Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2417.85
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


SPOR İDEOLOJİK YAPIYA MI BÜRÜNÜYOR?

Ülkemizde seçim havasının etkin olduğu söylenemez. Onun yerine daha çok yargı ile ilgili kararlar, ekonomik anlamdaki aksamalar, bireysel karalamalar gündeme hakim oluyor. Ancak bu suçlamalar ve karalamalar şeklinde cereyan ediyor. Kişilerin özel hayatı ile ilgili sırlar açığa çıkarılıyor. Üstelik bu durumdan medet umuluyor.

Halbuki önümüzdeki bir yıl içinde üç tane seçim var. Bunlar birbiri ile bağlantılı ve seçim sonuçları ülkemizi ve toplumumuzu derinden etkileyecektir. Halk ilk defa kendi içinden Cumhurbaşkanını seçecektir. Bu, demokrasimiz açısından milattır. Buna yerel ve genel seçimleri eklersek işin önemi ve değeri daha iyi anlaşılır. Altını önemle çizmek isteriz ki, seçimler mustazafların (geniş halk kesimlerinin) elindeki önemli bir kozdur ve demokrasiden asla vazgeçilmemelidir. Buna rağmen seçim atmosferine giremedik.

Seçim havasında projeleri, adayların yapacaklarını ve vaatlerini konuşuyor olacaktır. Üzülerek belirtelim ki, kutuplaşıyoruz ve toplumumuz ideolojik kamplaşmaya doğru gidiyor. Cemiyetin her kesini almış eline oku hedef göstermeden atıyor. Seçimlerin sonucu ile ilgili tartışmaların "başlangıcı" gibi bir atmosfer seziliyor. Sandık sonuçlarına bahane uydurulacak sanki. Bunu temenni edemeyiz ve ümit etmek istemeyiz.

Bu olumsuz hava futbola da alet ediliyor. Futbol maçları savaş gibi algılanıyor. Hakemler ve federasyon yöneticileri hedefe oturtuluyor. Futboldan anlasın anlamasın yöneticiler sivri dil içeren ve kavgayı kışkırtan demeçler veriyorlar. Psikolojik açından bakıldığında gazetelerden kendilerini görmek istiyorlar sanki. Bu değerlendirmemizin doğru olmamasını umuyoruz.

Galatasaray- Chelsea ve Trabzon-Juventus maçaları unutuldu ve sonuçları tartışılmadı, geçiştirildi. Büyük kulüplerimizden biri bastırdı ve gündemi değiştirdi. Şöyle ki: "Genel kuruldan yetki alır, ligden çekilmek dahil her kararı veririz. Havuzdan gelen para 30-35 milyon. Gerekirse oradan da çıkacağız. Peşinde olduğumuz avantaj değil adalet. Hatta yapanlar ödüllendiriliyor. Kişilerle değil, sistemle mücadele ediyoruz. İdeolojik sloganlara ceza yazılıyor. Bıçak kemiği delip geçti. Şampiyonluk değil onur mücadelesi veriyoruz. Vatanı satanlar var" diye demeçler veriliyor.

Bir başka güzide kulübümüzün yöneticisi şöyle diyor: "Hırsız herkesi kendi gibi sanır. Bu işleri çok iyi becerdikleri için aynı şekilde hareket ettiğimizi sanıyorlar. Şahıs olarak muhatap almadığımız ama kurumsal olarak cevap verme zorunluluğu taşıdığımız için buradayız. Yoksa adı geçen şahsı cevap vermeye değer bulmadığımızı kamuoyu ile paylaşmak istiyorum. Biz ne devletten ne de başkasından yardım gördük. Hesaplarımız açık ve ortada. FİFA ve UEFA'nın korkusu mu sardı?"

Bir başka kulübümüz yenilginin faturasını "hakeme" çıkardı. Futbolda herkesin hata yapma hakkı var, hakemin yok. Çünkü hakem hata yaptığı zaman herkes onun üzerine çullanıyor. Futbolcu veya antrenör hata yapınca unutuluyor. Çünkü hakemler yetim, futbolcular öz evlat.

Yukarıdaki yazdıklarımıza bakıp da moral bozmaya gerek yok. Biz uyarı görevimizi yapıyoruz. Sahalarda futbolun dışında başka bir şey konuşulmamalı ve slogan atılmamalıdır. Toplumun kutuplaşmasına ve kavgasına futbol alet edilmemelidir.

Futbolun toplumlar ve ülkeleri için bir propaganda malzemesi olduğu doğrudur. Ancak futbolun çok yönlü bir spor dalı olduğu unutulmamalıdır. Futbolun kötü niyete alet edilmesinden ekonomimiz, toplumsal dokumuz, imajımız, törelerimiz zarar görür. Hele futbolun içinden gelmeyen yöneticilerin kulüpleri öfkelerine ve art niyetlerine alet etmeye hiç hakları yoktur.

Sonuç: "Futbolun psikolojisi ve psikiyatrisi toplumun dokusu ile yakından ilişkilidir."