Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.64
Gram Altın
2395.85
BIST 100
10155.36
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Ekim 2020

Sözümün hükmü ancak kendimedir...

Niteliği niceliğe kurban ettim. Aynayı kendi içime tutup içimdeki sırrı görebilmenin gerçekliğini yaşamam lazım. Biraz öz eleştiri kimseyi incitmez. Hatta kendimi bile...

Önceden sahibi olmadığım her ne varsa onun üzerine karar verip onu bol keseden dağıtmak ve sahip olanlar için ahkâm kesmek çok kolaydı. Bu hayatta her şey zaten dile kolaydır. İnsan sahip olmadıklarının cesurudur.

"İşçisin sen işçi kal" varoşluğuyla büyümüş olmanın verdiği yoksulluğun rahatlığıyla edebiyatı paramparça edip geleceğe dair düşlerimi Robin Hood efsaneleriyle süsledim. Gün geldi, devran döndü, hani derler ya şartlar olgunlaştı ve keser benim elime geçti. Her vurduğumda kendi tarafıma yontmaya başladım. Kendimden yonttuğumun farkına varamadan. Azıcık sana, hepsi bana mukabilinden bir hesabın içinde buldum kendimi. Yoklukta varlığın huzuruna erişirken varlıkta yok olmaya başladım. Bu eleştirimin çoğu kendime, azı da okuyucuya olsun.

İmkânsızlıkların en büyük imkâna kapı araladığını psikolojideki denge-dengesizlik-denge teoreminden sonra daha iyi anlıyor insan. İnsan hayatının bir dönemine kadar öyle ya da böyle bir denge dâhilinde yaşarken o ana kadar hiç sahip olmadığı şartlar gelip kendisini bulduğunda bir dönemlik dengesizliğe düşüyor. Zamanla bu dengesiz durumdan yeni bir dengeye doğru evriliyor ve evrilmeden sonra yeni bir dengenin düzeninde hayatını idame ettiriyor. Birçoğumuz da dengesizlikten doğan bu yeni dengeye uyum sağlayamadığı için denge diye gördüğü şeyin kendisinde eğreti durmasına engel olamıyor.

Büyük işler yapacak olmanın huzurunu yaşamak isterken içine düşülen eğretilik bir boşlukta sallıyor insanı.

Toplumun inşasının harcına dökülen teri yoksa insanın, toplumun geleceğinde de sözü olamıyor. Toplumun inşası için ilkin kendi bireyselliğinin rüştünü ispatlaması gerektiği gerçeğine gözlerini kör ediyor insan.

Söz de yine dönüp dolaşıp insanın kendini onarması gerektiği gerçeğine dayanıyor. Kendini gerçekleştirememiş insanların toplumsal gerçekliliğe ayna tutabilmesi ve ileriyi aydınlatabilmesi imkânsızlaşıyor.

Dünyanın inşası insanın kendini inşasıyla başlar. Nicel olarak tek olan insan kendi niteliğinin temellerini sağlam atabilirse o temelin üzerine bütün insanlığı bina edebilir.

Tarihte bunun örnekleri bir hayli fazladır. Bu örneklerden en güzeli ise bizim için üsve-i hasene (en güzel örnek) olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed(SAV)’dir. 40 yaşına kadar kendi niteliğini gözler önüne serdikten sonra Allah tarafından Peygamber olarak görevlendirilerek tebliğ ile insanların karşısına çıktığı zaman düşmanları bile söylediklerini kabul etmeseler bile O'nun Muhammed'ül-Emin olduğu noktasında hemfikirdiler. O da tek başına çıktığı yolda Allah’ın inayetiyle sağlam temeller üzerine inşa ettiği bu yol ile hepimize en güzel rehber oldu.

Şimdi de görev bize düşmektedir. Tek ve bireysel olarak kendimizden yola çıkarak nicelikten ziyade niteliği önceleyerek yanımızda kimse olmasa bile hak bildiğimiz yolda yürümeye başlamalıyız. Bunun temel ilkesi de üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getirmektir. İşte o vakit gelecek üzerine hayaller kurup, söz söylemeye yüzümüz olur.

Şimdi köprüden önceki son çıkıştayız. Başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim. Yarının çaresizlik denizinde boğulmamak için o denizi aşmanın çözümlerini bulmak gerekir. Bunun için de iğneyi başkasına batırmadan önce çuvaldızı kendimize batırmalıyız. Evet, cümleyi okuduğunuz gibi yazdım. Çuvaldızı kendimize batırmak gerekiyor doğruyu bulmak için. Çilesine katlandığın yolculuğun nihayeti mutluluk olur. Yarına dair güzellikler biriktirmek için bugünün çilesine katlanmak ve yoldan vazgeçmemek gerekir.

Biraz özeleştiri kimseyi incitmez. Önce nitelik dediğimiz zaman nicelik de peşi sıra gelecektir. Bize yetecek olan “duruş sahibi” olmaktır.

Sözümün hükmü ancak kendimedir. Bu sözden çıkacak olan nasihati dileyen üzerine almakta özgürdür.

Vesselam…