Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Aralık 2023

SOKAK ÇOCUKLARIYDI!

Bu soğuk havalarda kiminin ayağında giyecek sıcacık bir botu, kiminin de üstüne giyecek bir montu yoktu!

Hava buz gibiydi o akşam, yağmur da yağıyordu ince ince, saçları ıslanmış, yanakları kıpkırmızı olmuştu, evet sokak çocuklarından bahsediyorum.

Belki de marka ayakkabılar alıp şımarttığımız çocuklarımız bile onların yaşadığı, o anki mutluluğu yaşayamıyorlardı, yaşadıkları tüm imkansızlıklara, olumsuzluklara rağmen, yüzlerindeki tebessüm hiç eksilmemişti...

Neşe içinde bir o yana, bir bu yana koşup oynuyorlardı, şen şakrak, cıvıl cıvıl halleriyle onları görünce hayran olmamak mümkün değildi!

Hayatlarında yaşadıkları onca olumsuzluğa rağmen, olumlu düşler kurabiliyorlardı...

Güzel arkadaşlıklar edinmişlerdi, bir lokma ekmek parası içindi tüm çabaları, yanında yiyecek katıkları yoktu ama, o buldukları bir parça ekmeği bölüşmeye yetecek kadar kocaman yürekleri vardı!

Kış, yaz demeden sokaklarda geçen hayatları vardı, onlar da bu şekilde doğmayı, bu şekilde yaşamayı ya da bu şekilde yaşam süren ailelerin çocukları olmayı istememişlerdi. Ama kaderde o şekilde bir hayat yaşamak nasip edildiği için onlarda bu hayatın tadını çıkarabilen çocuklardı...

En çok onların hakkıydı, tertemiz önlükleri içerisinde, pırıl pırıl saçlarını iki yana ören annesi olsun, sıcacık botlar giyip, montlarına sarılıp, akşam eve gidince onlara şımartan bir ailelerinin olsun.

Ara ara haylazlıklar yapıp, pamuk şekeri istiyorum diye ayağını yere vurarak, sevildiğinin farkında olup, şımartılmayı hak etmiyor muydu onlarda?

Her istediğinin yapılmasını, evin baş köşesinde bir yerinin olmasını, eve geç gelince onun için telaşlanan bir ailesinin olmasını hangi çocuk istemezdi ki?

Çoğu zaman önüne bir tas çorbayı bile bulamıyordu onlar. Kim bilir başlarını yastık bulup koyabildikleri yerlerde ne güzel hülyalara dalıp o kısacık anı yaşarken rüya bile olsa yüzlerinde ki tebessüm onlara birer teselliydi belli ki!

Anneli, babalı, kardeşli, bacılı olsalar bile sokak çocuklarıydı onların adı. Masumdu bakışları, kirlenmemiş hayalleri, saf ve temiz duyguları vardı!

Böyle bir hayatı kim tercih ederdi ki? Hiç biri ailesini kendisi seçemiyordu. Kime ne yazıldı ise işte o kaderi yaşamaya devam ediyordu ölene dek.

Onlar ellerine geçen küçücük bir çöp parçası ile oynamayı bilen çocuklardı. Çünkü şımartılmamıştı yediği önünde yemediği arkasında değildi, çalışmak, kendi ayakları üzerinde durmak, evine bir parça olsa da ekmek götürmek ya da kendi karnını doyurmak zorundaydı onlar!

Ben deyim beş, siz deyin yedi, çok kardeşlerdi onlar, sayısını, hatta isimlerini dahi unutmuştu anne babaları, bu çocuklar bizim çocuklarımızdı, kimisi doktor, kimisi hakim, kimisi avukat ve kimisi de mühendis olacaktı.

Yaşanan tüm bu zor şartlara rağmen yine de sağlıklarında herhangi bir problem yoktu. Rüzgar esse hastalanan çocuklar değildi onlar. Koruma altındalardı...

Bazen bir kibrit çöpü, bazen sokaktaki bir taş, bazen kırık bir oyuncaktı oynadıkları...

Gecemizi gündüzümüze katarak, bir dediklerini iki etmeyerek büyüttüğümüz çocuklarımızın kalbinde onların yaşadığı mutluluk, gözlerinde onların hayat enerjisi ve onların umut ışığından kırıntılar bıraktık mı acaba? Saygıyla!