Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2440.00
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Ağustos 2015

SİYASETTE MHP ÇIKMAZI

1 Kasım seçimleriyle ülke yeniden yoğun bir siyasi atmosferin etkisi altına girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Davutoğlu'na anayasanın gereği olarak seçim hükümeti kurma görevi vermesi, bu süreçte önemli bir adımı oluşturmaktadır. Seçim hükümetinde yer almayı reddeden MHP ve CHP'ye karşı, HDP hükümette iki bakan ile temsil edilmektedir. MHP'den Tuğrul Türkeş, kendisine gelen bakanlık teklifini kabul ederken, HDP bileşenlerinden olan EMEP'in kurucu genel başkanı ve iki dönemdir HDP'den milletvekilliği yapan Levent Tüzel, hükümette yer almayı reddetti.

MHP'nin seçim hükümetinde yer almayacağını reddetmesine rağmen, Tuğrul Türkeş'in hükümette başbakan yardımcısı olarak yer alması büyük tartışma ve polemiklere neden oldu. MHP Kanadında, Tuğrul Türkeş üzerinde büyük bir mahalle baskısı oluşturularak seçim hükümetinde yer almasının Türkeş soyadına ve Türk milliyetçiliğine ihanet olduğu dile getirildi. Tuğrul Türkeş'in artık Türkeş soyadını taşıyamayacağı ve sadece Tuğrul olarak anılması gerektiği ifade edildi.

MHP, Alparslan Türkeş'in kurduğu ve liderliğini yaptığı milliyetçi bir oluşumdur. Kırklı yıllardan itibaren Türkeş adı, ülke siyasetinde gündemde olmaya başlamıştır. 1944 Yılındaki Türkçülük davasında tutuklananlar arasında bulunan Türkeş, 27 Mayıs askeri isyanında darbe bildirisini radyodan okuyan kişi olarak hatırlardadır. Cuntacı ve siyasetçi kişiliğini kendisinde birleştiren Türkeş, CKMP-MÇP-MHP çizgisinde siyasi milliyetçiliğin liderliğini yapmıştır. Türkeş için kullanılan Başbuğ unvanı, Türkeş'in MHP çizgisi içindeki ebedi şef ve lider konumunun sembolik ifadesidir.

MHP'nin Tuğrul Türkeş'in hükümette yer almasına gösterdiği orantısız tepki, MHP içinde Türkeş adının bir sorun olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.MHP, Türkeş sonrası dönemde Türkeş'in bıraktığı mirası yemeye devam etmiştir. Türkeş'in ölümünden sonra Devlet Bahçeli, MHP'nin başına gelmesine rağmen, MHP'yi demokratik çizgide dönüştürememiş, başka bir ifade ile yeni bir MHP inşa edememiştir. Bahçeli liderliğindeki MHP, Tuğrul Türkeş vesilesiyle partiden Türkeş adını silmeye kararlıdır. Tuğrul Türkeş, hükümette görev aldığı gerekçesiyle kendisi hakkında partiden ihraç mekanizması devreye sokulmuş bulunmaktadır.

MHP, ülkemizde seksen öncesi dönemde yaşanan sağ-sol çatışmasının aktif tarafı durumundaydı. Soğuk savaş yıllarında ülkeyi Komünizme karşı korumak adına MHP'nin ana unsuru olan ülkücüler, sol görüşlü gençlerle çatışmış ve bunun sonucunda ülkemiz binlerce genç insanını kaybetmiştir. Soğuk savaş sonrası dönemde sol-sağ çatışmasının gereksizleşmesi karşısında MHP, Türk-Kürt çatışması temelinde kendisini konumlandırmıştır. Seksen beş yılından günümüze kadar süren PKK ve devlet arasındaki savaş ve çatışma durumu, MHP'nin kan ve şiddet üzerinden toplumsal tepkinin önemli bir bölümünü kendisine çekmesine neden olmuştur. Askere uğurlama törenleri ve şehit cenazeleri, MHP'nin kendisini toplumsallaştırmak için faaliyet gösterdiği olgular olmuştur.

