Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Mart 2015

Sorumsuz tedirginler ile sevinci sahte olanların hikayesi

İlginç gelişmelere tanıklık ediyoruz. Ak Parti cenahında yaşanan çalkantılar tabanında endişe, karşıtlarında büyük bir sevince neden oluyor. Kimisi çalkantıyı dindirme, perde gerisine çekme telaşında kimisi de çalkantıyı derinleştirme, alevlendirme arzusunda. Haklıyı, haksızı, olayın niçin'ini, nasıl'ını, olası sonuçlarını izah etmeye, gelişmelere istikamet çizmeye çalışan pekçok aktör sahnede. Yaşananların ilgi çekmesi, bazılarını sevindirmesi, bazılarını da tedirgin etmesi beklenen şeyler. Özellikle ülkenin son yıllarına damgasını vurmuş, söylemi ve eylemi ile hegemon bir konum edinmiş ve edinmeye devam etmesi muhtemel bir siyasi hareket içinde seyrediyorsa tartışma.

Evet, tartışma ziyadesiyle ilgi çekici ancak güncelliğin perdelediği art alan, hem ilgi çekici hem de çok yakıcı. Çünkü ister yandaş olup tedirginlik yaşayan olsun isterse de karşıt olup sevince gark olan olsun kendi yapıp ettiğinden bağımsız olarak dışındaki bir aktörün yaşadıkları üzerinden tepkiler veriyor. İnisiyatif almadan hayatlarının bozulacağını ya da kendilerine kapı aralandığını düşünüyorlar. Tam da altı çizilmesi gereken destekçilerin ve karşıtların bu edilgen pozisyon ittifakı, güncel çekişmelerin dışında yüzleşmemiz gereken yapısal problemimize göndermede bulunuyor. Ve şüphesiz mevcut ve muhtemel Ak Parti çalkantılarının zeminine de işaret ediyor. Türkiye'de son on yılı mevcut kılan bir hazır bulunuşluk durumu vardı. Toplumun büyük kısmı mevcudu aşmaya zihinsel, psikolojik ve siyasal olarak hem motive hem de mukni vaziyetteydi. Onun için kararlı bir mücadele verildi ve hatırı sayılır derecede mesafe alındı. Şimdi yeniden inşa etme, yeniden şekillendirme, yeniden nizam tesis etme zamanı ve kafalar ziyadesiyle karışık. O yüzden en küçük çalkantıda tedirgin olan veya sevinç naraları atan bir kitlemiz mevcut.

Önce tedirgin olan yandaşlardan başlayalım. Çünkü bu kesimin Ak Parti'yi nasıl motive ettikleri önemli. Ya da soruyu şöyle formüle edelim: Yandaşlar Ak Parti'ye hangi istikamet doğrultusunda basınç uyguluyorlar? Hangi politikalar doğrultusunda zorluyorlar? Hangi alanların iyileştirilmesini, düzeltilmesini, hal yoluna koyulmasını talep ediyorlar? Siyasetin gündelik akışının dışında hangi bağımsız gündemleri var? Bu gündemlerde canla başla hangi mevzular konuşulmakta? Vakıflardan, derneklerden, öğrenci evlerinden, üniversite kampüslerinden, akademik çevrelerden ve diğer sivil toplum örgütlerinin lokal mecralarından ana akıntıya süzülüp gelen hangi rafine tartışmalar var? Sivil unsurların uykuları kaçırtan hangi hassasiyetleri mevcut? Olmazsa olmazları neler? Toplumun devasa problemlerinden hangisi etrafında kümelenmiş yoğun bir zihinsel efor, enerji ve buna eşlik eden bir eylemlilik var? Kitaplarında, dergilerinde ne tartışılıyor, sohbetlerinde gündeme gelen şey ne? Siyaseti tayin eden, besleyen, yönlendiren ve derli toplu bir baskıya muhatap kılan hangi mekanizmaları faal? Meşrulaştıran, gerekçe bulan, sürekli onayan pozisyonun dışında ön açan, öncülük eden, ufuk çizen kim var, kimler var? Bu ülkenin on yıl sonrası, yüzyıl sonrası üzerine kafa patlatan kimler var? Mimarisini, sanatını, edebiyatını, ilim ve irfanını, eğitimini, kadınını, erkeğini, çoluğunu-çocuğunu dert edinen kimleri var? Uçan kuşu, havayı, toprağı dert edinen kim var? Bu ülkenin tarihini, kültürünü ve geleceğini düşünen, buna kafa yoran ve yarattığı sinerjiyle Ak Partiye yön tayin eden, motive eden, besleyen kim var?

