Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Stres, Spor, Zenginlik ve Yöneticilik

BaŞlıĞı kısaltmak için çok uğraştım. Çünkü olaylar, kişiler ve zamanlamalar çok hızlı gelişiyor, onları izlemek zorlaşıyor. Gündem, özellikle sporla ilgili gelişmeler baş döndürücü hal alıyor. Uzmanlar ve ilgililer başka konulara yöneliyor, önemli meseleler göz ardı ediliyor.

Ekim son haftasında gazeteler Bursaspor başkanı İbrahim Yazıcı'nın kalp krizi geçirdiğini yazdılar. Trabzon'da oynanan Trabzon-Bursa maçı sırasında heyecanlanan başkan İbrahim Yazıcı'nın kalp krizi geçirmesi, hayati belirtilerin ortaya çıkması üzerine hastaneye kaldırılıyor. Hekimlerin durumu ciddi olarak görüp İbrahim Yazıcı'yı yoğun bakıma yatırıyorlar. Daha sonra da İstanbul'da başka bir hastaneye yönlendiriliyor.

Spor veya başka alanda yöneticiliğe talip olanlar "stres" konusunu bilmelidirler. Sporun özellikle futbolun dayanılmaz cazibesi, hırsı, yarışmacı ruhu insanın muhakeme gücünü köreltir. Duyguları ilk plana geçen kişinin ihtiras gözünü pusartır, önünü göremez. Doğaldır ki, bunun da bir bedeli olacaktır. Bu bedel hastalık veya ölüm şeklinde kendini gösterir.

Stresin "ne olduğunu" o zaman öğrenelim. Stres konusunda herkes bilgi sahibidir, söylenecek sözü vardır. Ancak, bu konudaki bilgilerin çoğu eksiktir ya da yanlıştır. Zararlarını görmesine rağmen, bedel ödemesine karşın stresin zararlarını görmemezlikten gelirler. Halbuki ölüm meleği kapıyı çalmaktadır.

Stres organizmanın sinirsel ya da humoral dengesini bozar, ani ve yoğun değişiklik meydana getirir. Organizma strese karşı kendisini korumak için savunma mekanizmalarını harekete geçirmesine "STRES REAKSİYONU" adını vermiştir. Organizma, karşılaştığı stres meydana getirici olayın türü ne olursa olsun, hep aynı biçimde bir tepkiyle karşılık vermektedir.

Stres meydana getirici olay karşısında organizmanın tutumuna ALARM REAKSİYONU denir. Alarm döneminde ilk evre "şok" safhasıdır. Bu dönemde hipotansiyon, hipotermi, hipoglisemi, kanda koyulaşma, idrarda azalma, kan elektrolitlerinde düşme vardır. İkinci devrede böbreküstü bezlerinden adrenalin ve kortizon salgılanmaktadır. Her iki hormon da hipertansiyona ve kan şekerinin artmasına yol açar.

Stres sonucunda zorlanmalarda karşılaşmak mümkündür. Yorgunluk ise daha az yoğunluktaki zorlanmalara karşı ortaya çıkan bir tepkidir. Arada sadece bir nüans farkı olmaktadır. Yoksa, gerçekte, alarm reaksiyonu ile yorulmada biyolojik belirtiler birbiriyle yakın ilişkidedirler. İkisinde de, ara beyin, otonom sinir sistemi ve endokrin sistem rol oynamaktadır.

Stresin bu kadar ölümcül etkilerine rağmen, zenginler neden spor kulüplerine idareci olmak isterler? Bütün risklerine ve tehlikelerine rağmen paralarını, sağlıklarını ve zamanlarını bu boş alanda neden harcarlar? Hele hele şeker hastalığı, hipertansiyonu olanlar, yaşlılar yöneticiliğe talip olmamalıdırlar. Hayat bu kadar ucuz değildir.

Ülkemizde futbol maçları acımasız biçimde oynanıyor. Adeta, "her yol mübah" felsefesi egemen. Maçı alabilmek için hatırlı kişiler devreye giriyor, oyuncular üzerinde baskı kuruluyor. Yöneticilerin kazanma hırsı, onur savaşı önü görememelerine yol açıyor. Tabii ki, sonuçta acı biçimde gerçekleşiyor. Ölüm veya sakatlık, maalesef, acı ve soğuk yüzünü gösteriyor.

Parası olanlar, belki de "şöhret" sahibi olabilmek için kulüp yöneticiliğini tercih ediyor olabilirler. Koltuğun dayanılmaz cazibesi aklın önüne geçiyor. Halbuki, bu strese, bu sıkıntıya girilmesine gerek yok.

Söylenecek olan: "Stres, sporun önünde değil, emrinde olmalıdır."