Dolar (USD)
32.19
Euro (EUR)
34.95
Gram Altın
2511.07
BIST 100
10904.51
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Ekim 2020

Sokakları okul yapmak…

Öğrenmeyi sadece okula aitmiş gibi bir algıyla hareket etmek son derece yanlış. Eğitimi sadece okula endekslemek büyük bir mantıksal hata. Her şeyden öte, şu konuda hemfikir olmamız gerekiyor; her bir bireyin parmak izinin farklılığı, simasının farklılığı kadar eğitimde öğrenme yöntemleri, öğretimde eğitme yöntemleri var. Bugüne kadar; okul, sosyal çevre, akran grubu, teknoloji/dijitalleşme, veli, öğretmen gibi onlarca yol yöntem, etkili kaynak keşfedebilmişiz. Bireysel farklılıkları göz önünde bulundurunca parmak izlerindeki farklılık kadar öğretebileceğimiz, eğitebileceğimiz yol yöntem olmalı. Birlikte yenilerini neden keşfetmiyoruz? En keşif yapabileceğimiz alan olarak sokak olduğunu düşünüyorum.

Daha önceki yazılarımda da değindim; okulu sokak yapan anlayışa karşı sokağı okul yapmalıyız. Okula, eğitim öğretim dışında dışarıdan dahil olan unsurları yok etmeliyiz. Yok edemiyorsak bile minimize etmeliyiz ki eğitimin efektifliği artsın. Sokakta da keza öyle yapmalıyız. Oradaki oyun alanlarını, iletişim dillerini, yapısal sorunları, manevi atmosferini yeniden öyle bir inşa etmeliyiz ki akran eğitimi, sosyal öğrenme, manevi ruhu daha güçlü, daha etkileyici ve daha kalıcı hale gelsin. Hatta bunun daha da ötesinde ahlaki öğretilere dayansın.

Toplumun günden güne yozlaştığı, milli ve manevi duygularının zayıfladığı, büyüklere saygının sokak kültürüyle yok olmaya doğru gittiği, giyim kuşamın ve yeni insan modelinin sokak kültürüyle kendi öz değerlerimizden uzaklaşarak şekillendiği yüzlerce soruna çözüm; sokağın okul yapılmasından geçiyor. Yani sokağa, eğitim dilini hakim kılarsak, eğitime dair jargonları, temaları sokak kültürüne yerleştirebilirsek yetişen yeni neslin okuldaki öğrenmeleri de kalıcı hale gelir, okul eğitimine olan ihtiyaç da veya okul eğitiminden beklenen olağan üstü çabalar da azalmış olur. Öğretmenlerin de okul idarelerinin de eğitim yöneticileri ve liderlerinin de yükü hafifler, tesiri artar.

Sokaktaki fiziksel yapılanmadan iletişim diline, manevi atmosferinden kültürüne dair her boyutuyla ahlaki temellerle, eğitim ruhuyla okullaştırabilirsek eleştirilerin hedefi haline gelen okulların da hem iş yükü hafifleyecek hem de kalitesi artacaktır.

12 Ekimde okullarda yüz yüze eğitim başlayacak diyoruz.
Öğrencilerin en çok yüz yüze oldukları, birbirlerine baktıkları; birbirlerinin yüzünden, huyundan, suyundan en çok etkilendikleri yerler sokaklar değil midir? Sokaklarda bireyler arası yüz yüze etkileşim daha fazla değil midir? Okullarda yüz yüze bakan öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci(akran etkiletişimi) yoluyla yapılan öğrenmeleri sokaklara genelleştiremez miyiz?

Mesela esnaftan alışveriş yapan bir çocuk o anda nezaketi, hesaplama yoluyla matematiği, alacağı üründen ötürü geçmişini/tarihi, yetiştirildiği veya üretildiği bölge itibariyle coğrafyayı, ahlakı, etiği, yasallığı, sevgiyi, saygıyı, iletişim dilini başta olmak üzere birçok temayı sokaktan öğrenmiş olmaz mı? Böylece bilgi kirliliğinin, ahlaki yozlaşmanın, dejenerasyonun olduğu bir sokak kültüründe “doğru öğrenme” sağlanmış olur.

Sokaktaki iletişim dili, yapısal kültürü değiştirilir ve eğitimden nasibi alarak yeniden şekillendirilirse velisiyle birlikte araba tamirciliğinin yapıldığı bir yerde bulunan çocuğa okuldaki birçok derse meslek dersine ait kavramlar, eylemler, temalar kazandırılabilir. Demem o ki sokağın ve hayatın her alanını eğitimle donatma gayreti içerisine girersek her alanda doğru öğrenmeyi sağlamış oluruz. Okulların yükü azalmış olur. Okullara güven artar. Okullardaki kalite artar. Başarı artar.

Toplumda belli bir karşılığı olan bazı kişiler mevzu sokaktaki taciz, hırsızlık, yozlaşma, kavga ve her türlü pisliğe gelince sessiz kalıyor; konu uzaktan eğitime ya da okulların açılmasına gelince burun kıvıran tavırlar takınıyorlar, bununla da yetinmeyip yüksek perdeden bu kurumları yıpratacak eleştirilerde de bulunuyorsa iyi niyetten söz edemeyiz. Bu kişiler unutmamalıdırlar ki yaşlandıklarında kıvrılan burunlarına, sarkan yüzlerine, yürüyemez hale gelen yaşlarına başlarına bakacak vicdanı temiz, ahlaki değerleri yüksek, nezaketi saygıyı önceleyen bir nesil kalmayabilir. Etraflarında kendilerine uzatılacak bir el bulamayabilirler. Yarını inşa edecek her ne kadar bugünün gençleridir desek de, unutulmamalıdır ki yarının tohumlarını atacak bugünün yetişkinleridir.

Tezimizi yineleyelim; sokağı okul yapan her türlü anlayışı destekliyor, okulu sokak yapan her türlü yaklaşımı reddediyoruz. Çabamız bu yönde olmalı...

 
TDV kurban