daha caydırıcı. Kendi insanını laik, alevi veya dindar diye boğazlamak yerine ileri teknolojiyi de kullanarak sivil idarenin emrinde vatan savunması için çalışıyor. Ülkemizin eksiği,koltuğa yapışıp kalan başkanların bırakmayı öğrenmesi. İktidarın acilen yapması gereken ise, gelir dağılımındaki adaletsizliğe neşter ve emeklilerin durumunun iyileştirilmesi olmalı.