Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Sporcu kafilesine saldırı

Sözü uzatmadan konuya girelim. Trabzon ilinde Fenerbahçe otobüsüne yapılan anlamsız ve çirkin saldırıyı hepimiz kınamalıyız. Bunu yaparken mazeret aramamalıyız. Saldırının, terörün, şiddetin mazereti olamaz. Saldırının ve şiddetin futbola bulaşması, terör ve anarşi boyutuna ulaşması üzerinde kafa yorulması gereken bir husustur. Daha önceden futbol sahalarında ve seyirciler arasında şiddet olaylarına rastlanmıştır. Çok sayıda cinayet işlenmiş, insanlar ölmüş ve yaralanmıştır. Diğer bir ifadeyle, sporda suç sicilimiz pek parlak değil.

Fenerbahçe kafilesini taşıyan otobüse yapılan silahlı saldırı ne ilktir ne de son olacağa benziyor. Dua ve şükür edelim ki, insanlar ölmedi. Ama özellikle bu benzeri olayların üzerinde durmak ve sebepleri noktasında kafa yormak lazımdır. Herkesin kendisini ve zihniyetini sorgulaması ile işe başlanmalıdır. Spordan anlamayan ve hoşlanmayan, maçları muharebe sanan kişilerin Türk futboluna verebilecekleri hiçbir katkı yoktur. Bu kişilikteki ve anlayıştaki fertleri tespit edip spor camiasından dışlanmaları önlemlerden birisidir.

Hiç kuşku yok ki, güvenlik önlemleri aksatılmadan uygulanmalıdır. Bu konuda hiç ödün verilmemeli, seyircilerin ve taraftarların sağduyusuna bel bağlanmamalıdır. Mesela, sporcu kafilesini taşıyan taşıtlar ve onlar en güvenli biçimde korunmalıdır. Fenerbahçe otobüsündeki yolcuların can güvenliği, saldırganların saklanacağı göz önüne alınarak, uygulamaya konabilirdi. Demek ki, güvenlik konusu şansa ve insafa bırakılmayacak kadar, ciddidir. Bununla kimseyi ve herhangi bir kurumu suçlamıyoruz. Zihniyeti sorguluyoruz.

Esas ele alınması gereken idarecilerin zihniyeti, anlayışı, tutumu ve olaylara yaklaşım biçimidir. Spor ve futbol camiasının içinden yetişmeyen ve ithal malı zihniyet taşıyan birtakım saygıdeğer kişiler tahrik edici, aşağılayıcı ve sinir uçlarını yakıcı demeçler veriyorlar. Verilen bu demeçler kendilerinin geçmişlerine ve konumlarına hiç yakışmıyor. Kendilerini "örnek bir şahsiyet" olarak topluma takdim etmeleri doğru ve mümkün değildir. Çünkü meydana gelen olaylarda verilen ölçüsüz ve kışkırtıcı demeçlerin rolü inkar edilemez.

Yöneticilerin bazıları sanıyor ki, sert ve kural dışı demeç verse kulübünün haklarını koruyacak ve rakiplerini korkutacak. Kamuoyunu ve otoriteleri nezaket dışı ve bilim yoksunu demeçlerle yola getireceğini sanmak gaflettir. Bilim ve aklı kullanmayan idareciler verdikleri beyanat ile ortalığı yangın yerine çeviriyorlar. Trabzon'daki menfur saldırıda ölçüsüz ve sorumsuz demeçlerin rolünü göz ardı etmek mümkün değildir. Bu sebeple yöneticilerin bazılarını vicdanlı olmaya çağırıyoruz.

İdarecilerin içinde kibar, nazik ve vicdanlı olup ölçülü demeçler verenler de var. Bu saygıdeğer kişiler spor camiasını tahrik etmiyorlar, ortamı germiyorlar ve barıştan, sevgiden söz ediyorlar. Muhterem ve muazzez insanlar arasında Özhan Canaydın, Güven Sazak, Süleyman Seba, Ünal Aysal, Faruk Süren, Duygun Yarsuvat vb. sayılabilir. Bazıları vefat eden bu saygıdeğer insanlar arasında özel ve iş hayatında da başarılı olanlar az değildir.

Barışsever olmayan yöneticiler bu gibi "beyefendi" insanları kendilerine örnek almaları gerekir. Yöneticiler bilmelidir ki, sporda başarının ölçüsü kaliteli oyun, kurallara uyum, çok çalışma ve disiplindir. Doğaldır ki, haksızlıkların önlenmesi arzu edilir. Bunun yolu kavgadan ve kabalıktan değil diyalogdan geçer. Konuşarak, birbirimizi anlayarak, gerektiğinde yasal yollara başvurarak haksızlıklar ve yanlışlıkları önlemek mümkündür.

Bir çift sözümüz de oyunculara, hakemlere ve antrenörlere var. Taraftarı ve seyircileri tahrik edecek, aşağılayacak söz ve davranışlardan kaçınmak lazımdır. Sadece ve sadece kaliteli oyuna, dostluğa ve kardeşliğe odaklanmalıyız.

Sonuç: "Trabzon'daki saldırıyı kınamak gerekir; bundan ders almak boynumuzun borcudur."