7 Haziran seçimlerinden sonra çatışmalı dönemin yeniden başlaması üzerine MHP, yaşanan çatışmaların faturasını tamamen Ak Parti'ye kesmeye başlamış ve oluşacak tepkinin kendisine 1 Kasım seçimlerinde oy olarak döneceğini hesaplamaktadır. MHP'nin 7 Hazirandan beri hiçbir şekilde Ak Parti'yle veya CHP'yle işbirliği yapmamasının arkasında, çatışmalı ortamın kendisine büyük bir siyasi rant alanı oluşturduğu ve bu ortamda oylarında bir patlama olacağı beklentisi vardır. Çatışmalı ortamın oluşturduğu toplumsal tepkinin milliyetçi öfkeye ve oya dönüşme stratejisi, MHP'nin söylemini ve siyasetini, kısacası her şeyini oluşturmaktadır.

MHP, tahayyül ettiği milliyetçi öfkenin oya dönüşmesi için kendisini vatansever ve milliyetperver, Kürt sorununun barışçıl yoldan çözümü için çaba gösterenleri hainlikle, hırsızlıkla, şerefsizlikle ve işbirlikçilikle suçlamaktadır. MHP, 1 Kasıma kadar olan seçim döneminde Ak Parti'yi çözüm süreci üzerinden vurmaya çalışacak ve çözüm sürecinden dolayı Ak Parti'yi PKK-HDP ile işbirliği yapmak ve ülkeyi bölmekle suçlayacaktır. Anayasal zorunluluk gereği kurulan seçim hükümetinde iki HDP'li bakanın yer almasını MHP, topluma Ak Parti-HDP koalisyonu olarak sunmak için her türlü propagandayı yapmaktadır. Devlet Bahçeli'nin "AKP-PKK gayri meşru birlikteliği hükümet nikahı ile ilan edildi" ifadesi MHP'nin yapmış olduğu siyasal propagandanın ve manipülasyonun en net ifadesidir.

MHP, milliyetçiliği tekeline alarak ülke siyasetinin önemli bir alanını işgal etmeyi başarmıştır. Toplumsal ötekileştirme, kamplaşma ve çatışma üzerinden var olmak ve güçlenmek, MHP'yi ülke siyasetine kalite ve derinlik kazandıran bir siyasal yapı haline getirmemektedir. 7 Haziran sonrası yapılan koalisyon tartışmalarına baktığımızda MHP'nin reddedici, dışlayıcı, ötekileştirici ve çatışmacı tavır ve tutumuyla milliyetçilik üzerinden Ak Parti başta olmak üzere bütün siyasal hayatı vesayetine almaya çalıştığı görülmüştür. MHP, siyaseti kendisine benzeterek siyasal ve toplumsal hayatta bir vesayet kurumu olmaya, içeride de olsa, dışarıda da olsa fikirlerinin ve kadrolarının iktidarda olmasını sağlama politikasını uygulamaya çalışmaktadır.

Nasyonalizm, bilgeliği ve aklı ortadan kaldırarak var olan çocuksu bir patolojidir. Toplumsal sağduyuyu ve bilgeliği milliyetçi bir öfkeye dönüştürmeye çalışan MHP, ülkenin büyük sorunlarına dair hiçbir ciddi yaklaşım ortaya koyamamaktadır. MHP'nin Kürt sorunu konusunda da çatışmaların devam etmesi ve yoğunlaşmasını istemekten öte hiçbir yaklaşımı yoktur. MHP'nin bilgelikten ve sağduyudan uzak toplumsal çatışmayı besleyen söylemleri, 1 Kasım seçimleri öncesinde siyasette ve toplumda derin açmazlar ve tahribatlar oluşturmaktadır. Allah, Türk'ü ve Türkiye'yi MHP milliyetçiliğinden korusun!