Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Haziran 2015

Siyasette kıştan kalma bir gün

"Bir oy bir ülke kurtarır mı?" diye yazmıştık son yazımızda seçimden önce. Etraflıca da anlatmıştık, bir oyun nasıl bir ülkenin gidişatını değiştireceğini. Bir seçimi daha geride bıraktık iyisiyle, kötüsüyle. Bütün hengameleriyle yaşanmış bir seçimin akıbetinde erkenden pişmanlıklar başladı verilen oylar ardından. Bin nasihat değil de bir musibet gerekirmiş demek ki uyanmak için. Kader gelince göz kör olur derler ya. Her oluşta Allah'ın iradesinin olduğunu bilmek gerekir. Mevla'nın Halik sıfatıyla dahil olmadığı hiçbir iş yoktur.

Cihan tezatlar üzerine kuruludur. İyi ile kötü, az ile çok, hak ile batıl, genç ile ihtiyar gibi. Bütün bu tezatlar da deveran halindedir dünyada. Kemalden zevale ve zevalden kemale doğru bir dönüşüm vardır her şeyde. Hiç biri daimi değildir. Ebedi kemal veya ebedi zeval yoktur dünyada.

Bu cümleden olarak Türkiye'de bir değişimin yaşandığı aşikardır. 1950 lerde ameliyat edilen ülke, o ameliyat narkozunun etkisindedir hala. Ülke üzerinde oynanan oyunlar devam etmektedir. Türkiye ile birlikte dünya Müslümanlarına umut ışığı olan bir dönem yaşandı bu ülkede. Türkiye son dönemde itibarını geri almaya yönelmişti ki bu birçok ülkenin kabusu olmaya başladı. Hele hele Avrupa bundan iyice rahatsız oldu. Kendi silahını yapıyor, Avrupa'ya muhtaç olmadan kendi savunmasını kuruyordu. Kendine yetmeye ve dışarıya açılmaya başlayan bir ülke istenmiyordu dünya ülkeleri tarafından. "One minute" ile başlayan sürecin durdurulması gerekiyordu. Maddi ve manevi kalkınma içindeki Türkiye'nin nüfusu da artıyordu. Herkes ayrı hesaplar peşindeydi Türkiye üzerinden. Salim bir akıl ile düşünmek gerekir bütün bunları etraflıca.

"Ey batılılar. Japonya'nın kalkınmasına göz yumdunuz, şimdi ise sizleri çok çok geride bıraktılar. Türkiye'de olup bitenlere lakayıtsınız. Sanayi kuruluyor, Osmanlı yeniden ihya edilmeye çalışılıyor. Bu millet ayağa kalkarsa bir daha önlerini alamazsınız." diye uyaran ne idüğü belli olmayan gazeteci bozuntusunun uyarıları ve "7 Haziran seçim sonuçlarına en çok ben sevindim." diyen bebek katili Netanyahu'nun sevinci bizlere bir şeyler anlatmıyor mu?. 7 Haziran seçim günü nükleer silah denemesi yapan insanlık düşmanı İsrail'in yapmak istediği neydi acaba? Bir gözdağı mıydı yoksa masumane bir çalışma mı? Düşmanımın sevinmesine sebep olanlar ne ile seviniyorlar merak ediyorum.

Uzun yaşayıp dost sahibi olmamak mahrumiyettir. Bu mahrumiyetten daha fazlası ise bu sürede düşman sahibi olmamaktır. Bizim de düşmanlarımız oluştu tarih boyunca. Çünkü Hak ile batılın savaşı hep devam etti yeryüzünde. Bu davaların savunucuları da dost ve düşman sahibi oldular doğal olarak. Bizim de düşman sahibi olmamız yolumuzun doğru olduğundandır. Filistin'de, Kosova'da, Sudan'da ve dünyanın birçok mazlum coğrafyalarında bu ülke ve iktidarı için dua ediliyor ise, bizden Hak adına beklentileri olduğu içindir. Bizimle birlikte kimlik kazandıkları içindir. Bize gelecek nesilleri adına güvendikleri içindir.

Din karşıtlığı ile siyaset yapan CHP, ırkçılık üzerinden prim kazanan MHP ve Ermeni taraftarlığı ile yükselişe geçen HDP'nin güttüğü siyaset gereği bir araya gelmeleri muhal olsa da, AK PARTİ'ye karşı olmada kritik zamanlarda birlik olduklarından bahisle her an aynı yapı içerisinde olmaları beklenebilir. Hizmet ve üretim noktasında kısır olan bu zihniyetlerin, kasası dolu ve dev yatırımlara imza atmış bir ülkede koalisyon da olsa hükümetin içinde yer almak ve bu kaynakları kullanarak gelecekte siyasi çalışmalarına zemin hazırlamak en kaçınılmaz arzuları olacaktır. En çok zararlıdan en az zararlıya doğru sıralama yaparsak CHP+MHP+HDP bu ülke için süresi kısa da olsa yıkım olur. AKPARTİ+CHP ise orta derecede zararlı ama biraz daha uzun soluklu devam eder. En az zararla ve daha uzun süreli olacak olan tabanlarının da birbirilerine daha yakın olduğu AKPARTİ+ MHP koalisyonudur. Yine de hiç birisi bu ülke ve halkı için faydalı olamayacaktır. Mevla'm bu ülke ve bu millet için hayırlısı ne ise onu nasip etsin.

Adnan Menderes'ten Recep Tayyip Erdoğan'a ve İsmet İnönü'den Kemal Kılıçdaroğlu'na, bir düşüş ve yükseliş yaşanıyor Türkiye'de. Zulmün zirvesini yaşamıştı bu ülke tek partili İnönü döneminde. Hem manevi ve hem de maddi sıkıntılar iyice bunaltmıştı milletimizi. Tabi ki bu zulüm ebedi olamazdı. Hak lehine bir dönüşüm başladı o dönemden bu döneme ama zirveye çıkamadı. 7 Haziran seçimleri ne anlam taşıyordu bu noktada acaba. Mademki iyilik ve kötülük deveran halindeydi dünyada, kemale ermeden zevali olmamalıydı iyiliğin. İnsanları olgunlaştıran biraz da musibetlerdir. Bu cenahtan bakıldığında kısa ve geçici musibetler daha büyüklerini bertaraf etmek içindir düşüncesiyle, siyaseten yıkım gibi gözüken bu durumu aslında yıkım değil, yeni zaferler için bir uyarı niteliğinde düşünmeliyiz. Hatanın cezası çabuk geldi ve erken kalkacak ümidiyle bu seçim sonuçlarının kıştan yaza geçerken yaşanan kıştan kalma günler olarak değerlendirmeliyiz ve akıbetin yaz olduğunu unutmamalıyız. Duamız odur ki bu kıştan kalma günlerin mahsullerimize fazla zarar vermeden atlatılmasıdır. Yeni günler ve seçimler yükselen dava taraftarları lehine olacaktır. Yolumuz hayırlı olsun ve hayırla dolsun.

Kamil Çakır