Tam tersine bekliyorlar ki Ak Parti bunları yapsın. Siyaseti yapsın, yön ve istikamet çizsin, ufuk oluştursun. Ben oy vereyim o her şeyi yapsın. Türkiye'de tırnaklarıyla kazıya kazıya bir şeyler elde etmiş, bu ülke insanına dayanak olmuş, ufuk çizmiş, çabası, gayreti ve mücadelesiyle ana akım damarı beslemiş tüm lokal unsurlar, sorumluluklarından sıyrılıp soluğu devletin düzeneğine yerleşmeyi marifet zannediyorlar. Dün, kendi kıt imkanlarıyla verdikleri çetin mücadeleleri bugün devletin açtığı alanlardan kestirmeden yapmanın şehvetine kapılıyorlar. Siyasetin beslendiği, yol ve istikamet bulduğu kaynakları kendi elleriyle kurutuyorlar. Onu beslemezsen, yol vermezsen, istikamet çizmezsen veya böyle bir derdin yoksa devlete ancak payanda olursun. Arayışımız, arzumuz, beklentimiz, tasavvurumuz "fena-fid-devle"değildiki. Şikayet; devletin gölge etmesi, yabancılaşması, arıza çıkartmasıydı. Talep; devletin adalet, ahlak ve özgürlük temelleri üzerinden yükselmesiydi. Arzu, devletin bize açılması, bizden olana açılması, güç ve kudretini arkalayıp saltanat sürmek değildi. Dün devletin hırpalamasının yarattığı sancıları onda yok olarak gidermek olacak iş değil. Ak Parti'yi saran ve önümüzdeki süreçte sarması muhtemel patinaj durumunun temel nedeni budur. Rehavete düşmüş, devlet olmanın şehvetine kapılmış ve kendisini kaybetmiş kesimlerin sorumsuzluğunun payı en önceliklidir.

Gelelim Ak Parti'nin ayağına diken batınca sevinçten dört köşe olan karşıtların haline. Hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey dillendirmeden kendi haklılığını, doğrulanmasını karşıtının yanlışlığından devşirmeye kalkan zavallılığa. İktidarı baskılaması, yönlendirmesi, daha üst bir eşik için sorguya çekmesi gerekenlerin haline. Tüm imkanlarınla elini kolunu bağlamaya çalışacaksın, hareket etmesine imkan vermeyeceksin. En aşağılık darbelerden manipülasyonlara değin olmadık işlere bulaşacaksın. Bugün sıkıntısını çektiğimiz başkanlık tartışmasına, 2007'nin koşullarında bir adım sonrasını hesap etmeyen gayrı meşru siyasetinle neden olacaksın. Yakasından paçasından tutup geri çekeceksin, yavaşlatacaksın. Bugünümüze, yarınımıza dair bir kelam etmeden sürekli eleştireceksin, yargılayacaksın. Sonra da birbirlerine düştüler diye sevineceksin. Onlar yanlış yaptılar diye sana ekmek çıkacağını zannedeceksin. Ne acınası bir durum! Ne mide bulandırıcı bir hal! Baskı yok, ileri sürüklemek yok. Mücadele ettiğin hareket, Türkiye'nin kronik sorunlarını çözme adına "kefenimi giydim" diyecek, "siyasi hayatıma mal olsa da geri adım atmayacağım" diyecek. Sen sanki "firdevs cenneti"nde yaşıyormuşuz, sanki dirlik ve düzenlik içinde yaşıyormuşuz gibi "değiştirmem de değiştirmem" diyeceksin. Bu halinle Ak Parti'nin çatlaklarında iktidarı daha çok ararsın.

Erdoğan ve Hükümet içindeki tartışma sadece bunlarla alakalı değil elbette. Ancak orayı merak etmek kadar yaptıklarımızın, yapmadıklarımızın ve yapma düzeyimizin ne olduğunu düşünmek daha makul görünüyor. Ötekinin yanlışı, yanlış yapması ancak benim doğru bir noktada olmamla anlam bulabilir. Aksi taktirde kendisi bir şey olmayan yandaşın tedirginliği sürekli olmaya, karşıtın da sevinci sahte olmaya mahkumdur. Bu kadar basit.

[email protected]